Aslında Londra’da gezilecek ve yapılacak o kadar çok şey var ki “Londra Yapılması Gerekenler Top 10” yapmak haksızlık gibi geliyor! Londra için 101 şey listesi yapmak daha doğru olur. Tabii genelde gittiğimiz tatilde gün sayımız sınırlı olduğundan sizinle kendi favorilerimi paylaşmak istedim.

Londra tatilim en çok yürüdüğüm, otele gidip dinlenmeyi ertelediğim keyiften çok çılgınca bir her şeyi görme ve yapma maratonunda dönüştü, ancak yine de en keyifli tatillerimden biri oldu. Günde 15 km’ye yakın yürüdüm ve her akşam yediğim ve içtiğim tonlarca şeye karşı gram kilo almamayı başardım.

Londra’da Yapılması Gerekenler

London Eye’dan şehre bakın!

London Eye'dan şehre bakın!
London Eye’dan şehre bakın!

London Eye belki Londra’nın en yüksek noktası değil (Shard Building) ama bence kesinlikle deneyimlenmesi gerekiyor. Yükseklik korkusu olanların bile rahat edeceği bir kapsül içerisinde türlü milletten insanla şehre bakıyorsunuz. Üstelik konumu o kadar harika ki bir tarafta Big Ben, Westminister Abbey, diğer tarafta London Bridge ve iş binalarının hepsini yukarıdan görebiliyorsunuz.

London Eye biletleri kişi başı 20 pound. Sabah 10:00’da açılıyor, soğukta beklememek için hafta içi ve erken gitmenizi tavsiye ederim.

Konusu geçmişken bir London Eye dedikodusu vereyim; 500 pound’a bir kapsülü kapatıp evlenme teklif etmek son modaymış!

National Gallery & Trafalgar’a yarım gün ayırın! Londra Rehberi

National Gallery & Trafalgar'a yarım gün ayırın!
National Gallery & Trafalgar’a yarım gün ayırın!

National Gallery gerçekten de keyifle gezilen, oda oda tasarlanmış, çok sıcak, insanı sarıp sarmayalan milyon dolarlık sanat eserlerinin olduğu bir müze. Üstelik görmeniz gereken Trafalgar Meydanı’nın tam ortasında. Tek ziyaretle iki önemli noktayı burada tamamlayabilirsiniz.

Southbank’de vakit geçirin: Jubilee Walk & Tate Modern Londra’da Yapılacaklar Listesi

Southbank'de vakit geçirin: Jubilee Walk & Tate Modern
Southbank’de vakit geçirin: Jubilee Walk & Tate Modern

Southbank, Londra’nın en sevdiğim kısımlarından biri oldu. Tames nehri kıyısına çok güzel bir yürüyüş yolu yapmışlar, yol kenarında sokak sanatçıları için performans alanları, minik cafe’ler, bol grafittili paten & kaykay parkı var ve Tate Modern’in yanından geçiyor. Tercihen daha sıcak olan öğlen saatlerinde burada yaklaşık 1 saat geçirmek ideal.

Tate Modern’in harika bir cafesi var; belirli sergiler dışında birçok sergi ücretsiz ve hediye dükkanını tamamen bir bavula doldurup eve getirmek isteyeceksiniz.

İlginizi çekebilir: Öznur Turan’dan “Londra’nın Dedektifi: Sherlock Holmes Müzesi”

Notting Hill ve Portobello Road’a gidin!

Notting Hill ve Portobello Road'a gidin!
Notting Hill ve Portobello Road’a gidin!

Notting Hill’in önemli bir semt olduğu gitmemiş olanlarımızın bile aklının bir köşesinde kalmıştır.

Birkaç sayılı butik ve kurulan pazarı dışında vintage alışveriş konusunda çılgın beklentilere kapılmayın; buralara ortamı, mimarisi, birbirinden güzel evleri ve cafeleri için gitmeniz daha doğru olacaktır.

İlginizi çekebilir: Canan Sayitoğlu’ndan “Londra Sokak Pazarıyla Güzel” 

Camden Town’da Amy Winehouse’ı arayın!

Camden Town'da Amy Winehouse'ı arayın!
Camden Town’da Amy Winehouse’ı arayın!

Camden hakkında sahip olduğum tek tük bilgiler okuduğum Amy Winehouse biografisinden geliyordu. Camden’ı uzak bulan ve Soho’dan dışarı zor çıkardığım erkek arkadaşımı “burada Starwars temalı bar varmış” diye kandırıp götürdüm. Ben de sıfır araştırma yaptığım için ne beklemem gerektiğini bilmiyordum, Amy’nin çok sevdiği ve evi olan semti görmek istemiştim sadece.

