“Türkiye’den başka nerede yaşayabiliriz?” diye araştırıp, farklı bir ülkede yeni bir hayat kurabilmek için heyecanlanırken bir yandan geleneklerimiz, ailemiz, geçmişimiz bizi burada tutuyor. theMagger’ın röportaj dizisi “Yurt Dışına Yaşamak” ise buna cesaret etmiş ve bunu başarmış olanların hikayelerini anlatıyor. Taşınma süreçlerinden kültür şoku yaşadıkları anılara, lokal mekan önerilerinden dil öğrenme yollarına tüm merak ettiklerinizi onlara sorduk. Bu haftaki konumuz Şanghay’da yaşamak, konuğumuz ise Selin Mutafoğlu.

Konum

Şanghay'da Yaşamak
Şanghay | Fotoğraf: Unsplash / Edward He

Sevgili Selin, öncelikle seni daha yakından tanıyabilir miyiz? Şangay’da yaşamak kulağa çok eğlenceli geliyor, sen buna ne zaman ve nasıl karar verdin? Daha önce Şangay’ı görme şansın olmuş muydu yani planlı bir gidiş miydi yoksa hiç görmeden direkt orada yaşamaya karar verdin ve gittin mi?

Şanghay'da Yaşamak
Şanghay’da Yaşamak | Selin Mutafoğlu

Merhaba ben Selin. İstanbullu’yum. Üniversitede katıldığım Erasmus Programı ile gittiğim Madrid’deki 6 ayım hariç hep İstanbul’da yaşadım. Değerlendirilebilecek her fırsatta elimden geldiğince seyahat etsem de Şanghay, uzun dönemli ilk yurt dışında yaşama deneyimim oldu. Şanghay’a gelmeden önce özel sektörde pazar araştırmada çalışıyordum. Taşınacağımız belli olunca işi bırakarak Şanghay’a geldim ve şimdi bir yandan theMagger’a yazı yazarak, bir yandan da farklı alanlarda kendime yeni fırsatlar yaratmaya çalışarak günlerimi geçiriyorum. Her gün yeni bir bilgi ve keşif halinde geziniyorum aynı zamanda.

Eşim Sinan’la önümüze bir fırsat çıktığı taktirde hep yurt dışında yaşamayı deneyimlemek istiyorduk, şansımıza Şanghay oldu! Sinan’ın işi dolayısıyla buradayız. Başta Singapur diye hazırlandığımız süreç, uçuştan bir gece önce aldığımız ‘ani’ bir haberle Şanghay’da son buldu. Tabii başta biraz şok olduk; çünkü Singapur Asya’da olmasına rağmen İngilizce’nin ana dillerden biri olarak konuşulduğu neredeyse tek yerdi ve biz bunu düşünüp ne şanslıyız derken Şanghay seçeneği karşımıza çıkınca biraz afalladık. Çin’e gidiyorduk neticede. İkimiz de Çince bilmiyoruz, Çin’de hiçbir yeri görmemişiz… Bir de tabii okuduğumuz, duyduğumuz haberler de ister istemez bilmediğimiz bir yer hakkında bizi önyargılı yapıyor. Ancak geldikten sonra bizim için daha iyi olduğunu her geçen gün hissediyoruz. Henüz 4 aydır buradayım, bu süre içinde Singapur’u da gezme fırsatım oldu. Orası da çok güzel, keyifli, hatta ideal bir dünya ama Şanghay’ın büyüklüğü yanında hızlı bir turla 4 günde çoğu yeri gezdim, gördüm diyebilirim. Tabii ki bir şehirde yaşamak apayrı, seyahat için bulunmak ayrı. Eminim orada olsaydık şehir haricinde etrafında yer alan adını hiç duymadığımız bir sürü adaya giderdik. Şanghay’da ne kadar kalacağımız belli değil ama göremediğimiz, bilmediğimiz yerler kesin kalacak. Çin’i hiç söylemiyorum bile. Çin içinde en yakın uçuş mesafesi 2 saatten başlıyor. Aynı zamanda 2.5 saatte Japonya’ya gidebiliyorsunuz!

Şanghay'da Yaşamak
Şanghay’da Yaşamak | Fotoğraf: Selin Mutafoğlu

O karar verme sürecine geri dönsen, yine Şangay’ı seçer miydin, memnun musun orada yaşamaktan? Seni memnun etmeyen ya da düşündüğünden çok farklı şekilde karşına çıkan durumlar oldu mu?

