Bugün kupadan clutch’a, kolyeden yüzüğe birçok tasarımda kendi girişlerini göstermiş 4 tasarımcı ile tanıştırıyoruz sizi. Karşınızda sırasıyla Muk Design, Shebbo Design, Midori ve Lucky Beads!

Muk Design, Elif Ekin Gürbüz

Muk Design
Muk Design, Elif Ekin Gürbüz

Muk Design markasının hikayesini kısaca bizimle paylaşabilir misin?

Muk 2012’nin Ocak’ında tesadüfen başladı. Mimarlık okurken de tasarımın çeşitli alanlarıyla haşır nesirdim zaten, ama kendi markamı yaratmak aklımın ucundan geçmemişti. Yalnız defter kullanmayı severim ve sürekli takip ettiğim birkaç tasarımcı vardır hep. Sırf meraktan defter yapmayı öğrendim ve çok hoşuma gitti. Hemen ufak tefek tasarımlar yapıp arkadaşlarıma göstermeye başladım. Onların yaptıklarımı beğenmesi beni inanılmaz heveslendirdi ve bunu bir markaya dönüştürmek fikri kafamda şekillenmeye başladı.

Tarzını nasıl tanımlıyorsun? Ürünlerini kullanan/takan kitleyi bize anlatabilir misin?

Muk “Üreten beyinler için akıl defterleri, büyüklere oyuncaklar” tasarlıyor. Muk tasarımlarının yapmacıksız, kendiyle dalga geçen, ama biraz da detaycı bir havası var bence. Genellikle hazır nesneler kullanıyorum, kâğıtların ise geri dönüştürülmüş olmasını tercih ediyorum. Bu tasarımları kullananları hep yaratıcı, yeni fikirleri hemen kapan, ama bir yandan da hala defter kullanmakta inat eden tarz sahibi gençler diye hayal ediyorum. Her tasarım aslında kullananın kişiliğine göre özgürce şekillenebilecek kanvaslar, o yüzden mümkün olduğunca yalın tasarımlara yöneliyorum.

Dünya üzerinden bir ünlü seçebilsen, ürünlerini kullanması/takması için kimi seçerdin?

Keşke çok defter kullanan bir ünlü alsa Muk’u, içini çizimleriyle, yazılarıyla doldursa. En beğendiğim grafik tasarımcılardan Stefan Sagmeister de analogsever. O, Muk’lardan birini masasının üstünde, birini çantasında, birini başucunda koysa, tasarım fikirlerini onlara karalasa çok mutlu olurdum. Bir de PJ Harvey tasarımlarımı kullanmasına pek sevinirdim. O da güçlü bir kadın figür. Tarzını, duruşunu seviyor ve Muk’a yakın buluyorum.

Alanında yurt dışında hangi tasarımcıları, dergileri ve blogları takip ediyorsun?

Bol bol tasarım ve sanat sitesi takip ediyorum. Kişisel bloglardan büyük tasarım portallarına kadar pek çok mecraya göz atıyorum sık sık. Güncel kalmak, ama daha önemlisi ilham almak için yapılanlardan haberdar olmak lazım bence. Tasarım estetiğimin oluşmasında mimarlık eğitimi çok belirleyici oldu, bu yüzden o alandan da uzak kalmamaya çalışıyorum. Bunların dışında sokak modasını seviyorum. Bir de iyi müzik iyi oluyor, çünkü tasarım yaparken ruh halimi çok etkiliyor ve beni daha üretken yapıyor.

Şu anki koleksiyonunda nelerden ilham aldığını kısaca anlatabilir misin?

Son koleksiyonumun ilham kaynağı mimarlık tarihi. Modernizm’den günümüze 5 ünlü mimarın 5 ikonik cümlesini tasarımlarımda kullandım. Cümleler, söyleyen mimarın tasarım anlayışını temsil ederken, ayni zamanda son yüz yılda değişen mimarlık akımlarını da özetliyor aslında. Seri Mies van der Rohe’nin “Less is more”uyla başlıyor, Bjarke Ingels’in “Yes is more”uyla sona eriyor. Her cümlenin ruhuna uyan bir renk seçtim ve baskıları doğal krafta uyguladım. Tasarımı olabildiğince sade bıraktım ki yazılar öne çıksın. Bu seriyi çok seviyorum, Muk’un ruhunu çok güzel yansıtıyor.

Websitesi

Shebbo Design, Şebnem Ergün

Shebbo – Şebnem Ergün
Shebbo Design, Şebnem Ergün

Shebbo Design markasının hikayesini kısaca bizimle paylaşabilir misin?

