Stefanie Callebut ve Benjamin Desmet tarafından kurulan Belçikalı müzik grubu SX, 2009 yılında klavyelerle, davullarla ve gitarlarla Indie-Pop müziği sahneye taşıdı. 16 Kasım tarihinde Zorlu PSM’de gerçekleşecek olan MIX Festival’de sahne üzerinde izlemeye can attığımız SX ile, 2018 yılında çıkardıkları ‘’Eros’’ albümlerinden iki yıl önce MIX Festival’de Selda Bağcan’da nasıl dans edeceklerini seyirciden öğrenme hikayelerine, çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Gelin, başlayalım!

Fotoğraf: sxmusic.be

Detaylı olarak bilmeyenler için, hikayenizi sizden dinleyebilir miyiz? Müziğin hayatınıza girmesi nasıl oldu? Nasıl bir araya geldiniz, yollarınızın kesişmesi ve bir üçlü olarak birlikte müzik yapma fikri nasıl doğdu?

Stefanie çocukluğunda sürekli şarkı söylüyordu, lisede de sanat bölümü okudu. Benjamin piyano çalıyordu, tiyatro ve müzikal oyunlarında rol alıyordu, hikayeler üzerinde çalışıyordu, alternatif rock gruplarında gitar çalıyordu, gruplara yapımcılık yapıyordu, bilgisayar ortamında elektronik ve bir sürü değişik müzik üretiyordu ta ki Stefanie birlikte müzik yapmayı teklif edene kadar. Bizi ne mi birleştirdi? Müzik aşkı ve bir de ikimiz birlikteyken hep merkezde olan merak.

Hayranlık, müzik endüstrisinde özel bir şey yapmak, sınırları keşfetmek ve birbirinden farklı medya araçlarını (video, 3D,performans,dans, kıyafetler) kullanarak SX yaşam alanının bütününü oluşturuyoruz. Canlı performans için bir başka sanatçıyla çalışmaya başladık, bir baterist olan Tijl’le. Tijl şovda daha canlı bir dinamik yaratıyor.

İlk olarak dinleyiciyi bir açıdan hipnotize eden “Black Video” adlı parçanızla tanındınız. Ortaya çıkışından sonra Black Video, Belçika müzik dünyasında yeni bir esin, ilham kaynağı olarak anılmaya başladı. Parçanın bu başarısını siz neye bağlıyorsunuz?

Black Video’nun Belçika Radyolarına çıktığı gün bizim için çok önemliydi. Kariyerimizde böyle bir yükseliş yaşamak çok güzeldi. Biz (Stefanie Callebaut ve Benjamin Desmet) uzun süredir birlikte müzik yapıyorduk, bir şeylerin sınırında olduğumuzu biliyorduk ama böyle bir başarı da beklemiyorduk. Biz sadece müzik yapıp eğleniyorduk. Birden müziğimizi inanılmaz festivallerde ve mekanlarda çalma şansını yakaladık. Bu imkanlar için çok memnunuz. Black Video hayatımızda bir sürü kapıların açılmasına sebep oldu. Bu parçayı çalmayı hala çok seviyoruz, ilk bebeğimiz, üzerine titriyoruz.

Son albümünüz Eros (2018)’un bir yıl gibi bir süreden sonra ortaya çıkmış olması eminiz ki sizin için ayrıca önemli. Biraz bu hazırlık sürecinden söz edebilir miyiz?