Aslında az önce de belirttiğim gibi karar verme süreci çok da bizim elimizde olan bir süreç olmadı. Ancak Şanghay olması çok da iyi olmuş diyoruz şu anda, yani evet kesinlikle Şanghay’ı yine seçerdik! Buraya gelmeden önce, Çin’e gitme fikri açıkçası gözümüzü korkutmuştu ama yine de hiçbir zaman olumsuz düşünmedik. Şu anda çok memnunuz. Herhalde bir yıl önce bunu söyleselerdi, pek inanmayabilirdim. 🙂 Şanghay’ı gerçekten sevdik; yaşamak için gayet keyifli, rahat, hareketli ve güvenli. Yollar dümdüz, evin çevresindeki yakın yerlere metroyla gitmektense yürüyerek ya da daha da güzeli bisiklet kiralayarak gidip gelebiliyoruz. Mobike App’i üzerinden istediğimiz yerde alıp istediğimiz yerde sarı ya da turuncu bisikletleri bırakıyoruz, bu uygulama yine WeChat’e bağlı. Ayrıca Alipay üzerinden de çalışan mavi bisikletler var. Bisiklet ve elektrikli motorsiklet, scooter kullanımı çok yaygın, zaten kendilerine ait ayrı bir yolları da var. Bu yoldaki trafik araba trafiğinden daha hareketli olduğu için dikkatli olmak gerekiyor genelde; sırf sürerken değil yaya olarak karşıdan karşıya geçerken de. Biz de burada herkesin kullandığı elektrikli scooter olan Niu’dan aldık. Ben de çok rahatlıkla kullanabiliyorum ve çok hoşuma gidiyor. Sinema, tiyatro, müzikal, sergi takvimleri de oldukça yoğun. Büyük prodüksiyonlar geliyor. Henüz gitme fırsatımız olmadı ama planlarımız arasında var. Tabii sinemada yasaklı filmler listesi var; mesela Joker oynamadı, çünkü devlet izin vermiyor ya da bazı filmler sansürlü şekilde de yayınlanabiliyor diye haberler alıyoruz.

Memnun etmeyen demeyelim ama ara ara zorlayan bir konu internet. VPN’siz hayat imkansız. Mesela VPN güncellemesi gerekiyor ama Çin’deyken yapamıyorsunuz. Türlü türlü yolları var ama uğraştırıcı. Düşündüğümden farklı şekilde karşıma çıkansa beklediğimden çok daha yeşil olması. Oturduğumuz bölge ile de bağlantılı bu durum ama yine de kocaman ağaçların yolları kaplaması, hepsinin düzenli bir şekilde budanmış olması etkileyici. Bir sürü park var, yenilenen sahil şeridi var… Yaşadığımız ‘lane house’ için bile önceden sorsalar yaşar mıydın diye emin olamayabilirdim. Dışında bulunan ortak mutfaklar, etrafın dağınıklığı, tozu, kirliliği hiç rahatsız etmiyor. Bunlar bizim pek alışık olmadığımız durumlar ama şu an içinde bulunduğum ortam beni mutlu ediyor.

Şanghay'da Yaşamak
Şanghay’da Yaşamak | Fotoğraf: Unsplash: Denny Ryanto

İlk zamanlar biraz zor oluyor. Taşındığın ilk zamanları anlatabilir misin? Yepyeni bir yere taşınmak, yeni insanlar tanımak çok hızlı olmuyordur… Nasıl bir adaptasyon süreci geçirdin, en çok zorlandığın konular neler oldu?

