Zamanın sınırsız olmadığının hepimiz farkındayız… Korkutucu ve evet endişe verici çünkü hepimiz bir gün sayacın işlemeyi bırakacağını da biliyoruz. Son zamanlarda kendi kendime sıklıkla “Zamanı nasıl yönetmeliyiz?”, “Ölümlü hâlimizle nasıl baş edebiliriz?” gibi soruları sorup cevap aradığım yolda, Pascal ve Seneca, yaşam, zaman ve ölüm hakkındaki gerçekleri görmeme yardımcı oldular.

Fotoğraf Altyazısı | Pawel Czerwinski (unsplash.com)
Zamanda Var Olmak | Fotoğraf: Pawel Czerwinski (Unsplash.com)

Akıp Giden Sayaca İnat Zamanda Var Olmak

Zaman kazanmak, zaman kaybetmek ve zamanını almak… Zamanla olan ilişkimizi ortaya koyan o kadar çok ifade var ki bazen çok şeye sahip olup onunla ne yapacağımızı bilemediğimiz bir gerçeklikte yaşadığımızı fark ediyoruz. Bu nedenle zamanla olan ilişkimiz de gittikçe tuhaflaşıyor. Zaman bir yandan kendimizi inşa etmek, gerçekleştirmek, büyümek, hedeflerimize ulaşmak için ihtiyaç duyduğumuz bir arkadaşımız gibiyken bir yandan da sevdiklerimizle paylaşacaklarımızı ve hayatta yapmaktan keyif aldığımız şeyleri sınırlayan bir numaralı düşmanımız oluyor. Sorgulamalarıma ve araştırmalarıma devam ederken Blaise Pascal ve Lucius Annaeus Seneca’nın fikirleri bana yaşam, zaman ve ölüme dair çok farklı şeyler öğretti, hazırsanız bu bilgileri sizlerle de paylaşmak istiyorum.

“Ölüme, yoksulluğa, bilgisizliğe çare bulamayan insanlar, mutlu olmak için bunları hiç düşünmemek gerektiğini anladılar.”

Blaise Pascal, Düşünceler

İlk olarak Pascal’ın görüşleriyle başlayalım. Pascal basit bir gözlemden yola çıkar: İnsan zamanda var olur ve asla şimdiki zamandan tatmin olmaz çünkü sadece anılarında ya da hedeflerinde yaşar. Şu anda mutlu değiliz, bizi canlandıran tek şey güzel anılarımız ya da sürekli idealize ettiğimiz gelecek hedeflerimiz. Nedeni ise şimdiki zamana dair olan korkumuz. Şimdiki zamana ilişkin olan bu korku, tam anlamıyla yaşamamızı engeller ve geçmişe sığınmamıza olanak sağlar. “O kadar mantıksızız ki bize ait olmayan zamanlarda dolaşırız” der Pascal. Bu yüzden bu ızdırabı unutmak için insan, geçici eğlenceler icat eder. Çoğu eylemimiz eğlence içeriklidir, çünkü bu eylemler bizi meşgul eder, hayatımız hakkında düşünmemizi, kendimizi kendimizle baş başa bulmamızı, hatta yönetmemizi engeller. Pascal’a göre varlığımızın merkezini ve bizim için gerçekten iyi olanı kaybetmemize neden olan şey eğlencedir. Kuşkusuz eğlence bize mutluluk, haz, neşe sunar fakat Pascal için bu mutluluk geçici ve yanıltıcıdır zira eğlence bizi sadece bir süre oyalar. Sonrasında ise yine aynı sorunsal ortaya çıkar: ilerleyememek veya kaybetmek. 

Tabii ki Pascal kadar radikal olamayız ama eğlenmek adına bir şey yaptığımızda kendimize bunu ihtiyaç duyduğumuz için mi yoksa bir şeylerden kaçmak için mi seçtiğimizi sorabiliriz.

“Nasıl oluyor da, zaman böyle hızla uçup giderken sen güvenle ve ağırdan alarak aylarını ve yıllarını böyle uzun bir süreye yayabiliyorsun?”

Seneca, Mutlu Yaşam Üzerine – Yaşamın Kısalığı Üzerine

Gelelim Seneca’nın fikirlerine. Seneca, İsa’dan önce doğan, zaman ve ölümlülük üzerine birçok fikre sahip Stoacı bir filozof. Mutlu Yaşam Üzerine Yaşamın Kısalığı Üzerine adlı eserinde Seneca, bizi varlığımızı analiz etmeye, gereksiz şeyleri ortadan kaldırmaya ve yalnızca esas şeylere odaklanarak yaşamdaki yıllarımızı saymaya davet eder. Hayatımızın her an durabileceğini unutarak ölümsüzmüşüz gibi yaşadığımızı, şimdiyi tam anlamıyla yaşamak yerine zamanımızı boşa harcadığımızı söyler Seneca. Ve ekler “Birçoklarının senin yaşamından ne kadar çok çaldığını, yersiz kederin, aptalca mutluluğun, açgözlü şehvetin, dalkavukça ilişkinin yaşamından ne kadar çok çaldığını, sende sana ait ne kadar az şey kaldığını yeniden düşün, göreceksin ki vaktinden önce ölüyorsun.”. Hayatlarımızın boşa harcanması karşısında pasifliğimizi de kınar Seneca. Hatalarımızı fark ettikten sonra, bizi mutsuz eden her şeyden kendimizi soyutlamaya, felsefi bir davranışa göre yaşamaya davet eder bizleri.

Fotoğraf Altyazısı | NeONBRAND (unsplash.com)
Zamanda Var Olmak | Fotoğraf: NeONBRAND (Unsplash.com)

Seneca’nın tüm bunları 2000 yıldan daha uzun bir süre önce düşünüp yazması gerçekten hayranlık verici. Kimse zamanın kıymetini, öleceği günü, saati veya nasıl öleceğini bilmese de ölüm hepimizin emin olduğu tek şey olmaya devam ediyor. Sindirmesi zor bir konu olduğu için de çoğumuz ölümü düşünmemeyi tercih ediyoruz. Düşünmedikçe borç hanesine bile yazılamayan, telafisi olmayan kıymetli zamanı tüketiyoruz. Ancak filozoflar, değişmeyen, apaçık ortada duran ölümlü durumumuzun, yaşamamıza ve zamanımızı boşa harcamadan doğru kullanmamıza izin verdiği konusunda hemfikirler.

Peki, bu iki düşünürün zaman hakkındaki fikirlerini hayatımıza nasıl adapte edebiliriz? Öncelikle zamanın geçişine karşı hiçbir şey yapamayacağımızı anlamalıyız. Yeterince güçlü değiliz. Hareket etme ve zamanımızı kullanma şeklimiz karşısında bize ait olan tek şey karar verme gücümüz… Bu nedenle kendimizi dinleyerek bize uygun olan seçimler yapalım ki zamanı gereksiz yere kaybetmeyelim.

Kapak Fotoğrafı: Ron Lach (Pexels.com)

İlginizi çekebilir: Cemre Akman’dan Momo