Analitik psikolojinin kurucusu olan İsviçreli psikiyatr Carl Gustav Jung’u çoğunuz duymuşsunuzdur. Son zamanlarda Jung’a ait birkaç kitap okudum ve kitaplarda geçen “gölge” kavramı oldukça dikkatimi çekti. Okumalarım ve araştırmalarım sonrasında da psikoloji alanında “gölge çalışmaları” yapıldığını öğrendim. Carl Gustav Jung’un arketip teorisine ilgi duyan ve kendini daha iyi tanımak, bastırılmış yönlerini keşfetmek ve kendini bu baskılardan kurtararak ortaya çıkarmak ve yaşamına anlam katmak isteyen birçok kişinin gölge çalışmalarına başvurduğunu gördüm.

Gölge Çalışması | Fotoğraf: Kagan Bastimar (pexels.com)

Carl Gustav Jung’un Gölge Arketipi 

Peki Nedir Bu Gölge?

Gölge, kişiliğimizin karanlık, bilinçsiz, hatırlanmayan ve çeşitli sebeplerle bastırılmış, kendimizle özdeşleştiremediğimiz kısımlarıdır denebilir. Benliğimizin, sırlarımızın, bastırılmış duygu, düşünce ve tepkilerimizin, ilkel dürtülerimizin, kabul edilemez olarak gördüğümüz için uzaklaştırdığımız ya da sahip olduğumuzdan haberdar bile olmadığımız taraflarımızdır gölge. Kişi, benliğinin kabul edilemez olarak gördüğü kısımlarını görmezden gelme eğilimdedir. Bu sebeple gölgelerimiz hayatımız boyunca dahi saklı kalabilir.

Girmeye korktuğun mağara, umduğun hazineyi saklıyor olabilir.

Joseph Campbell

Gölgelerimizi görmezden gelsek, reddetsek, bastırırsak bile onlardan kurtulamayız. Baskıladığımız her şey bilinçaltımızın bir parçası olur. Daha da kötüsü gölgelerimizin farkında varmazsak, onu düzeltemeyiz ya da yok edemeyiz. Gölgeler farkına varılmadığı ve ortaya çıkarılmak için harekete geçilmediği sürece, hayatımızın direksiyonunun başına geçer ve yaşamımızı yönlendirirler. Yaşamak istemediğimiz olayların içine çekildiğimiz sürece de psikolojik ve fiziksel sorunlar ortaya çıkmaya başlar.

Herkesin bir gölge/karanlık tarafı vardır ve bu kısım, kişinin bilinçli yaşamında ne kadar az entegre edilirse, bir o kadar karanlık ve yoğun bir hale gelir. Eğer görünürde aşağı/karanlık olarak gördüğümüz parçamız bilinçli ise kişinin onu düzeltmek için her zaman bir şansı vardır fakat bu parçamız baskılanır ve bilincimizden dışlanırsa, hiçbir zaman düzeltilemez.

Carl Gustav Jung, Psikoloji ve Din
Gölge Çalışması | Fotoğraf: Cottonbro (pexels.com)

Gölgeler Nasıl Ortaya Çıkar?

Gölgeler, çocukluk çağı itibariyle gelişimin bir sonucu olarak, şartlanma ve sosyalleşme vasıtasıyla oluşur. Gelişim çağımızın başlamasıyla ailemizle başlayan sosyal çevremiz, yaşımız büyüdükçe genişlemeye başlar. Bu gelişimle birlikte gerek ailevi, gerek yakın çevre ve gerekse de toplumsal bazı koşullar sebebiyle olay ve olguları iyi ile kötü olarak ayırmaya başlarız. Bazılarını iyi olarak benimseyip kabul ederken, bazılarını kötü olarak benimseyip dışlarız. Tabii o özellikleri ve onlara sahip olanları da. Böylece gölgelerimiz oluşmaya başlar ve kendimizi farkında olmadan birçok parçaya ayırırız. Kabul edilen kişisel özellikleri yani “Persona” dünya tarafından nasıl görünmek ve kim olarak algılanmak istediğimizi tanımlar. Kişilik (personality), maske anlamındaki persona kökünden gelir. Persona; kişi, karakter, insan anlamındadır ve Latincede maske anlamına gelir ve farklı insanların ve durumların karşısında taktığımız tüm farklı sosyal maskelerimizi temsil eder. Kabul edilmeyenleri ise “Gölge” olarak kendi içimizde iki kategoriye ayırırız. Böylece persona ve gölge gitgide birbirinden ayrılmaya başlar. Persona, göstermekten çekinmediğimiz taraflarımız iken, gölge herkesten sakladığımız taraflarımız olur.

