!f İstanbul İstanbul’da sona erdi. Yine önceki yıllarda olduğu gibi bağımsız sinemanın güzel örneklerini perdede izleme şansı yakaladık. İzlediğim filmler arasında izlenimimi de yazdığım Les Miserables’ı çok beğenmiştim. Bir başka etkilendiğim film ise Aaron Schimberg’in yazıp yönettiği Chained for Life oldu.

Chained For Life: Güzellik Kavramını Ters Yüz Eden Film
Chained For Life: Güzellik Kavramını Ters Yüz Eden Film

Schimberg bu filmiyle güzellik kavramını deyim yerindeyse ters yüz ediyor. Malumunuz sinema sanatı eğlence endüstrisinin amiral gemisi bir dal. Kapitalizm, dünya geneline empoze ettiği güzellik standartlarını en çok sinema vasıtasıyla dünyaya dayatıyor. Sinema tarihinde nice yakışıklı erkekler, güzel kadınlar oyunculuk anlamında pek başarılı olmasa da sırf güzellikleri sebebiyle filmlerde, dizilerde oynadılar diyebiliriz. Çünkü sinema filminin esas kuvvetlerinden biri izleyicinin karakter ile özdeşleşim kurması, izleyicinin karakter gibi gözükme hayalini de beraberinde getiriyor.

Chained for Life tam da bu mantığa savaş açma hevesinde bir film. Bunu da yaparken film içinde film çekerek sinema sektöründeki ikiyüzlülükleri bir tokat gibi yüzümüze vurmak istiyor. Film içinde çekilen filmde fiziki anomalileri yüzünden “ötekileştirilen” insanlar için bir umut kapısı olan bir doktoru ve görme engelli kardeşini izliyoruz. Film içinde filmde rol alan “anormal” insanların set dışında nasıl karşılandıkları ve normal ve “normal olmayan” oyuncuların birbirine bakışı üzerinden sert bir ironi getiriyor.

Chained For Life: Güzellik Kavramını Ters Yüz Eden Film
Chained For Life: Güzellik Kavramını Ters Yüz Eden Film

Filmin en çok sevdiğim sahnelerinden biri de kapanış sahnesi oldu. Başrol oyuncusu Jess Weixler’in canlandırdığı Mabel, film içindeki filmin çekimlerinin tamamlanmasıyla kendisini havaalanına götürecek taksiye biniyor. Taksi şöförü 7-8 dil bilen, kitap yazan, matematik dahisi ve Youtube’a program çeken enteresan bir kişilik. Bu kadar üstün özelliklerinin üzerine yönetmen hiçbir şekilde taksi şoförünü ekrana getirmiyor. Bütün sahne boyunca sadece arka koltuktaki Mabel’i izliyoruz.

Filmin 17 Eylül Kanyon’daki gösterimi sonrası görüntü yönetmeni Adam J. Minnick ile yapılan soru-cevap bölümünde bu sahne de konuşulmuştu. Minnick’in bu sahne ile ilgili yorumu oldukça önemliydi. Seyircilerin akıllı olanı değil güzel olanı izlemek isteyeceğini böyle bir çekim tercihi ile anlattıklarını söyledi. Bu çok önemli bence. Filmin bütün hikaye boyunca “ötekileştirilen” insanları ekrana getirirken güzel-çirkin ayrımını yok etme niyetini olduğunu görüyoruz ama filmin sonunda sanki pes edermiş gibi her ne yapılırsa yapılsın insanların kendilerine dayatılan “güzellik”i görmek isteyeceğini çok güzel özetliyordu bu kapanış.