Zaman pek çoğumuz için büyülü bir alan. Bu sebeple zaman kavramını baz alan, paradokslar içeren kitaplar filmler ilgimizi çok çekiyor. Bir modern çağ takıntısı olarak alışkın olduğumuz üzere; zamanımızı fazlaca tasarlamanın, spontaneliğin getirdiği sürprizlerin kaybolmasına nasıl yol açtığını ve bu kurgulanmış zaman kavramının hayatımıza etkilerini düşündünüz mü? Karşıma tesadüfen çıkan bir video tam da bu noktada bana ilham verdi. Zaman yalnızca saatle mi ölçülmeliydi yoksa içgüdülerle mi?

Zaman Kavramına Farklı Bir Bakış | Fotoğraf: Pixabay (Pexels.com)

Zamana Göre Yaşamak mı, Yoksa Zamanı Yaşamak mı?

Bir itirafla başlamalıyım. Planlı olmayı çok seven, daima yapılacak listeleri olan ve bunları mümkün olduğunca yazılı şekilde elinin altında tutan biriyim. Planlama yapmanın bana neler öğrettiğinden, günlük/aylık listeler yapmanın ve bu planlara sadık kalmanın beni ne kadar iyi hissettirdiğinden de daima söz ederim. Boş kalmanın iyi bir şey olmadığının ve hayat akarken hareket halinde olmanın önemine ise gönülden inanıyorum. Ancak saate/takvime bağlı bu zaman kavramı içinde eksik olan bir şeyler var.

Sevgili Judith Malika Liberman‘ ın bu soruya yanıt arayan, zamanı yetirmek üzerine hazırladığı aşağıdaki video bir modern çağ takıntısı olarak alışkın olduğumuz üzere zamanımızı fazlaca tasarlamanın, spontaneliğin getirdiği sürprizlerin kaybolmasına nasıl yol açtığını ve bu kurgulanmış zaman kavramının hayatımıza etkilerini çok güzel özetliyor.

youtube play youtube play

Liberman yukarıdaki videosunda, zaman anlayışımızı Yunan mitolojisindeki 2 zaman tanrısı üzerinden ele alıyor ve her zamanki masalsı anlatımıyla bizi konunun içine çekiyor. Buna göre;

  • Kronos, zamanla ilgili en bilinen Yunan tanrısı. Bildiğimiz en eski zaman ölçüm cihazlardan krononometre’ye de ismini vermiş olan Kronos, yaşadığımız dünyada ampirik olarak ölçülen zaman sistemini temsil ediyor.
  • Kairos ise Kronos’tan daha az popüler bir tanrı. Temsil ettiği şey ise; içgüdülerimizle hissettiğimiz “doğru” zaman. Yani Kairos, bir işi yapmak için kalbimizin vücudumuzun hissettiği zamanı yani o iş için harekete geçme zamanını temsil ediyor.

Bu anlayışa göre, Kronos’un hakim olduğu 21. yüzyıl normlarındaki hayatlarımızda boşluksuz yaşadığımız anlara veda ederek plansızlığa, kısacası biraz daha serbestliğe, es vermeye ihtiyacımız var. Kairos’un etkisini arttırdığımızda yani zorunlulukların dışına çıkıp hissettiğimiz zamana göre yaşamak için alan yarattığımızda, hayatımızda akışı hissetme olasılığımız da artıyor. Elbette uymamız gereken kurallar, takip etmemiz gereken dakikalar her zaman olacak, ancak hissetmeye daha çok zaman ayırdığımız taktirde doğru işleri de ıskalama olasılığımız da düşecek. Aklımızdaki bir konuyla ilgili karşımıza doğru insanlar çıkması, işlerimizin çözülmesi o işin doğru bir iş olduğunu gösteren işaretlerden biri değil midir? Evrenin bize devam et mesajı verdiği anlar…

Fotoğraf Altyazısı | Heidi Fin (unsplash.com)
Zamanın Ölçütü Nedir? | Fotoğraf: Heidi Fin (Unsplash.com)

İçinde yaşadığımız dünyada, en azından bu yüzyılda ve günümüz şartlarında mümkün olduğunca planlı ve hatasız olmak idealize ediliyor. Üstelik bu ideal hayatta varacağımız hedefler bile oldukça belirgin. Yapılacakların bu kadar net olduğu ortamda birçoğumuz hedeflerimiz için çıktığımız yolda, yolun kendisine odaklanmayı ihmal ediyoruz, oyalanmayı vakit kaybı olarak görüyoruz ne yazık ki. Oysa hayatı güzel kılan sadece sonuçlar değil, sonuca ulaşırken yolda geçirdiğimiz keyifli ya da acılı zamanlar, kendimize çıkardığımız dersler, oyalanırken kazandığımız yeni özellikler. Bu sebeple hissedilen zamanı kaybetmemek ve planlı hayatımızda doğru anları es geçmemek için Liberman’ın küçük önerilerini dikkate almak faydalı olabilir. 

Hayat bir denge oyunu gibi. Konu ister zaman ister iş, ister ilişkiler olsun. Her konuda olduğu gibi bu denklemde de önemli olan dengeye ulaşmak. Hayatımızı planlamakla akışına bırakmak, zamanı saate göre yaşamakla hislerimize göre hareket etmek, savaşmakla bırakmayı bilmek arasındaki denge…

Fotoğraf Altyazısı | Vlad Bagacian (unsplash.com)
Yolculukların Keyfini Çıkarmak | Fotoğraf: Vlad Bagacian (Unsplash.com)

Zamanın aslında nasıl değerli olduğunu ve gördüğümüzün ötesinde anlamlar taşıdığını sevdiğim kitaplardan Semerkant’ta ne güzel anlatmış Amin Maalouf “Zamanın iki yüzü vardır, iki boyutu… Uzunluğunu, güneşin seyri belirliyor. Genişliğini ise tutkular”… Zamanı ve hayatı olabildiğince geniş  hissedebilmek dileğiyle, herkese bol keşifli günler!

Kapak Fotoğrafı: Heidi Fin (Unsplash.com)

İlginizi çekebilir: Sefa Tekeli’den Zaman, Yaşam ve Ölüm Üzerine