Ailemiz, yakın çevremiz, fikrine saygı duyduğumuz insanlar ve duygusal ilişki içinde olduğumuz insanlar, reddedilen/baskılanan veya onaylanan/desteklenen sayısız davranış, duygu ve düşünce kalıbı vardır. Bu kalıplara uyum sağlayabilmemiz, çevremiz tarafından kabul edilmemiz, onaylanmamız ve sevilebilmemiz için belirli şekillerde davranmayı öğrenmişizdir. Bu davranışların dışına çıktığımızda ise yargılanmış, cezalandırılmış, dışlanmış, ayıplanmış ve tüm bunların sonucunda ise yalnız kalmayı deneyimlemişizdir. Bu olumsuz duygulardan kaçmanın ve mental olarak hayatta kalmanın yolu da dışsal faktörlere uyum sağlamak, yani gölge geliştirmektir.

Bu adaptasyon ve maskelenme sürecinin sonucunda ise tüm onaylanmayan parçalarımız bilinçaltımıza itilir ve gölgelerin içinde hapsolurlar. Hatta enerji akışı ve çakralarla ilgilenenler bilecektir ki tüm bu sıkışmış enerji parçaları, çakraların sağlıklı çalışmasını engellemektedir ve enerji akışımızı tıkamaktadır. Bu istenmeyen, yüzleşilmemiş veya baskılanmış parçalarımız, Carl Gustav Jung’un “kişisel gölge” olarak adlandırdığı şeyi oluşturur ve hayatımızı doğrudan etkilemeye başlar.

Bilinçsiz parçalarımızı bilinçli hale getirmedikçe, bu parçalar hayatımızı yönlendirir ve biz buna kader deriz.

Carl Gustav Jung
Gölge Çalışması | Fotoğraf: Jill Burrow (pexels.com)

Kendi Gölgelerimizin Nasıl Farkına Varabiliriz?

Jung’un gölge modeli, insan bilinçaltından ortaya çıkmıştır. Bilinçaltımız etkisiyle ortaya çıkan ya da saklı kalan taraflarımızın farkına varmanın yolu aslında gözlemlemekten geçer. Gölgelerimizi ne kadar baskılama eğilimde olsak bile, gölgeler kontrolümüz dışında bir şekilde yüzeye çıkacaktır. Bu durum davranışlarımıza, sözlerimize ve ruh halimize de yansıyacaktır. Özellikle hayatımızda istemediğimiz halde kendimizi aynı durumun içinde buluyorsak, bir davranış kalıbını sürekli olarak tekrar ediyorsak, bu durum gölgelerimizin yaşamımızı yönlendirdiği anlamına gelir. Bu durumda yeme içme alışkanlıklarımızı, bağımlılıklarımızı, tekrar eden tepkilerimizi, sürekli dile getirdiğimiz cümleleri, bizi tetikleyen durumları ve gördüğümüz rüyaları analiz etmek önemlidir.

Bir diğer yöntem de aslında hepimizin yaptığı ama çoğu zaman yaptığımızın farkında olmadığımız “yansıtma”. Kendi içimizde inkâr ettiğimiz bir kişisel özelliğimizi, bir başkasında çok kolay şekilde görme eğilimine giriyorsak, hatta bundan çok rahatsız oluyorsak muhtemelen kendi gölgemizi karşı tarafa yansıtıyor olabiliriz. Başkasının herhangi bir karakteristik özelliği sizi aşırı rahatsız ediyorsa ve bu durum sizde aşırı bir tetiklenmeye sebep oluyorsa, kendi gölgenizle yüzleşiyor olabilirsiniz.

Tam tersi ise bir başkasında aşırı hayranlık duyduğumuz karakteristik özelliklerini de yansıtıyor olabiliriz. Bu pozitif karakterli özellikler “altın gölge” olarak tanımlanır. Nasıl ki negatif olarak değerlendirilen gölgelerimizin farkına varamıyorsak, pozitif olarak değerlendirilen altın gölgelerimizin de farkında olmayabiliriz.

