Daha önce doğanın içinde yaptığın bir yürüyüş sonrası, o ana kadar zihnini meşgul eden tüm düşüncelerden uzaklaştığını hissettiğin oldu mu? Peki ya, piknik yaptığın bir parkın çeşitli köşelerine atılmış çöpleri elinden geldiğince topladıktan sonra tarifsiz bir mutluluk hissettin mi? İlki, doğadan karşılıksız aldığın huzur; ikincisi, doğaya verdiğin ve karşılığında seni de etkileyen büyük bir mutluluk – ve her ikisi de ekoterapinin bir örneği.  

Ekoterapi
Ekoterapi | Fotoğraf: Unsplash / Sergei Akulich

İnsan-Doğa İlişkisi

Ekoterapi; ‘doğa terapisi’, ‘yeşil terapi’ veya ‘toprak merkezli terapi’ olarak da bilinen bir uygulamalar bütünü. Temelde hepimizi birbirimize bağlayan bir yaşam ağının mevcut olduğunu ve bu ağın ancak doğayla bir bütün halinde var olabildiğini söyleyen ekoterapi, bu sebeple her bireyin doğayla olan biricik ilişkisini keşfetmek için zaman yaratmasının önemi üzerinde duruyor.

Evet, yeşile bakmak, temiz havayı solumak, toprağa dokunmak; kısacası doğaya dönmek bize hem fiziksel hem de ruhsal olarak pek çok güzellikle geri dönüyor: Kan basıncını düşürüyor, her nefes alış ve verişi yavaşlatıp derinleştiriyor; hatta doğadaki kuş cıvıltısı, rüzgar hışırtısı gibi seslerin bizi rahatlatıp gevşettiği, zihni dinginleştirip ruha iyi geldiği bile biliniyor. Ancak biz bu yazıda daha çok, ‘doğaya vermenin’ getirdiği mutluluktan söz etmek istiyoruz. Neden mi bahsediyoruz?

İnsan - Doğa İlişkisi
İnsan – Doğa İlişkisi | Fotoğraf: Unsplash / Francois Genon

Bir düşün: Şehir hayatının hızlı temposuna devam ederken biraz durup yeşile verdiğin önemi yansıtan herhangi bir eylemde bulunuyor musun? Sence de çok uzaklaşmadın mı kendi özünden; sana koşulsuz kucak açan doğaya sen ne veriyorsun? Halbuki, gerçek mutluluğa giden en direkt yol, ‘doğadan almak’ yerine ‘doğaya vermek’ten geçiyor. ‘Doğaya vermek’ derken kastettiğimiz şu: Yaşadığımız gezegende gördüğün ya da görmediğin her canlı ve cansız varlığın bir görevi var ve bunlar kusursuz bir denge içinde hayatın sürekliliğini sağlıyorlar. Bunun bir başka adı da ‘ekolojik denge’. Sen ise, ekolojik dengeyi olağan döngüsünden saptıracak herhangi bir eylemde bulunduğun takdirde, tüm sağlıklı ekosistemlerin işleyişine müdahale etmiş oluyorsun; doğada tahmininden de büyük ölçekli izler bırakıyorsun. Örneğin WWF-Türkiye’nin verilerine göre insanoğlu olarak, bugünkü sürdürülebilir olmayan tüketim alışkanlıklarımız sebebiyle, doğanın bize sağladığının %50 üzerinde doğal kaynak tüketiyoruz.

Şimdi tekrar ekoterapi konusuna dönelim: Doğanın sana sunduğu güzellikleri fark etmenin ve takdir etmenin ötesine geçerek, ona kendinden bir şeyler sunduğunda, işte o zaman hem yaşadığın gezegeni korumuş oluyorsun hem de gerçek mutluluğu deneyimliyorsun. “Peki nasıl, nereden başlamalıyım?” diye sorduğunu duyar gibiyiz, işte aşağıdaki listeyi bu yüzden, senin için hazırladık.

Doğaya Vermek: Nasıl?

Doğaya Vermek
Doğaya Vermek | Fotoğraf: Unsplash / Zoe Schaeffer
  • Doğaya duyduğun saygıyı eylemlerine yansıtmak için çok uzaklara gitmene de gerek yok, evine en yakın yeşil alana gidip, eline de bir eldiven, bir büyük bez çanta alarak etrafta gördüğün tek kullanımlık pet şişeleri, izmaritleri, peçeteleri, plastik poşetleri toplayabilirsin.
  • Günlük sporunu yaparaken bir yandan doğanın temizlenmesine katkıda bulunmaya ne dersin? Sen de plogging akımının bir parçası olabilir, koşu yaparken karşına çıkan çöpleri toplayıp, sonra hepsini çöp ve geri dönüşüm kutularına atabilirsin.
  • Daha önce atık, geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik gibi konularda bildiklerini arkadaşlarınla paylaştın mı? Hayırsa geç değil, onlarla yeşilin içinde keyifli bir program organize edebilir, kendi ‘doğa farkındalığı’ buluşmanı gerçekleştirebilirsin! Doğaya saygı ile ilgili bu zamana dek öğrendiğin istatistikler, çarpıcı bilgiler ve bir değişim yaratmak için yapılabilecekler; arkadaşların tarafından duyulmayı bekliyor.
Doğaya Vermek
Doğaya Vermek | Fotoğraf: Unsplash / Brina Blum
  • Evinin balkonunda veya varsa bahçende en güzel köşeye yerleştireceğin bitkilerinle düzenli olarak ilgilenerek yeşili, toprağı doyasıya hissedebilir ve huzur bulabilir; aynı zamanda da, yaşadığın yeri daha yeşil yapmak için harika bir adım atabilirsin.
  • Doğanın içinden topladığı kozalak, yaprak ve dallarla ileri dönüşüm pratikleri yapabilirsin. Örneğin, gözüne eski göründüğü için kullanmaya yanaşmadığın bir defterini, topladığın kuru yapraklarla süsleyip ona yepyeni bir görünüm sağlayabilirsin.

Ruhunu besleyen, seni dinlendirip iyi hissetmeni sağlayan ve bir yandan da gezegene daha faydalı bir birey olman için sana alan açan ekoterapiyle artık tanıştın. Söz sende: Ekoterapiyi hayatına dahil etmeye, yukarıdaki listenin hangi maddesinden başlıyorsun?

Kapak fotoğrafı: Unsplash / Anton Darius

İlginizi çekebilir: Kendine Has’tan Sıfır Atık ve Kompost