Aslında sanat okumadım, işletme mezunuyum. 2009 yılında sokakta bulup evlat edindiğim kedimin hayatıma girmesi ile, taşlar üzerine kedi motifleri resmederek başlayan serüvenim kısa süre içinde hayatımın odak noktası haline geldi. Kedim Paşa’dan aldığım “AN”da olma ilhamı ve cesareti ile kalbimin sesini dinleyerek profesyonel kariyer hayatımı ardımda bırakarak Shebbo Design’ı hayata geçirdim.

2009 yılı sonlarında naturel taş boyamalar ve özgün el boyaması porselen objeler ile ilk adımlarını atan Shebbo Design, bugün kendi orijinal desenlerini ve illüstrasyonlarını  takılar, çantalar, ayakkabılar, tişörtler, ev dekorları, kupalar – tabaklar üzerine elde resmederek “giyilebilir” ve “fonksiyonel” sanat üretiyor.

Tarzını nasıl tanımlıyorsun? Ürünlerini kullanan/takan kitleyi bize anlatabilir misin?

Pek çok tarzı bir arada yansıtabiliyor Shebbo Design ürünleri…Bazen çocuksu, bazen oyunbaz, bazen boho, bazen hipster.  Ürünlerimde hayvan ve doğa sevgisi ile birlikte espri de öne çıkıyor.  Özgün stili olan, fabrikasyonun klişesi ve monotonluğundan bıkan, sanata değer verenlerin ve tabi ki  hayvanseverlerin ilgisini çekiyor ürünlerim…

Dünya üzerinden bir ünlü seçebilsen, ürünlerini kullanması/takması için kimi seçerdin?

Özellikle bir ünlü kullansın diye hiç düşünmedim…Ürünlerimi içindeki çocuğu canlı tutmayı başarmış, cesur ve kendisiyle barışık herkesin kullanmasını isterim!

Alanında yurt dışında hangi tasarımcıları, dergileri ve blogları takip ediyorsun?   

Kendi alanımda, doğal taştan – deriye, porselene, kumaşa kadar uzanan farklı materyaller üzerinde takıdan ev dekoruna ve giyime kadar geniş yelpazede el boyaması ürünler tasarlayan var mı bilemiyorum, açıkçası henüz rastlamadım… Ama tarzlarını  beğendiğim illüstratörler ve sanatçılar var. İspanya, Hollanda ve Amerika’dan beğendiğim sanatçıları takip ediyorum.

Şu anki koleksiyonunda nelerden ilham aldığını kısaca anlatabilir misin?

Son koleksiyonumda daha cok el boyaması tişörtler, tunikler yer alıyor ve alacak. Kalp temalı tasarımlarımı “Love is calling”, eğlenceli esprili mesajı olan tasarımlarımı “Fun for me” başlığı altında topladım. Ve tabi ki “animal kingdom” serisi de her zaman var olmaya devam ediyor : )

Instagram

Midori, Neşe Begüm Özkaya ve Kerem Yüksel

Midori
Midori, Neşe Begüm Özkaya ve Kerem Yüksel

Midori markasının hikayesini kısaca bizimle paylaşabilir misiniz? 

İki çok yakın arkadaş olarak (Neşe Begüm Özkaya ve Kerem Yüksel), uzmanlaştırmayan tasarım eğitimimize ve tasarımın kaotik düzenine başkaldırıp kendi markamızı kurmak istedik. Midori, Japonca bir kelime. İkimiz de Japonya tutkunuyuz; dili, renkleri, sadeliği bambaşka olan bir ülke. Biz de sadeliği ön planda tutan bir marka olarak, Japonya’ya bir selam göndermek istedik.

Tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz? Ürünlerinizi kullanan/takan kitleyi bize anlatabilir misiniz?

Tarzımızı tanımlayan en doğru kelime: Minimal… Figüratif bir şey yapsak bile (örneğin; kalp) bunu olabilecek en sade biçimde sunmaya çalışıyoruz. Çünkü sade olan takıları her tarza uydurmak mümkün. Bizim bir takımızı mezuniyet töreninizde de takabilirsiniz, sweatshirt-tayt ikilisiyle casual bir görünümde de. O yüzden değişimi seven, her gün nasıl hissediyorsa öyle giyinen bir kadın için minimal bir takı hayat kurtarır nitelikte… Tabii işin güzel tarafı çoğu takımız çok minimal olduğundan sadece kadınlara değil takı takmaktan hoşlanan erkeklere de hitap edebilir.

Cara Delevigne! Bu kadın henüz çok genç ve kısacık hayatına inanılmaz bir kariyer sığdırdı. Çok güzel bir kadın ve renkli hayatını instagramdan da takip etmekten mutluluk duyuyoruz. O kadar tasarımın içindeyken, kendi hayatına döndüğünde sadelikten vazgeçmediğini gözlemliyoruz. Tam da bu sebeple tasarımlarımızı onun üstünde görsek hiç fena olmazdı!

