Guillaume Gallienne’in otobiyografik öyküsünden sinemaya uyarladığı ve hem kendisini hem annesini canlandırdığı komedi “Les garçons et Guillaume, à table!” (Me, Myself and Mum) filmini izledik. 2012’de En İyi Film dalındaki César Ödülü kazananı olan filmi fırsat bilerek, Fransa’nın en önemli sinema ödülünün son 10 yılını mercek altına aldık.

les garçons et guillaume

2012’de Fransa’nın en önemli sinema ödülü olan César Ödülleri’ne 10 dalda aday gösterilen ve En İyi Film, En İyi İlk Film, En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Kurgu ödüllerinin sahibi olan film “Les garçons et Guillaume, à table!”, ailesi tarafından eşcinsel olduğu varsayılan bir erkek çocuğunun (yani Guillaume Gallienne’in) çocukluk, ergenlik ve gençlik yıllarında karşı karşıya kaldığı sorunları mizahi bir dille anlatan başarılı bir ilk-film. 33. İstanbul Film Festivali’nin yarışma filmleri arasında da yer alan film, adını Guillaume’un annesinin erkek kardeşlerini ve kendisini yemek masasına çağırma cümlesinden (Çocuklar ve Guillaume, masaya!) alıyor.

Screen Shot 2014-08-15 at 15.36.29

2012’nin En İyi Film kazananı bu filmi fırsat bilerek, Haneke, Audiard ve Kechiche gibi yönetmenlerin filmlerinin de aralarında yer aldığı, son 10 yılın César Ödülleri kazananlarını bir araya getirdik:

Cesar Ödüllü Fransız Filmleri

Amour | 2012, Michael Haneke

youtube play youtube play

Geçtiğimiz haftalarda “2000’ler Sineması ve Piyanistler” listemizde de yer verdiğimiz, Michael Haneke’nin son harikası, 80’li yaşlardaki bir çiftin Paris’teki apartmanlarına konuk ediyor bizleri. Önemli piyanistler yetiştirmiş emekli müzik öğretmenleri Georges ve Anna’nın hayatı, bir sabah Anna’nın geçirdiği kriz sonrasında sağlığının bir daha asla eskisi gibi olmaması sonucu kökten değişiyor. İki kişi arasındaki aşkın bir hastalık tarafından darbelere maruz bırakılmasını konu alan film, 2012’de Fransa ile ortak yapıma imza atan Avusturya’ya En İyi Yabancı Dilde Film Oscar’ını kazandırmıştı.

The Artist | 2011, Michel Hazanavicius

youtube play youtube play

Siyah-beyaz ve sessiz bir film olmasına karşın 2011 ödül sezonunun En İyi Film Oscar ödülü dahil birçok ödülünün sahibi olan The Artist, ilk kez Cannes Film Festivali’nde görücüye çıkmıştı. Sessiz sinemanın yıldızı olan George Valentin’in sesli filmin icadının ardından duygusal ve kariyer anlamındaki çöküşüne odaklanan film Jean Dujardin ve Bérénice Bejo’nun uyumlu ve sempatik performansları, Ludovic Bource’un müzikleri ve köpek Uggie’nin şirinlikleri ile dünyanın dört bir yanındaki sinema izleyicisinin favorilerinden olmuştu.

Des hommes et des dieux / Of Gods and Men | 2010, Xavier Beauvois

youtube play youtube play

1996’da yaşanan gerçek olaylara dayanan film, Cezayir’deki Notre-Dame de l’Atlas Manastırı’ndaki sekiz rahibin iç savaş sırasında yaşadıklarını anlatıyor. Savaş sırasında terörist tehditler alan ve fakat manastırı terk etmeme kararlarında ısrarcı davranan din adamlarının karşı karşıya geldiği durumu başarılı bir üslupla anlatan film, BAFTA Ödülleri’nde de En İyi Yabancı Film dalında aday gösterilmişti.