Bence en zor kısmı aileden, arkadaşlardan ayrılmak. Benim için uçakta geçirdiğim süre mesela hem hüzünlüydü hem de heyecan vericiydi. İnince Sinan’ın karşılamasıyla rahatlama hissi ve farklı bir dönemin başladığının gerçekliği ile ayrı bir heyecan dalgası başladı. Taşınacağımız evi eşyalı tutma şansımız olduğu için hiç ev eşyası taşımadık. Evde ana mobilyalar vardı ama hiç mutfak eşyası yoktu, bunları tamamladık. Sadece dörder tane tabak, bardak, kase aldık. Hala 4 tane ile hayatımıza devam ediyoruz. Bu arada eski tarz Çin evinde oturduğumuz için evde bulaşık makinesi yok. Bunu evi tutarken fark etmemiştik! İsteseniz de bağlatamıyorsunuz çünkü sistemi yok. Şu an bizim için ne kadar az eşya o kadar iyi, zaten iki kişi olduğumuz için yetiyor elimizdekiler. Bunların hepsi zamanla oldu, örneğin bu küçük ev aletlerini alalı 1 ay olmuştur en fazla. Zaten önce bir çevreyi keşfetme, sokağı öğrenme, nerede ne var, market yakın mı gibi soruların cevaplarını öğrendim. İlk zamanlarda daha çok yabancılara yönelik bir markete giderken çok daha yakınımızdaki yerel marketi keşfettikten sonra yerel markette saatlerimi geçirdiğim oluyordu; çünkü her şey Çince ve o kadar çok seçenek, o kadar çok bilmediğim meyve, sebze vardı ki… Birine bir şey de sorulmuyor, kimse İngilizce bilmiyor. Kasa önlerinde uzun kuyruklar, kavgalar…

Sosyalleşmem That’s Shanghai ve Smart Shanghai sitelerini keşfettikten sonra Craft’d adlı bir atölyede sabun workshopu’na giderek başladı. Oranın sahibinden farklı bir kaynak öğrendim ve Shanghai Expat Association buluşmalarına gitmeye başladım. Orada da başkalarıyla tanıştım, kapı kapıyı açtı… Sonra şansa annem sayesinde bambaşka bir grupla tanıştım ve Internations grubuna dahil oldum. Şanghay’da inanılmaz kalabalık WeChat grupları var, birileri sizi mutlaka ekliyor ve oradan genel olarak expat dünyasını takip edebiliyorsunuz. Bizim evin köşesinde Chez Moi adında bir çiçekçi var, orada çalışan kız şansa biraz İngilizce bildiği için bizim çoğu işimizde çok yardımcı oldu, böylece Çinli bir arkadaşımız da oldu. Sinan’ın iş dolayısıyla İtalyan bir grup tanıdığımız var. İnanılamayacak şekilde çok Türk var burada. Tanıştıklarımız çok uzun yıllardır burada yaşıyorlar ve hepsi çok yardımcı, tatlı. Her birininki ayrı bir hikaye, her seferinde onlardan bir sürü şey öğreniyorum. Hala bir sürü insanla tanışmaya devam ediyorum. Bunların hiçbiri bir anda olmadı, zamanla yavaş yavaş oturdu. İlk başlarda boşluğa düştüğüm, ne yapacağım ben şimdi dediğim anlar da oldu, ama şehri sevmem adaptasyon sürecimi hızlandırdı diye düşünüyorum.

Şanghay'da Yaşamak
Şanghay | Fotoğraf: Unsplash / Nuno Alberto

Dile alışma sürecinden de bahsedebilir misin, neler yaptın bunun için? Çince bilerek mi gittin yoksa iletişimini İngilizce mi sağlıyorsun? Ya da Şangay’da yaşamını sürdürebilmek için mutlaka Çince mi öğrenmek gerekiyor, Çince bilmeyenler için bir probleme dönüşüyor mu dil konusu?

Dile alışamadım ama pes de etmedim. Birkaç kere Çince deneme derslerine gittim, aslında ilgimi de çekti; ancak düzenli şekilde derslere başlama fırsatım olmadı. Deneme derslerinde bile Çinlilerin kendi aralarında birbirlerini anlayamadıklarını, aynı kelimenin farklı telaffuzlarda birden fazla anlamı olduğunu ve bunun iletişimde karışıklık yarattığını söylediler. Benim öğreneceğim ve konuşacağım Çince’yi acaba kaç Çinli nasıl anlar merak ediyorum. 🙂 Zaten Pinyin öğreniliyor en başta. Pinyin, Çince karakterlerin Latin alfabesi ile yazılıp okunabilmesi oluyor. En son aşamada Çince yazımını öğreniyorsunuz ki çoğu Çinli bile bilmeyebiliyormuş.

