Kitaplarla tanıştığımız günden beri okumayı çok sevdiğimizi söylesek yanlış olmaz. Dışarı çıktığımızda kitapçıları gezmek, tek tek kitapları elimize alıp kokularını duymak… Bugün size, çok uzun zamandır keyifle okuduğumuz, her kitabında farklı duygular yaşadığımız ve herkese onun kitaplarını mutlaka okumasını tavsiye ettiğimiz yazarın kitaplarından bahsedeceğiz. Stefan Zweig kitapları, psikolojik çözümlemelerle, hüzünle, vicdanla, iç hesaplaşmalarla dolu!

Stefan Zweig kitaplarının ayrıntılarına geçmeden önce kendisini tanımak isteyebilirsiniz. Yazar, denemeci ve muhabir olan Zweig’ın hem hüzün hem kaos hem de aşk dolu hayatının detaylarını öğrenmek isterseniz, Aybüke Dizman’dan Stefan Zweig Kimdir yazısını okuyabilirsiniz. Hadi gelin, ayrıntılara birlikte bakalım. Keyifli okumalar!

Stefan Zweig Kitapları
Stefan Zweig Kitapları | Fotoğraf: Unsplash / Aaron Burden

Stefan Zweig Kitapları

Korku

“Korku cezadan daha berbattır, çünkü ceza bellidir, ağır veya hafif; bilinmeyene, sınırlandırılmışa kıyasla ceza, daha az ürkütür.”

Stefan Zweig’ın 1920 yılında yayınlanan kitabı Korku; bir aşkın, suçluluğun ve ihanetin kitabı. Genç ve evli bir kadın olan Irene’nin, sevgilisinden evinden ayrılmasıyla başlıyor kitap. Mutlu bir evliliği, çocukları ve iyi bir hayatı olan Irene, bu yaşamdan sıkılıyor ve piyano hocasıyla kocasını aldatıyor. Piyano hocasının evinden ayrılırken görülen Irene’ye şantajcılardan biri bir mektup yolluyor ve aslında kitaba adını veren “korku” tam bu anda başlıyor. Kocası tarafından yakalanma korkusuna ve hayatında olan her şeyi kaybetme umutsuzluğuna yakalanan Irene, sürekli olarak içinde hissettiği korkuyla kendi hayatını zindana çeviriyor. Bunalım, korku ve suçluluk duygusunun işlendiği bu kitabı okurken sanki Irene’nin hayatını değil de kendi hayatınızdan izler taşıyan bir kitabı okuyor gibi hissedebilirsiniz.

Kitabı satın almak için tıklayın.

Satranç

“Cehalet, bütün alanlarda ortak olmak üzere evrenseldi.”

Stefan Zweig’ın en bilindik ve sevilen kitaplarından biri olan Satranç, ilk kez 1942 yılında yayınlanıyor. Zweig’ın ölümünden hemen önce yayınlanan kitabı Satranç, hem yazarı intihar mektubu niteliğindeki kitabı hem de Hitler’i hedef aldığı kurmaca eseri olarak biliniyor. Kitabın konusuysa şöyle: Hitler döneminde bir otel odasında hapis kalan Dr.B, sorguya giderken görevlinin paltosunun cebinden bir kitap çalıyor. Kitabın, otel odasında kaldığı süreç sonrasında hayatına bir yenilik getireceğini düşünen Dr. B, kitabı açıp içine baktığında bu kitabın bir satranç kitabı olduğu fark edip üzülüyor. Ardından okumaya başlıyor ve okudukça satranç oynamayı öğreniyor ve heyecanlanmaya başlıyor. Yemesi için getirilen ekmekleri satranç taşları yapıyor ve bir otel odasında, kendi kendine satranç oynayıp kendini yeniyor ya da kendine kaybediyor… Derken bir gün, satranç düelloları yapan bir grup insanın da dahil olduğu bir gemiyle seyahat ediyor. Yolculuğu sırasında gemide her düelloyu kazanan kibirli satranç ustası Czentovic ile tanışıyor. Ardından gemideki yolcuların da baskısıyla Dr. B ve Czentovic bir satranç düellosuna başlıyor ve bu düello geceler boyunca sürüyor. Fiziksel özelliklerle kişisel özelliklerin birbirini tamamladığı, psikolojinin ve düşünce gücününün üst sınırlarına ulaştığı bu kitabı mutlaka okumanızı öneririz!