Müziklerden önce başlıklarımız oluyor. Albümü bir film gibi görüyoruz, kendini anlatan bir hikaye gibi. Eros’un bütün şarkılarını birkaç ay içinde yazdık. Çoğunlukla Belçika’da çalıştık, Fransa’da bir köyde de şarkılarla ilgilenmeye devam ettik. Bundan sonra da kendi kendimize kayıt yapma ve düzenleme süreci başlıyor ve çok yoğun bir süreç. Bir noktada Belçika’yı vuran bir sıcaklık dalgasıyla karşılaştık, Benjamin’in stüdyosunda çalışıyorduk ve stüdyo tavan arasında kitaplarla kaplı bir yer. Tavan arası o kadar sıcaktı ki, bir noktada iç çamaşırlarımızla oturup (çok terliyorduk) bütün o müziğin ortasında, eski Yunan söz yazarları, Jorge Luis Borges, Kafka, Orhan Pamuk, Pu Songling gibi klasikler ve dünyanın her yerinden diğer seçkin şair ve yazarlar arasında, demirin sıcakken dövüldüğü gibi, biz de Eros’umuzu dövülme işini yapıyorduk. Tavan arasının çatısında mavi gökyüzüne bakan bir pencere vardı. Bazen bulutlar geçişini görürdük ve bu anlar asla unutamadığımız sihirli anlar oldular. Son parça için Benjamin’in abisi Dimitri’yle çalıştık, albümü Dimitri’nin inanılmaz güzel ‘The White Cabin’ stüdyosunda bitirdiğimiz süreçte bize mentörlük yaptı.

Albümdeki her parça aşkın farklı yönlerine ışık tutuyor. Albümü “evrensel aşkın her yönden kişiselleştirilerek” sunulması olarak tanımlayabilir miyiz? Günümüz dünyasında aşk olgusu sizce nerede duruyor? Modern dünyanın insanı olarak aşk bizlerin hayatlarının neresinde, onu eksik mi yaşıyoruz sizce?

Evet! Eros’u ‘Her şekliyle evrensel sevgi’ olarak tanımlıyoruz! Hepimizin sevgiyi, gerçek sevgiyi hak ettiğini düşünmek istiyoruz. Ve sadece insanlar değil, hayvanlar, taşlar ve gezegenler, asteroitler, uzay çöplüğü ve kara delikler de. Düşünceler ve hikayeler de sevgiyi çokça hak eder. Felsefik, politik, sosyolojik ve ekolojik olarak çok eski bir temadan bahsediyoruz ‘Savaşmayın, sevişin!’, birbirimize ve doğaya ilgi göstermekten. Bugünlerde eski bir mesaj olarak görülüyor bu, ama her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Zaman zaman elimize geçen fırsatlarla memnun olabilirsek, küçücük jestlerden çok fazla sevgi doğabilir.

MIX Festival hala yeni sayılmasının yanında, her yıl gelişip büyümeye devam eden bir festival. Siz MIX Festival’ın bir parçası olmak ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

MIX Festival 2017’de çalma fırsatımız olmuştu, stüdyoda. Müthiş bir geceydi. Gerçekten çok iyi ağırlandık, herkes çok güleryüzlüydü ve festivalin kendi de iyi organize edilmişti. Bu seferkinde inanılmaz güzellikte parçalar yer alacak, bu yüzden SX için muhteşem bir kalabalığın olacağı bu festivalde çalmak bir onur diyebilirim. Bu seneki MIX Festival deneyimi için çok sabırsızlanıyoruz, etkinliğin nasıl büyüdüğünü görmek çok mutluluk verici. 2017’de MIX Festival’de çaldığımızda ana sahnede Selda Bağcan’ı dinleme fırsatımız olmuştu. Konser mükemmeldi, dinleyen kalabalığa karışıp insanların heyecanını hissetmek de çok güzel bir duyguydu. İnsanlar bize Selda Bağcan’ın şarkı sözlerini açıklamaya başladı ve nasıl dans edileceğini öğretti, ve biz de atmosferi tamamen benimsedik. Selda bize inanılmaz bir deneyim yaşattı. MIX Festival dinleyicileriyle birlikte Selda da tam bir ev sahibi tavrıyla yaklaştı, bunu asla unutmayacağız. Hatta geçen sene Brüksel Ancienne Belgique’de yine konserine gittik, aynı deneyimi tekrar yaşamak için. Umuyoruz ki 2019 MIX Festivalde’de benzeri bir deneyim yaşayacağız.

youtube play youtube play

İlginizi çekebilir: MeloMagger’dan En İyi Indie Şarkılar