Birkaç uygulama üzerinden kendimce en azından telaffuzu öğrenmeye başladım. Sayıları öğrenmem ve ezberlemem epey vakit aldı. Bağıra bağıra, evde tekrar ede ede, sokakta alışveriş sırasında söylenen tutarı anlamaya çalışarak kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Bunun dışında tamamen deneme yanılma ya da Google Translate uygulaması üzerinden hayatıma devam ediyorum. Açıkçası çok da zorlandığım anlar olmadı şimdiye kadar. Anlaşamamak can sıkıcı ama idare ediliyor. Uzun yıllardır burada yaşayıp Çince öğrenmemiş bir sürü yabancı ile tanıştım. Vücut diliyle bile anlaşamadığımız anlar oluyor; biz “a” demek isterken onlar “z” anlıyor, o yüzden onları da kendimizi de çok zorlamıyoruz artık. Zaten metrolarda, tabelalarda Latin harfleriyle yazıyor sokak isimleri, duraklar, yollar… Özellikle küçük Çin lokantalarında insanların ne yediğine bakıp gözüme kestirdiğimi elimle işaret ederek istiyorum ya da yine uygulama üzerinden menünün fotoğrafını çekerek çevirisine bakıyorum.

Didi’de İngilizce mesajlaşma seçeneği var, tabii ki karşı taraf İngilizce bilmiyor! Ona mesajlar çevrilerek Çince gidiyor, bize de İngilizce. Zaten nereye gideceğinizi uygulamada girmiş oluyorsunuz, ödeme şekliniz de online ise binince “ni hao”, inince “xie xie” yetiyor. 🙂 Aynı şekilde WeChat’te Çince-İngilizce çeviri özelliği var. Bunlar sevdiğimiz özellikler, ama diğer bir sürü uygulama Çince, orada da adresinizi Çince girdiniz mi bir kere, uygulamayı da zamanla çözüyorsunuz.

Şangay'da Yaşamak
Şangay’da Yaşamak | Fotoğraf: Selin Mutafoğlu

Biliyoruz bu soru klasiklerden ama en fazla merak edilenlerden de biri aynı zamanda; Yaşam koşulları nasıl, pahalı mı? İstanbul ile arasında ciddi farklar var mı?

20 TL’ye ya da daha uyguna da karnınızı doyurabilirsiniz, 200 TL’ye de. Tamamen gittiğiniz yere bağlı. Şanghay’ın hareketli bölgelerinden birinde yaşıyorsanız, kiralar İstanbul’un hareketli, merkezi yerlerine göre neredeyse 7-8 kat daha pahalı. Kahve ve içki İstanbul fiyatları civarı diyebiliriz, ama sanki kahvede Şanghay daha pahalıya kaçıyor. İnanılmaz çok sayıda ve dip dibe alışveriş merkezleri var ve hepsi de dolu. Büyük, lüks markaların mağazaları direkt göze çarpıyor. Son yıllardaki lüks tüketim artışı ile hepsi de bir şekilde iş yapıyor. Genel olarak mağazalar devasa büyüklükte caddelerde yerlerini alıyorlar ve hepsi ışıl ışıl, devasa LED ekranlarda reklamları dönüyor. Şanghay’da boş bir yer bulmak pek mümkün değil, sürekli bir hareket ve işleyiş var şehirde.

Şanghay'da Yaşamak
Şanghay’da Yaşamak | Fotoğraf: Unsplash / Denys Nevozhai

Yurt dışında yaşamanın, başka bir kültür deneyimlemenin birey olarak avantajları ve dezavantajları neler sence? Türkler olarak oldukça farklı bir kültüre sahibiz. Şangaylılar nasıl insanlar, örneğin arkadaşlık ilişkileri nasıl?

Avantajı kesinlikle farklı bakış açılarını görmek, öğrenmek, anlamak ve kendini nasıl geliştirebileceğini keşfetmek. Ufkumuzun genişleyeceğini düşünüyorum. Buradan kendimize ne alabiliriz, ne yapabiliriz, aklımızda olmayan ama bize farklı kapılar açabilecek fırsatları değerlendirmek önemli. Yurt dışı bu konuda tamamen kişiye de bağlı olarak uçsuz bucaksız bir deniz. İnsan yalnız kaldığında neler yapabileceğini görüyor ki ben aslında yalnız değilim yanımda Sinan var, birbirimize her konuda destek oluyoruz; ama yine de bildiğiniz, tanıdığınız yerden, kişilerden uzaktasınız. Şanghaylılar, Çinliler bizden çok farklılar, ruhani olarak ayrı bir boyutta oldukları kesin. 🙂 Bir kere duyguları yok gibi, çok kapalılar. Herhangi bir bakışından, duruşundan ne hissettiğini, ne demek istediğini tam anlayamıyorsunuz. İltifat mı etti yoksa kötü bir şey mi söyledi, kendilerince direkt söylüyorlar ama anlamları farklı olabiliyor. Mesela ‘seni seviyorum’ ifadesini okumuştum. Çinliler birbirlerine bunu söylemiyorlar ya da söyleyemiyorlar demek daha doğru olur; çünkü bunu utanç verici buluyorlar. Duygularını sözlerle değil eylemlerle belli ettiklerini yine farklı bir yerde okumuştum.