Kitabı satın almak için tıklayın.

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

Platonik bir aşkın doruk noktası olan Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Stefan Zweig’ın 1920’li yılların ilk yarısında yazdığı bir hikaye olarak biliniyor. 41. doğum gününde isimsiz bir mektup alan yazarın öyküsü olan bu kitap, fark edilmemiş bir aşkı anlatıyor. “Sana, beni asla tanımamış olan sana” diye başlayan kitapta, bir kadının iç dünyasından yola çıkarak aşkın çözümlemesi yapılıyor. Erkek bir yazarın elinden yazılmış, çok derin duyguların anlatıldığı bir aşk mektubunu okuduğunuzda Stefan Zweig’ın kalemine hayran kalacağınızı söyleyebiliriz.

“Ölümüm sana acı verseydi, ölemezdim.”

Kitabı satın almak için tıklayın.

Amok Koşucusu

“Bir kişi kendisinden başka herkesten kaçabilir.”

Adını, Uzak Doğu’da bir cinnet anını ifade etmek için kullanılan kelime “amok”tan alan Amok Koşucusu, 1920 yılında tercüme edilmiş bir Stefan Zweig kitabı. Yazarın en sürükleyici, tek nefeste okunabilir eserlerinden biri. Amok Koşucusu, yani bir diğer deyişle ölüme koşucusu intiharın kitabı olarak da okunabilir. İnsanın ruhunun derinliklerine inen, düşünülmesi gereken çok şey sunan bir başyapıt. Stefan Zweig kitaplarının eksilmeyen duygusu vicdan üzerine kurulu Amok Koşucu’nun konusu, ondan yardım isteyen hamile kadına tecavüz den doktorun, kadının ölmesi üzerine “amok” haline gelmesini anlatıyor.

Kitabı satın almak için tıklayın.

Olağanüstü Bir Gece

“Birisi üzerime aniden bir tabanca çevirse, yüreğim, etrafımdaki bunca insanın yüreğinin bir avuç para için attığı kadar atmazdı.”

Bağımlılık tarafından zehirlene ruhu kurtarmaya mahkum bir girşim, aşk, kurtuluş ve özlem… Usta bir anlatıcı olan Zweig’ın kaleminden dökülüp, hikayeyi sürükleyici ve unutulmaz kılıyor bu detaylar. Olağanüstü Bir Gece, seçkin, zengin ve modaya uygun bir toplum üyesinin, bir gece boyunca yaşadığı dönüşüm öyküsünü anlatıyor. Oldukça zengin olan ana karakterimizin duygusal doyuma ulaşmak için yeni arayışlar içine girmesi ve bir suç işlemesi üzerine hayatı tamamen değişiyor, artık yeniden hissetmeye başladığını düşünüyor. Bir olay hikayesi olmaktan daha çok psikolojik durumların anlatıldığı bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ediyoruz!

Kitabı satın almak için tıklayın.

Bir Çöküşün Hikayesi

“Çünkü ölüm sözcüğü bir sarhoşun yüreğine bile çekiç gibi inerdi.”

Stefan Zweig’ın 1910 yılında yazdığı uzun öyküsü Bir Çöküşün Öyküsü, XV. Louis döneminde Fransa’da aristokrat olan Madame de Prie’nin gerçek yaşam hikayesini temel alıyor. Kral tarafından ülkeden sürülen, gözden düşen bir kadın olan Madame de Prie, eski ününe kavuşmak ve öne çıkmak istediği için bir intihar planı yapmasını konu ediyor. Kitabın konusun ötesinde, sürgünde olan ve gözden düşen bir kadının yaşadığı boşluğu, ruhani bunalımını ve çaresizliğini ayrıntılarıyla aktaran Zweig, çaresizliğin insana yaptırabileceklerine ayna tutuyor. Bir erkek kaleminden, kadın bakış açısıyla yazılan, dramatik bir çöküşün harika öyküsü olan bu kitabın mutlaka kitaplıklarınızda yerini almasını öneriyoruz.