Un prophète / A Prophet | 2009, Jacques Audiard

youtube play youtube play

Islahevinde 18 yaşını doldurduktan sonra kalan cezasını çekmek üzere yetişkinlerle beraber kalacağı hapishaneye yollanan bir gencin burada kendini Müslümanlar ve Korsikalılar arasındaki mafya rekabetinin ortasında bulmasını ve kısa sürede Korsikalı çete lideri César Luciani’nin içerideki ve dışarıdaki kuklası haline gelmesini anlatıyor Un prophète. Gelmiş geçmiş en iyi hapishane filmleri arasında kendine kolayca yer bulan filmin başrollerinde kendi jenerasyonlarının en iyi Fransız oyuncularından Tahar Rahim ve Niels Arestrup yer alıyor.

Séraphine | 2008, Martin Provost

youtube play youtube play

Fransız ressam Séraphine de Senlis’nin biyografisini işleyen ve onunla aynı adı taşıyan film, ressamı canlandıran Yolande Moreau’nun performansıyla dikkat çekiyor. Séraphine’in hayatı, 1914’te Wilhelm Uhde adlı bir Alman koleksiyonerin Senlis kasabasını ziyareti sırasında resimlerini ve yeteneğini keşfetmesi ile değişiyor.

La graine et le mulet (The Secret of the Grain) | 2007, Abdellatif Kechiche

youtube play youtube play

Geçtiğimiz yıl La vie d’Adéle (Blue Is the Warmest Color) filmi ile Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’nin sahibi olan ve yılın en iyi filmlerinden birine imza atan Abdellatif Kechiche’nin bir önceki filmi “La graine et le mulet”… Yaşlı Mağripli göçmen Habib’in ailesine miras bırakmak üzere bir Tunus restoranı açmak için çabasına Fransız bürokrasisinin çıkardığı engelleri anlatan film, adını Tunus mutfağı için önem taşıyan kuskus tanelerinden ve bir balık türünden alıyor.

Lady Chatterley | 2006, Pascale Ferran

youtube play youtube play

D.H. Lawrence’ın ünlü erotik romanından uyarlanan film, belden aşağısı felçli bir şekilde savaştan dönen Sir Clifford’a bakmak zorunda kalan Lady Constance’ın yasak aşkını konu alıyor. Yaşadıkları malikanenin çalışanı Parkin ile aralarındaki kıvılcımlara engel olamayan Lady Constance’ın yaşadıklarını anlatan film, Belçika-Fransa ortak yapımı.

De battre mon coeur s’est arrêté / The Beat That My Heart Skipped | 2005, Jacques Audirad

youtube play youtube play

Daha önce “2000’ler Sineması ve Piyanistler” listemizde yer verdiğimiz bir başka film… Fransız yönetmen Jacques Audiard’ın yönettiği ve Romain Duris ile Niels Arestrup’un başrollerini paylaştığı film, 2005 yılında César Ödülleri’nde 8 ödül kazanmış, BAFTA tarafından En İyi Yabancı Dilde Film seçilmişti. Suç dünyasının önemli isimlerinden olan bir babanın oğlu Thomas’ın annesi gibi bir konser piyanisti olma hayaliyle yanıp tutuştuğu De battre mon coeur s’est arrête, hayaller ve tutkular üzerine sağlam bir film.

Son yıllarda César galibiyeti alan bir diğer Abdellatif Kechiche filmi, L’equive. Paris banliyösündeki sitelerde yaşamlarını sürdüren bir grup göçmen genci merkezine alan film, Fransızca dersleri için Marivaux’nun aynı adlı tiyatro oyununa hazırlanan öğrencilerin provalar sırasında yaşadıklarına odaklanıyor.

Les invasions barbares / The Barbarian Invasions | 2003, Denys Arcand

youtube play youtube play

Quebecli yönetmen Denys Arcand’ın Fransız-Kanada ortak yapımı filmi “Les invasions barbares”, yöntemenin 1986 yapımı “Le déclin de l’empire américain” (The Decline of the American Empire) filminin devamı olma özelliği taşıyor. 50’li yaşlardaki akademisyen Remy ileri derecede kanser hastası olduğunu öğrenince hasta yatağından önce dağılan ailesini, daha sonra da kopan arkadaşlarını bir araya getiriyor. Film, Kanada’yı temsil ettiği 2003 ödül sezonunda birçok ödül kazanmıştı.

İlginizi çekebilir: SineMagger’dan Marion Cotillard Filmleri