Dezavantajı nedir diye düşünecek olursam da şu an bizim için galiba iletişim; ama dediğim gibi onu da çok dert etmemeye çalışıyoruz. Mesela iş arayışındayım, farklı girişimlerin yanında kurumsal bir yerde de şansımı denemeye çalışıyorum ama dil şu an için en büyük engelim. Neredeyse her ilanda çince bilinmesi isteniyor.

Şanghay'da Yaşamak
Şanghay Sokakları | Fotoğraf: Unplash / Chastagner Thierry

Şangay’da ne yenir, ne içilir diye sorsak; yemek kültürü hakkında neler söyleyebilirsin?

Yemek seçenekleri burada inanılmaz. Her delikte farklı bir şeyler pişiyor neredeyse. Delik diyorum çünkü bahsettiğim yerler sıkışık, küçücük, tabureli, en fazla 5-6 masalı ya da hiç oturma yeri olmayan yerler. Saatler de belli. Lokal, küçük yerlerin işleyişi ile büyük restoranların işleyişi çok farklı. 22:00’da genelde çoğu yerde mutfak kapanıyor. Gece atıştırmalıkları hiç yok, arada eksikliğini çekiyoruz. Güne çok erken başlıyorlar, öğle yemekleri 12:00-14:00 arası, akşam yemekleri ise 17:00 itibariyle başlıyor en geç 19:00 gibi bitiyor. Bu bahsettiklerim tamamen Çinliler. Bizim komşuların da düzeni bu şekilde, her öğün ayrı bir yemek yapıyorlar. Bir de şimdi kış olduğu için sanırım, akşamları kuru meyve ya da kuru yemiş kavuruyorlar tavalarında.

Yeme kültürünü, mutfaklarını öğrenmek için başlı başına bir eğitim gerekiyor. Aynı bizde olduğu gibi her bölgenin kendine has mutfağı var. Ben şu anda eve giderken yolumun üzerinde gözüme kestirdiklerimi yemeye çalışıyorum, o kadar çok yer var ki bazen hangisine gireceğimi şaşırıyorum. Bir de genelde yediklerimin isimlerini sonradan araştırarak birilerine sorarak öğreniyorum. Çin mutfağının, sokak yemeklerinin dışında dünya mutfağı da elinizin altında Şanghay’da. Ne isterseniz bir sürü seçenekle ve neredeyse olabilecek en iyi kaliteyle sunuluyor. Çin mutfağını sevmeyenler asla aç kalmazlar. Hem kendi pastaneleri hem de Fransız pastaneleriyle ekmek, tatlı seçeneği bol. Binbir çeşit çay, kahve alabileceğiniz yerler de mevcut. Yerel pazarlarında ne ararsanız var; balık çeşitleri, kabuklu deniz ürünlerinden milyonlarcası, tavuk (tavuk ayakları özellikle), kaz, ördek (bütün şeklinde kurutulmaya bırakılıyor), et (kasaplar sokak ortasında, etler de öyle, bütün şekilde istediğiniz bölge size veriliyor) Noodle, wonton, dumpling harici olmazsa olmaz ana yemek parçası haşlanmış ya da kızarmış pirinç. Kesinlikle temel besin kaynakları. Bir de her yemeğin üzerinde bulunan kişniş sofralardan eksik kalmıyor.

Şanghay'da Yaşamak
Şanghay’da Yaşamak | Fotoğraf: Selin Mutafoğlu

Şangay’a gittiğimizde mutlaka ziyaret etmemiz gerektiğini düşündüğün 5 yer neresi diye sorsak?