Bu durumun tehlikeli hale gelmesi ise; kabul etmediğimiz gölge özelliklerimizi karşımızdakine yansıtıp, onun bu özelliklerinden nefret ettiğimiz ve daha da kötüsü onu bu sebeple cezalandırmamızla birlikte başlar. Karşı tarafa saldırma, hatta onu yok etme dürtüleri aslında dünyadaki cinayetlerin, katliam ve savaşların sebebi olabilir. Çoğu cinayet ve polisiye içerikli gerçek ya da kurgusal olaydan yola çıkarsak, zeminlerinde insanların kendi yaşadıklarını kabullenmeyip, bastırmaları sonucunda onları karşı tarafa yansıtmalarının yattığını görebiliriz.

Eğer bir kişiden nefret ediyorsanız, o kişinin içinde ve sizin de bir parçanız olan bir şeyden nefret ediyorsunuzdur. Bizim parçamız olmayan bir şey, bizi rahatsız edemez.

Herman Hesse

Gölgelerin Yol Açtığı Problemler

Gölgelerin varlığı; hayatı algılayışımızı ve yaşayış şeklimizi etkiler. Gölgelerimizi, bilinçli ya da bilinçsiz olarak bastırmamız, kendimizi sevme, fiziksel ve mental olarak sağlıklı yaşama yolculuğumuz ile ruhsal iyileşmemizin önündeki en önemli engel olabilir. Gölgeler, bilinçaltımız ve önyargılarımız; gerçekleri algılayamamamıza yol açar ve kendimizi gerçekleştirmemizi ve altın gölgelerimizi ortaya koymamızı engeller. Hayatımız boyunca konfor alanımızın dışına çıkamayız ve yeni deneyimler edinemeyiz. Sonsuz deneyimlere ve potansiyele sahip bireyin yaşamı kısıtlanmış olur. Çevremizin koyduğu kurallar ve standartları takip ederek kendi özümüzle olan bağımızı koparır ve hayatımız boyunca gölgeler biriktiririz. Bir şey isteriz ve ama başka bir şey yaparız, ya da bir şey hissederiz ama başka bir tepkiyle kendimizi dışa vururuz, bir seçim yaparız ama bu bizim seçimimiz değildir. Ve sonra da büyük pişmanlıklar yaşarız…

Bastırılmış cinselliği olan kişilerin, kadınlara ve cinselliğe olan ön yargılarını örnek olarak alabiliriz. Ya da yaşam hakkında belirli tabusal görüşlere sahip olan insanların, yeni görüşlere olan önyargılı tutumlarını düşünebiliriz. Utanç konusunda gölgeleri olan birisinin, girişim ve cesaret gerektiren konulardaki ürkekliğinin hayatını nasıl etkileyeceğini hayal edebiliriz. Para, ün, mal, mülk ve güzellik kavramlarının mutluluk için olmazsa olmaz olduğu ön yargısında olan bir insanın, burnunun ucundaki gerçek mutlulukları nasıl göremeyeceğini de örneklere ekleyebiliriz. Bazen anlamlandıramadığımız şekilde kendimizi aşırı ve abartılı tepkiler verirken buluruz. Muhtemelen bu durumlarda bilinçaltımıza ittiğimiz bazı durumlar sebebiyle tetiklenmişizdir ve yüzeye çıkan eski bir travmanın -belki hatırlamadığımız eski bir yara yeniden açılmıştır- yeniden uyandığının bir işareti olabilir.

Bu durumlarda ortaya çıkan bazı semptomlar şunlardır:

  • Nedensiz öfke
  • Korku
  • Ön yargılar
  • Anksiyete
  • Huzursuzluk
  • Manipülasyon
  • Nefret
  • Obsesyon
  • Eleştirilere aşırı tepki
  • Kendine ya da başkalarına zarar verme
  • Küçümseme ve aşağılama
  • Kurban psikolojisi
Gölge Çalışması | Fotoğraf: Jill Burrow (pexels.com)

Gölge Çalışması Nedir?

Gölge çalışması, karanlık kalan sırlarımızı, gizli güçlerimizi açığa çıkarıp aydınlatan kişisel gelişim ve bütünleşme çalışmasıdır. Gölge çalışması, kişiliğimizi keşfetme sürecidir. Gölge çalışmasının temel amacı karanlık taraflarımızı aydınlatıp travmalarımızın yol açtığı ve sahip olmak istemediğimiz davranışların ve tepkilerin yok olmasını sağlamak, içsel alanımızı ve yeteneklerimizi keşfetmektir. Böylece potansiyelimizin farkına varırız ve tüm kimliklerimizle bütünleşiriz. Dolayısıyla yaralarımız, korkularımız ve öfkelerimizle barışıp, onlarla yaşamayı öğreniriz.