Tek kelimeyle Camden’a aşık oldum. O kadar enerjik, o kadar renkli, farklı mutfaklı, stil sahibi insanların olduğu, nehire karşı motor selelerine oturup yemek yenen süper bir yer ki burası… Gerçekten tüm günü Camden Town’ı iki kere baştan sona gezerek geçirdik. Çok kısa bir tatil için bile gidiyorsanız Notting Hill metrosundan direkt gidilen Camden Town’a mutlaka uğrayın!

İlginizi çekebilir: İpek Çakmak’tan “Karakteristik Şehir Londra’ya Yolculuk”

Müzikale gidin!

Londra’nın en önemli etkinliklerinden biri birbirinden şık binalardaki müzikalleri. Her akşam 10 adetten fazla seçenek var. Benim tercihim “Phantom of the Opera” ve “Dirty Dancing”den yana oldu. Biri Covent Garden diğeri Piccadilly tarafındaydı.

Müzikal biletleri ile ilgili ipucu: Leicester Street’teki müzikal bilet satış noktalarından en ucuz müzikal biletlerini bulabilirsiniz. Yerlisine sordum biliyorum.

Londra’da müzik biletlerine bakmak için tıklayın

Hydepark’a hayran kalın!

Hydepark'a hayran kalın!
Hydepark’a hayran kalın!

Bu kadar güzel yeşil, kocaman, bisiklete & ata binilen, sincapların üzerinize tırmandığı, kuğunun elinizden elma yediği bir yeri gel de sevme. Park diyince otomatikman aklıma Gezi Parkı geliyor. Hydepark’a bakıp iç geçirdim biz yüzde biri küçüklüğünde bir parka nasıl zor tutunduk millet olarak diye.

Bir Piccadilly akşamı yaşayın!

Bir Piccadilly akşamı yaşayın!
Bir Piccadilly akşamı yaşayın!

China Town + Soho – Piccadilly = Taksim diyebilirim. Akşam yemek mekanları, barlar, müzikaller ve China Town hep bu çevrede. Metrodan inip biraz yürüyünce China Town’da çok güzel Çin, Tai veya Sushi/Japon mutfağı deneyimleyebileceğiniz restoranlara gidebilirsiniz. Yemekten sonra da yürüme mesafesinde Soho bölgesi ve bu bölgede bolca bar mevcut.

Marketinizi seçip alışverişe başlayın!

Marketinizi seçip alışverişe başlayın!
Marketinizi seçip alışverişe başlayın!

Yeme & içme, mutfak aletleri ve çiçekler için orta çağdan beri kurulan Borough Market, vintage’in dibini görmek için Brick Lane, çiçekler için Colombia Road Flowers, her türlü şey için Hackney’deki Broadway market.

Ayrıca marketlerde amaçsızca gezinip sonrasında tezgahlarda satılan ürünlerle yapılan taze ve harika yemekleri mideye indirebilirsiniz.

Comedy Club + Cider’ın dayanılmaz çekiciliğine tanık olun!

Komedi Klüpleri benim çok alışık olduğum bir kavram değil. İstanbul’da say desen sayamam ama Londra’da baya önemli bir olay kendileri. Türlü türlüsü ünlüsü, ünsüzü var. Üstelik saat 8’de başlıyor gece hayatına göre akşam yemeği sayılabilecek bir saat. Tripadvisor’dan en ünlüsünü seçip gittik Piccadilly’de Comedy Store’du sunucu + 4 komedyen vardı, giriş ücreti kişi başı 17 pound. Ön sıralar daha ucuz diye bir mantık yok, erken giden erken oturur. Ben giriş bileti 1 içki alır mı diye şirinlik yapıp şansımı denesem de olmadı, Cider başına kös kös 10 pound vermek zorunda kaldım. Özetle gerçekten çok güldüm ve eğlendim, arada seyircilere de sataştılar. Keşke daha önlerde otursaydım dedim, kesinlikle gidin derim.

Londra’da neler yapılır önerilerimin devamı ise şöyle;

_Brick Lane’de gerçek vintage alışveriş deneyimi, Hint/Bangladesh Mutfağı, Hackney Film Müzesi ve cafesinde harika bir yarım gün, Covent Garden’da alışveriş çılgınlığı, Jamie’s Italian, Regent Park ve serbest kürsüde konuşanları dinlemece, Pret a Manger’ın süper düper organik kahveleri, Shard Building (Avrupa’nın en yüksek binası) terasından şampanyanızı yudumlayarak Londra’yı izlemece, Four Seasons, Ritz vb. ayarında şık bir otelde 5 çayı deneyimi de Londra’yı yaşamak için yüzlerce aktiviteden birkaç tanesi…

İlginizi çekebilir: Canan Sayitoğlu’dan “Londra Müzeleriyle Güzel!”