Bu yazdıklarım ilk aklıma gelenler ve öne çıkanlar aslında. Yoksa daha eklenecek bir sürü yer var. Şanghay Gezilecek Yerler yazımda ayrıntılı olarak bahsettiğim birkaç yerden burada da bahsedebiliriz. Şanghay’ın olmazsa olmazı diyebileceğimiz sahil şeridi ve internette Şanghay diye arattığınızda karşınıza çıkan ilk manzara The Bund, Şanghay’ın eski bölgelerinden Shanghai Old Town ve Laoximen&Yu Garden, bisiklet kiralayarak ya da yürüyerek ağaçlı yolların arasından French Concession turu yapıp, lane house bölgelerini keşfedebileceğiniz Former French Concession ve Tianzifang, hem Jing’an bölgesini görmek hem de devasa binaların arasından bir anda çıkan tapınakla karşılaşmak oldukça etkileyici bir yer olan Jing’an Temple ve son olarak, Şanghay’ın çağdaş sanat bölgesi M50 Creativity Space ziyaret edebileceğiniz yerler arasında.

Şangay’da tüm internet ağı devlet kontrolünde ve Google, WhatsApp, Youtube, Instagram gibi bizim her gün saatlerce kullandığımız ve erişemediğimizde sıkıntılar yaşadığımız uygulamalar yasaklı. Bununla nasıl baş ediyorsunuz?

Evet, Şanghay’ın en zorlu yanı bu diyebiliriz. İnternet kontrolü aslında her alanda olduğu gibi sıkı sıkıya devlette. Sırf WeChat yazışmalarının takibi yapılsın diye milyonlarca Çinli’nin işe alındığı söyleniyor. Normalde yasak ama bir sürü yabancının bulunduğu bir yerde bazı konular bilinse de bilmezlikten gelinebiliyor. VPN ile yasaklı olan her siteye bağlanabiliyoruz ama hızı sorgulanır. Bazen pes edip Instagram detoksu olsun bu da bize dediğimiz zamanlar oldu. VPN’i Çin’e giriş yapmadan indirmek gerekiyor, tüm kurulumu buraya gelmeden halletmiş olmak en iyisi. Bizde iki tane VPN var, bir tanesi yedek, zor zamanlarda ihtiyaç olursa diye duruyor.

Şanghay'da Yaşamak
Şanghay’da Yaşamak | Fotoğraf: Selin Mutafoğlu

Peki diyelim biz de Şangay’da yaşamaya karar verdik, nasıl işliyor bu süreç? Oturum izni almak, ortak bir dilin olmayan insanlarla iletişim kurmak zor bir süreç mi, tüm o bürokratik işlemler nasıl işliyor?

En zor soru sanırım bu benim için. 🙂 Biz şirket aracılığıyla başvuru yaptık, arada da bir ajans vardı. Zaten bireysel başvurularda da en doğrusu herhalde bir ajans üzerinden ilerlemek olur diye düşünüyorum. Çin için her yerde olduğu gibi farklı bir sürü vize tipi var. Örneğin Sinan, çalışma vizesi (Z vizesi) için başvuru yaptı; bense onu ziyaret ediyormuşçasına S1 vizesi için başvuru yaptım. Aramızda iki aylık bir zaman farkı var, ben başvuru yapabilmek için onun oturma iznini almasını bekledim. İkimiz de oturma iznimizi Çin’deyken aldık. Geçici vizelerimiz oturma vizesine döndü. Burada da şirket ile ilerledik ve onlar olmasaydı açıkçası sürecin gidişatını ön göremiyorum. Çinli, İngilizce bilen birilerinden yardım almak şart gibi. Her bir belgenizin Çince tercüme olması en öncelikli maddelerden. Türkiye’deki süreç başlı başına uzun çünkü önce belgeleri toplamak sonrası onları tercüme ettirmek, ardından vize başvurusu için randevu almak gerekiyor. Belgelerin tesliminden sonra sizinle birebir görüşme yapılıyor. Son aşama ise vizenin çıkışını beklemek. Kaç günlük, neye göre vize verildiği hakkında pek bir fikrim yok. Vizenin çıkması 2-3 haftayı bulabiliyor. Oturma izni başvurusunu ise Çin’e giriş sonrasında 1 ay içinde yapabiliyorsunuz. Önce oturduğunuz bölgedeki polis ofisine gidip kayıt yaptırmak gerekiyor, ikametgah aldırımı gibi düşünülebilir. Ardından oturma izni talebi için size verilecek tarih belirleniyor. Pasaportunuz belli bir süre onların elinde kalıyor, size geçici bir belge veriyorlar. Benimki 2 hafta içinde çıktı ama bu süreç değişiklik gösterebilir. Ailelerimiz, arkadaşlarımız gelmeye karar verdiklerinde onlarla her bir aşamayı tecrübe ederiz gibi gözüküyor.