Dünya üzerinden bir ünlü seçebilseniz, ürünlerinizi kullanması/takması için kimi seçerdiniz?

Midori, Tilda Swinton’ın maskülen giyim tarzına da çok iyi gider gibi geliyor.

Alanınızda yurt dışında hangi tasarımcıları, dergileri ve blogları takip ediyorsunuz?  

Biz tasarımcılardan çok marka odaklı araştırmalar yapıyoruz. Chloe, Celine gibi markaların minimalliğinden hoşlanıyoruz. Ama Givenchy’nin chandelier’lerine hayranlıkla bakmadan da edemiyoruz bazen… Harper’s Bazaar ve Marie Claire başucumuzda hep var. Lakin blog deryasına henüz dalamadık. Daha çok kendi içimize dönüp, çeşitli keşiflere çıkmaktan hoşlanıyoruz.

Şu anki koleksiyonunuzda nelerden ilham aldığınızı kısaca anlatabilir misiniz?

Son koleksiyonumuzun fikri “Bilinçaltı” olgusunu tasarıma uygulama isteğimizden çıktı. Sert ve keskin hatlar, sabit fikirleri ve düşünceleri temsil ediyorken; ufak bir zincirle ya da kıvrımla yapılan dönüşler en duygusal olan, en insan olan halimizi açığa çıkarıyor. Yaz için ağır bir tasarım başlığı gibi gelebilir;  ama herkes tatilde bir parça da olsa kendi içine döner nihayetinde…

Son koleksiyonumuzdaki favorilerimiz; Piramit Yüzük, Fall Küpe, Triangle Küpe ve tabii ki Plaka Kolye…

Instagram

Lucky Beads, Güneş Kutlar

Lucky Beads
Lucky Beads, Güneş Kutlar

Lucky Beads markasının hikayesini kısaca bizimle paylaşabilir misin? 

Çocukluğumdan beri tasarıma ilgim vardı ve sürekli kendime yeni aksesuarlar yapıyordum. Üniversitede gördüğüm iç mimarlık eğitiminin de etkisi ile daha profesyonel, daha farklı tasarımlar yapmaya başladım. Sonunda çevremdekilerin yoğun ilgisi ve teşvikiyle, hobim işe dönüştü ve 2009 yılında Lucky Beads markası oluştu. Hala kendim için yapıyormuş gibi beni mutlu eden, sevdiğim şeyleri tasarlıyorum ve tasarımlarım artık başkalarını da mutlu ediyorlar.

Tarzını nasıl tanımlıyorsun? Ürünlerini kullanan/takan kitleyi bize anlatabilir misin?

Yalın ama dikkat çekici olarak tanımlayabiliriz. Aksesuarlar tarzınızı en iyi ifade eden detaylardır ve tasarım ürünler bunun için mükemmel seçenekler. Lucky Beads takılarını sevip, kullananlar da tasarımın yarattığı bu farkın bilincinde ve genel olarak abartıdan uzak ama çarpıcı, özgün aksesuarları seven insanlar. Çoğunlukla gençlere yönelik olsa da geniş bir koleksiyon olduğu için her yaş grubu kendine ve tarzına uygun bir takı bulabiliyor.

Dünya üzerinden bir ünlü seçebilsen, ürünlerini kullanması/takması için kimi seçerdin?

Daha önce hiç düşünmemiştim ama aklıma ilk gelen isim Madonna. Kendini sürekli yenileyen, geliştiren, cesur ve güçlü bir kadın.

Alanında yurt dışında hangi tasarımcıları, dergileri ve blogları takip ediyorsun?  

Suzanna Dai ve özellikle Delfina Delettrez beğendiğim tasarımcılar arasında. Sanat ve tasarımın her alanını konu eden Design Milk, The Cool Hunter ve Dezeen, moda ile ilgili ise Garance Dore, The Sartorialist, The Blonde Salad takip etmeye çalıştığım bloglardan.

Şu anki koleksiyonunda nelerden ilham aldığını kısaca anlatabilir misin?

Mevcut koleksiyonun en öne çıkan parçaları; pek çok farklı seçeneği olan yaka broşları, gömleklerin ve yakaların moda olmasıyla oldukça ilgi gördü, farklı bulundu ve sevildiler. Fakat genel olarak, yeni modelleri oluştururken trendleri takip etmeye çalışsam da, bir şey moda oldu diye ona özel çalışma yapmıyorum. Aslında gördüğüm, izlediğim, sevdiğim her şey benim için ilham kaynağı olabilir. Şu anki koleksiyonda da olduğu gibi tasarımlarımda Istanbul’un, doğanın, sinemanın ve 80’lerin etkilerini görmek mümkün.

Instagram

İlginizi çekebilir: Der Liebling