Kitabı satın almak için tıklayın.

Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat

“İnsanları yargılamaktan değil, anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.”

Stefan Zweig’ın ilk kez 1922 yayınlanan kitabı Bilinmeyen Bir Kadının Yaşamından 24 Saat, tutkunun bir insana neler yaptırabileceğini anlatan uzun hikayesi. Aşkın psikolojik çözümlemesinden kadının iç dünyasına uzanan bu yolculukta Zweig’ın kaleminin etkisiyle aşkı ve tutkuyu sorgulamamanız mümkün değil. Fransa’nın küçük bir kasabasında kaldığı otelde henüz tanıştığı bir erkekle kaçan, arzusunun peşinden koşan, cesur kadın Mrs C. hayatının değişmesiyle başlıyor her şey. Hayatını değiştiren bu hatırasını anlatmak isteyen Mrs C. yazardan randevu alıyor ve yaşadığı randevuda geçirdiği 24 saati ayrıntılarıyla yazara anlatıyor. Aşk, ölüm, sadakatsizlik… Bu sarhoş edici uzun hikayede her şey bulunuyor bu hikayede. Kitabın sonundaysa Mrs C.’nin hikayesini neden anlatmak istediğine şaşırarak şahit oluyorsunuz. Bir erkeğin kaleminden çıkan bir kadın yaşamını okumak, hatta inceliklere ve ayrıntılara şaşırarak okumak isterseniz Zweig’ın Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat kitabını mutlaka okumalısınız.

Kitabı satın almak için tıklayın.

Yakıcı Sır

“Sevginin gücü hiçbir zaman tam olarak anlaşılmaz.”

Stefan Zweig’ın 1938 tarihinde yayınlanan kitabı Yakıcı Sır, ergenliğin eşliğinde bir çocuğun kontrol edilemeyen kıskançlığını ve ihaneti anlatan bir hikaye. Hikayenin merkezini oluşturan ahlaki ikilemin cevabını bulmanın oldukça zor olduğunu söyleyebiliriz. Hikaye, bir anne, çocuk ve Baron etrafında şekilleniyor. Üç bakış açısıyla şekillenen bu Yakıcı Sır’da olay dinamikleri sürekli değişiyor. Bazı yönleriyle genç bir çocuğun masumiyetini kaybetmesinin öyküsü olan kitapta aynı zamanda arzu, cazibe ve tehlikeli duygusallık da kendini gösteriyor. Sonuna gelince… Ne olduğunu söylersek sırrı bozulur değil mi? En kısa zamanda bu kitabın kütüphanenizde yer almasını öneriyoruz!

Kitabı satın almak için tıklayın.

Kızıl

“Yaşamın elverişsiz ve zayıf her şeyi yok ettiğini öğrenememiş miydi?”

Psikolojik duyarlılıkların, gizli arzuların, tutkuların yer aldığı kitap Kızıl, Viyana’da tıp okuyan baş kahramınız Bertold Berger’in hayata tutunamayışından hayatının dönüm noktasına uzanan bir hikaye… Konu şöyle; zor şartlara dayanamayarak tıp eğitimini bırakan Berger, bir gün kızıl ile tanışıyor. Kızıl, kulağa aşık olunan biriymiş gibi gelse de aslında o zamanlarda Viyana’da yaygın olan bir hastalığın ismi olarak karşımıza çıkıyor. Komşusunun küçük kızının kızıl hastalığına yakalanan Berger, sürekli küçük kızı görmeye gidiyor ve her gün kendini biraz daha iyi hissetmeye başlıyor. Psikolojik ögeleriyle işlemedeki başarısıyla bizi kendine haran bırakan Zweig yine bu eserinde de başarısıyla bizleri kendine hayran bırakıyor diyebiliriz. Berger, kızıl ile her gün ilgilenirken yaşamın zorluğundan sıyrılmış hissediyor ve kızılın onu hayata döndürdüğünü düşünüyor. Ama bir şeyi unutuyor… Kitabın sonu için spoiler vermeden, kitabı hemen alıp okumanızı öneriyoruz.