Şanghay'da Yaşamak
Şangay’da Yaşamak | Fotoğraf: Unsplash / Alexandre Valdivia

Peki Türkiye dışında yaşamak sana neler öğretti? Nasıl değiştirdi seni, neler kattı şimdiki yaşamına? Yurt dışında yaşamak isteyen ama buna cesaret edemeyen kişilere birkaç tavsiyede bulunabilir misin?

Bambaşka bir dünyaya ışınlanmış gibiyim. Kıta, kültür, dil, hava, su, yiyecek-içecek, çevre, teknoloji, hayat akışı, aklınıza gelebilecek hayatımdaki her türlü etken bir şekilde değişti. Mevcut düzeni bıraktık, kalktık geldik, kendimize yeni bir düzen oturttuk gibi. Bu yeni düzen, beni daha girişken ve hareketli olmaya, daha çok düşünmeye, ne yapılabilir diye daha yaratıcı olmaya itti gibi hissediyorum. Her gittiğim yerden, her yeni tanıştığım birilerinden sürekli gerekli gereksiz bir sürü detay öğreniyorum. Umarım bu süre içerisinde ileride de bana yol gösterecek keşiflerimi tamamlayabilirim.

Şu aşamadaki tavsiyem, önünüze çıkan fırsatları en iyi şekilde değerlendirin olacak. Eğer siz nereye gideceğinizi belirlemişseniz, zaten bir planınız vardır demektir ve bunu gerçekleştirmekten çekinmeyin. İnsan bir şekilde yolunu buluyor. Kendiniz bir şekilde fırsatları da yaratabilirsiniz. Bizim neresi olacağı bile belli değildi ama elimize böyle bir fırsat geçmişken değerlendirmemek, sonrasında pişmanlığımız olabilirdi. Biz de en azından deneyelim, iyi, kötü ne varsa yaşayalım öğrenelim dedik. Olur da Şanghay’a gelmek isteyen olursa biz şimdilik buralardayız, bekleriz. Elimizden geldiğince de her konuda destek olmaya varız. 🙂

Şanghay'da Yaşamak
Şangay | Fotoğraf: Unsplash / Emmanuél Appiah

Bonus soru: Şangay’da kültür şoku yaşadığın anlar oldu mu; çok ilginç, komik veya etkileyici bir anın varsa bizimle paylaşabilir misin?

Kadın-erkek fark etmeksizin yere tükürmeleri. 🙂 Öyle böyle bir tükürme değil o nedenle özellikle belirtmek istiyorum. Kalabalığa rağmen bir şekilde düzen var, bu şaşırdığım noktalardan biri. Gerginlikleri, aceleleri yok. Biz koşturmaya alışmışız herhalde ondan arada biraz sabırsızlanıyor onların arasında yürürken ya da beklerken. 🙂 Sokaklarda her yer kamera dolu. En ücra köşelerde bile var, Çin’de kamera sayısı en fazla olan şehirlerden biri Şanghay. Şu ana kadar çok fazla evsiz, dilenci görmedim, tek tük vardı. Onda da dilenci WeChat ya da Alipay üzerinden para bekliyordu. Önünde QR’ları açık uzanmış yatıyordu üst geçitte. Başka bir online ödeme anım da, eve yardıma gelen veya çocuk bakan Çinlilere ‘ayi’ deniyor, anlamı da teyze anlamına geliyor, bizim “ayi” 2 saat sonunda işini bitirdikten sonra ben nakit vermek isteyince şaşırdı. WeChat üzerinden ödemeleri aldığını belirtince de ben şaşırdım tabii. 🙂

Ayrıca çok gürültülü yemek yiyorlar; ağız şapırdatma, hüpleterek çay içme gibi hareketler söz konusu ve bunun kadar doğal bir eylem olamaz onlar için. Zaten çay seremonisinde çayı hüpleterek içmezseniz ayıp sayılıyor! Parklarda, sokakların köşelerinde yaptıkları danslar, tai chi’ler izlemeye değer. Yaşça büyük kişiler hem sosyalleşmek hem de günlük hareketlerini yapmak üzere bir araya geliyorlar. Yaz-kış fark etmeksizin toplanıyorlar!

Kapak fotoğrafı: Unsplash / Pen Tsai

Teşekkürler!

İlginizi çekebilir: MagPorter’dan Londra’da Yaşamak