Günümüz dünyasında her şey çok hızlı bir şekilde değişirken İstanbul’un belki de hiç değişmeyen özelliği tarih boyunca kozmopolit bir yapıya sahip olması… Beyoğlu, yan yana sokaklarda birbirinden farklı kültürlere sahip insanların yaşayabildiği bir semt ve her geçen gün değişmesine rağmen hiç değişmeyen yönleri de var, hikâyesi tarihi ve korunan mimarisi gibi. Bu korunan yapılardan biri de Büyük Londra Oteli.

Beyoğlu | Fotoğraf: Natalia Mok (Unsplash.com)

Beyoğlu’nun daha doğrusu Galata ve Pera bölgesinin yeri benim için çok ayrı. Tarihi evleri, sahafları ve otelleri bana her zaman evdeymişim hissini verir ve buradaki yaşanmışlığın ne kadar gerçek olduğunu hatırlatır. Bu ilçe tarih boyunca şehrin hatta ülkenin nabzının attığı ilginç bir yer olarak da bilinir. Eğer ülkede bir şey ilk defa gerçekleşiyorsa buna illa ki Beyoğlu ev sahipliği yapmıştır… Binlerce insanın hayat macerasına, bambaşka insanların bambaşka hayallerine ulaşma çabalarına ve dünyaca ünlü sanatçılara dahi ev sahipliği yapan bir semtten bahsediyoruz, nasıl ilginç olmasın ki?

39 ilçesi bulunan İstanbul’un her ilçesinin ayrı bir hikâyesi olduğu aşikar ama Beyoğlu’nun kent hafızasında bambaşka bir yeri var. Kent hafızasından bahsetmişken semtin yüzyıllık yapılarına değinmemek de olmaz. Beyoğlu’nun tarihi otellerine, binalarına hayran olanların ve birkaç kuşaktır bu bölgede yaşayanların çok iyi bildiği gibi Büyük Londra Oteli’nin konumu Kallavi sokak ile Meşrutiyet Caddesi arasında bulunuyor. Asmalımescit ve Pera’da gezerken gözlerinizi güzelim yüzyıllık binalardan ayıramamakla kalmıyor aynı zamanda birden farklı bir zaman dilimine geçiyorsunuz. Eğer Beyoğlu’nda gezerken böyle hissediyorsanız yüksek ihtimalle sizler de neo-klasik akımına hayran olabilirsiniz. Sadece Büyük Londra Oteli değil, bugün İstanbul’da bulunan yüzyıllık apartmanların birçoğunda neo-klasik akımın izlerini görmek mümkün. Gain’in İstanbul Apartmanları belgeselinde bu akımın en güzel apartmanlarını hikâyeleriyle birlikte izleyebilirsiniz. 

Beyoğlu sokaklarında gezinirken Büyük Londra Otel’ini bizzat görüp denk gelmediyseniz ama sıkı bir sinema takipçisiyseniz de Fatih Akın’ın filmlerinden bu otele aşina olabilirsiniz. Sinemaseverlerin yönetmenin Berlin ve Cannes film festivallerinde ödül almış filmlerini ve diğer yapıtlarını izlediğinizi düşünüyorum. Ünlü yönetmen Duvara Karşı, Yaşamın Kıyısında ve İstanbul Hatırası filmlerinde mekan olarak detaylı bir şekilde Büyük Londra Oteli’ini kullandı. Semtin bu özel mekanlarından olan Büyük Londra Oteli için ünlü yönetmen Fatih Akın zamanında bakın ne diyor: “Büyük Londra Oteli benim için önemli. Evim gibi, çok rahat ediyorum.” Bu cümleyi bir Beyoğlusever olarak öyle iyi anlayabiliyorum ki bu Beyoğlu büyüsünden başka bir şey değil…

Büyük Londra Oteli, 1891’de Mimar Semprini tarafından konforlu ve lüks bir konut olarak tasarlanıp, ilerleyen yıllarda otele çevrilmiş. Otelin kaderi ise 1930’lu yılların gelmesiyle birlikte değişmeye başlamış… O yıllarda Levantenlerin daha az göz önünde olmasıyla birlikte otel ününü gittikçe kaybetmeye başlamış. Günümüzde ise kendine has tarzı, gösterişli cephesiyle misafirlerini karşılayan Büyük Londra Oteli, misafirlerini adeta 19. yüzyıla doğru bir yolculuğa çıkarıyor.

Son olarak Beyoğlu sokaklarında olmak insana zaman yolculuğu yapıyormuş gibi hissettirebiliyor. Yüzyıl önce o apartmanlarda yaşamış, o otellerde konaklamış hiç tanımadığım belki konuştuğu dili dahi bilmediğim insanların, bu binalarda hayal kurduklarını, maceralar peşinde koştuklarını bilmek ve Beyoğlu’nun buna ev sahipliği yapmış olması, semti çok özel kılıyor. Umarım Beyoğlu çok uzun yıllar boyunca bize hikâyesini ve tarihini aktarmaya devam eder…

Kapak Fotoğrafı: Instagram @sezgiolgac

İlginizi çekebilir: Merve Oflaz’dan 1924 İstanbul