Kitabı satın almak için tıklayın.

Geçmişe Yolculuk

“İnsan yaşlandıkça kendi gençliğini arıyor ve küçük anılar budalaca mutluluklar yaşatıyor.”

Stefan Zweig’ın ölümünden sonra yayınlanan kitabı Geçmişe Yolculuk, onun en yoğun eserlerinden biri olarak kabul ediliyor. Kitapta, zengin bir işverenin güzel eşiyle ona aşık olan hırslı gencin zamana kafa tutan aşk hikayesini anlatılıyor. “Yıllar sonra bir araya gelen aşıklar yine eskisi gibi birbirinin sevebilecek mi?” diye düşünüyorsunuz kitabı okurken. Bu acı verici soruyu her bir satırda tekrar ediyorsunuz, ta ki Zweig’dan sevginin, zaman, savaş, ihanet gibi birçok şeyi aşabileceğini görene kadar. Yasak ve tutkulu bir aşkı Zweig’ın kaleminden okumak isterseniz mutlaka bu kitaba kütüphanenizde yer vermelisiniz.

Kitabı satın almak için tıklayın.

Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor

“Sonsuz dönüşümün içinde kısadır insan hayatı.”

Tanrı’yla ilgili üç hikayenin bir arada anlatıldığı bir Zweig eseri Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor. Tanrı’yla ilgili üç hikayenin bir arada anlatıldığı bir Zweig eseri Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor. Alıştığımız Zweig kitaplarından çok farklı bir dille yazılan ve çok farklı bir konu içeren Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor’da kutsal hikayelerin Zweig’ın kalemine yansımış halini okuyoruz. Kitap üç bölümden oluşuyor: Kitaba ismini veren, Yakup’un en sevdiği eşi Rahel’in çocuklarının olmaması hikayesiyle başlayıp Rahel’in Tanrı’yla konuşmasıyla devam eden Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor bölümü; Nuh tufanından esinlenerek yazılan, Nuh’un tufan sonrası suların çekilip çekilmediğini öğrenmek için karaya üç güvercin göndermesiyle başlayıp geri dönmeyen üçüncü güvercinin neden dönmediğinin anlatıldığı, ölüm ve felaketle dolu Üçüncü Güvercinin Hikayesi bölümü ve son olarak; günahtan arınmış olarak yaşamaya çalışan bir savaşçının hikayesi olan Ölümsüz Kardeşin Gözleri bölümüHer biri çok etkileyici olan bu hikayeleri mutlaka okumalısınız!

Kitabı satın almak için tıklayın.

Dünün Dünyası

1934 yılında yayınlanan bir kitap olan Dünün Dünyası, Stefan Zweig’ın bir Avrupalının anılarını kaleme aldığı bir hikaye. Dünün Dünyası eseri Zweig’ın ölümünden kısa bir süre önce tamamlanıyor. Stefan Zweig’ın hayatını anlatırken fondaki coğrafyadan ve toplumdan bilgiler de içeriyor kitap. Kısacası Dünün Dünyası için, yaşamında Hitler’in yarattığı kötülüklerden kaçamayan Zweig’ın, hayatının artık eskisi gibi olmayacağını anladığı döneme denk gelen kitabı diyebiliriz. Zweig’ın sonsuza dek kaybedileceğinden korktuğu insanlık ve aydınlanma çağına övgü niteliğindeki kitap bir hatırat, vasiyet… Stefan Zweig’ın ruhunu biraz olsun anlayabilmek isteyen herkesin bu kitabı okumasını tavsiye ederiz. 

Kitabı satın almak için tıklayın.

Kapak fotoğrafı: Instagram / vscoxesma

İlginizi çekebilir: BiblioMagger’dan Kitap Önerileri