Peki nasıl yüzleşeceğiz? Bu yolculuğa nereden başlayacağız? Kendimize sormamız gereken doğru sorular nedir? Gölgelerimizi keşfetme yolculuğumuzda kendimize dürüst davranmak ve cesur olmak çok önemli. Gölgelerimizi cesurca kabul etmek, kolay ve çabucak gerçekleşecek bir süreç değil. İnsanın kendini keşfetmesi çok uzun sürebilir, hatta ömrü boyunca devam eder. Asıl önemli olan içimizde iyi kadar kötünün de bulunduğunu kabul etmek, onları inkar etmemek ve bastırmamak yönünde olmalı. Gerçekten kendimizi sevebilmemiz için gölgelerimizle yüzleşmek zorundayız.

Gölgelerimizi keşfetmek ve onların hayatımızı olumsuz olarak etkilemesinin önüne geçmek için gölge çalışmaları oldukça yaygın şekilde uygulanıyor. Ben gölge çalışması ile ilgili araştırmalar yaptığımda aslında birçok sonuca ulaştım. Pinterest’teki görsellerde bile bu sorulara rahatça ulaşabiliyoruz hatta 10, 20, 30 günlük çalışmalarla karşılaşıyoruz. Bu süreler içinde kendimize doğru soruları soruyor ve dürüstçe cevaplıyoruz. Şimdiye kadar bilinçaltımıza ittiğimiz ve farkında olmadığımız gölgelerimizi ortaya çıkarmaya çalışıyoruz.

Araştırmalarım sonucuda gölgelerimizi ortaya çıkarmaya yardımcı olacak 20 soruyu derledim:

  1. Ben, benim gözümde nasıl biriyim?
  2. Kendimde görmekten hoşlandığım şeyler nelerdir?
  3. Kendimde görmekten hoşlanmadığım şeyler nelerdir?
  4. Ebeveynlerimde görmekten hoşlandığım hangi özellikler bende var?
  5. Bu özelliklerimi ortaya çıkarmak için neye ihtiyaç duyuyorum?
  6. Ebeveynlerimde görmekten hoşlanmadığım hangi özellikler bende var?
  7. Bu özellikleri ne şekilde yansıtıyorum?
  8. Beni en çok tetikleyen şeyler nelerdir? (Davranış, tepki, herhangi bir söz vb.)
  9. Sahip olduğum hangi duygu ve düşüncelerimle barışığım?
  10. Sahip olduğum hangi duyguları hissetmekten ve neleri düşünmekten korkuyorum? Bunları hisseder ve düşünürsem en kötü ne olur?
  11. “Başka biri beni ……….. olarak tanımlasa çok rahatsız olurdum.” Boşluğu doldur. Hangi sıfat seni daha çok tetikler?
  12. “…….. olduğum doğru olsaydı çok korkardım.” Boşluğu doldur.
  13. Sahip olduğum neyi inkar ediyorum?
  14. Başkalarından neleri talep etmekten korkuyorum? Bunları talep etmem durumunda en kötü ne olur?
  15. Bana hangi söz ya da davranış sevildiğimi hissettirir?
  16. Hayatımı hangi değerler üzerine temellendirmek isterim?
  17. Kendimde değiştirmek istediğim neleri değiştirmekten korkuyor ve kaçıyorum?
  18. Dünyada neyi değiştirmek için katkıda bulunmak isterdim?
  19. Çevremdekilerin hangi karakter ya da fiziksel özelliğimi görmelerini istiyorum?
  20. Hayatım boyunca çevremden duyduğum, doğru olmayan ve canımı çok yakan şeyler nelerdir?

Gölge Çalışmasının Faydaları

  • Yaşam amacımızı keşfetmek
  • İçsel dünyamızla bağlantı kurmak
  • Zihinsel, duygusal ve ruhsal berraklığımızın, huzurumuzun artması
  • Fiziksel ve mental olarak iyileşmek, bütünleşmek
  • İçimizdeki gizli kalmış yeteneklerin ortaya çıkması ve yaratıcılığın artması
  • Tüm özelliklerimizi kabullenmemiz
  • Kendimize duyduğumuz sevgi ve şefkatin artması
  • Öz güvenimizin artması
  • Sosyal ilişkilerin gelişmesi ve kişisel çatışmaların azalması
  • Çevremize karşı anlayış ve merhametimizin artması

Kapak Fotoğrafı: Jill Burrow (pexels.com)

İlginizi çekebilir: Nesliay Ocakküçük’ten İmposter Sendromu