Berlin’e haftalar yetmez bana sorsanız! “Kış geliyor şimdi, Berlin buz keser!”, “Soğuğuna dayanamıyorum” diyenlere önümüzdeki şu son sonbahar günlerinde kısa bir hafta sonu kaçamağı rehberi. Berlin zehrini hala almadıysanız bünyenize ben yardımcı olayım, tadını çıkarın!

Berlin

Tarihi ve turistik güzellikler için ziyaret edilecek bir şehir değil burası. Bir Roma, bir Paris karşılaştırmasında taraf olmamalı. Berlin’in ruhu bambaşka! Sayısız müzesi, galerisi, sokak lezzetleri, Michelin yıldızlı restoranları, butikleri, alışveriş merkezleri, gölleri, parkları, sanatçıları, göçmenleri, zenginleri, evsizleri, dillere destan gece hayatı, ne ararsanız var Berlin’de, kimi ararsanız var! Tüm renkler özgürce ve bir arada. Yaşanabilecek en güzel kaos. Boşuna değil Franz von Suppe’nin “Du bist verrückt mein kind, du musst nach Berlin!” sözü. (Çıldırmışsın, Berlin’e gitmelisin!) Ya da David Bowie’nin “Berlin, the greatest cultural extravaganza that one could imagine.” tarifi. (Berlin, bir insanın düşünebileceği en büyük kültürel fantezi) Böylesine bir kozmopolitliği bu düzende idare edebilmek de galiba gerçekten Alman mühendisliği 🙂 Şık değil, büyüleyici değil, ama “gerçek” bir şehir Berlin ve her köşesi sürekli nefes alıyor! Bu hissiyata ortak olmak için, buyrun size birkaç adres :

Gün 1 :

anna blume

Kahvaltı: Anna Blume 

U2’den Eberswalderstrasse veya Senefelderplatz durağında inip Kollwitzkiez’de yürümeye başladığınızda önce bu nasıl güzel bir muhittir diye düşünüp, ardından Cafe Anna Blume’de bu nasıl güzel bir kahvaltıdır böyle diye bağıracağınızı duyar gibiyim. Bir de şansınıza hava bahçesinde oturmanıza izin vermişse ve sokak şarkıcıları köşebaşını tutmuşsa, ben burdan imrenerek iç geçiriyorum size emin olun…

Günün Müzesi: Topology of Terror

Bir devletin ve halkın geçmişiyle, yaşananlar ile en ağır şekilde yüzleşmesi bu müze! Her koridorda gözyaşları içinde tarihe yol alırken insanlıktan utanmaya, kimi zaman da ne yazık ki günümüzle benzerlikleri hissedip gelecekten endişe duymaya yol açıyor. Herkes bu yüzleşmeyi yaşayabilsin diye ücretsiz olan bu müzeye mutlaka gitmenizi öneririm. Gidin ve insanlık tarihinin ne dününü ne bugününü göz ardı etmeyin!

curry1

Öğlen atıştırması: Curry wurst 36

Burnunuzu çeke çeke çıktınız Topology of Terror müzesinden, insanlık adına nefret ve utanç dolu. Şimdi bir şekilde günün kalanı için toparlanmalısınız. Biraz pis bir atıştırma herkese iyi gelir! Mustafa’s Gemüse’deki döner sırası gözlerinizi yerinden çıkaracak, bence pas geçin ve iki adım ötesindeki Curry Wurst36’nın kalabalığına dalın. Daha iyi döner Türkiye’de de var ama daha iyi sosis yok emin olun!

Günün Mahallesi: Kreuzberg ve Neukölln

Türk mahallesi diyip geçmeyin, bu şekilde başlasa da zaman içinde Berlin’in yaratıcı ve sanatçı kesimine ev sahibi olan bu mahalleler artık Berlin’in en hip bölgeleri. Salaş cafeleri, havalı mekanları, pek çok butik ya da tasarım ofisini burada bulabilirsiniz. Curry36’dan vurun kendinizi Oranienstrasse ile Kreuzberg’in kalbine! Baştan sona devam, arada şehrin en tatlı bostanı Prinzessinnengarten’da, sonunda ise Görlitzer Park’ta mola. Parktan sonra ise tercih sizin, ya Kottbusserstrasse’den Neukölln’e doğru inin, şehrin yeni akım mekanları ve galerine göz atın ya da Skalitzerstrasse’den East Side Gallery’ye çevirin rotanızı. Tüm bu bölge, özellikle ara sokakları ile size Kreuzberg ruhunu hissettirecek!

grafiti-t

Kahve: Milch&Zucker

Kreuzberg’de Oranienstrasse üzerindeki bu küçük kafe, kahve için en iyi seçeneklerden biri. Kapının önünde sıralı sandalyelere dizilip gelen geçene bakarken buranın tatlılarını denemeyi de ihmal etmeyin.

Akşamüstü durağı: Klunkenkranich’te günbatımı ya da East Side Gallery’de gezinti

Kreuzberg’ten Neukölln’e yol aldıysanız istikamet bir AVM’nin otoparkının en üst katında, terasta yer alan Klunkenkranich. Kulağa garip gelse de deneyin! İçinde bira satan küçük bir derme çatma bar olan, meyve sebze kasaları ve kum havuzları ile dolu, insanların el birliği ile yarattığı, Berlin manzarasını önünüze seren bedava bir teras burası. Manzaraya karşı uzanan çiftler de burada, açık havada iş yapan, ders çalışanlar da, bebeklerini alıp kum havuzunda oynayanlar da. Türkiye’de olsa (!) böyle bir yerin ya AVM işletmesi ya da belediye tarafından mutlaka ücrete tabi tutulacağı ya da farklı grupların bu kadar özgürce bir arada vakit geçiremeyeği gibi tatsız gerçekleri düşünüp daralmayı şimdilik bir kenara bırakın, Klunkenkranich’in tadını çıkarın!

klunken1

Eğer diğer tercihte bulunup East Side Gallery’ye doğru yol aldıysanız, ya da Neukölln sonrası buralara döndüyseniz meşhur graffitiler eşliğinde duvar boyunca bir yürüyüşten sonra biralarınızla çimlere yayılma vakti!

east side

Akşam Yemeği: Santa Maria ya da Der goldene Hahn

Berlin Avrupa’nın en kozmopolit şehirlerinden biri, Alman mutfağının en övgü dolu lezzetleri de sosis ve patates olunca (ki bayılırız her ikisini de o ayrı) haliyle aradığınız tüm dünya mutfaklarını burada bulabilirsiniz. Akşam için tercihiniz Meksika yemeği olursa sizi Santa Maria’ya alalım, margaritaların tadına varmayı da ihmal etmeyin sakın. İtalyan mutfağı yesek derseniz de hedefiniz Der goldene Hahn olabilir.

Gece: Cafe Luzia, Ottorink ya da Würgeengel geceye hazırlık, yani ısınma turları için ideal. Ardından Berlin’in meşhur “Clubbing”i için daha önceden yazılmış theMagger yazıları size en iyi yol gösterici olacaktır, buradan ve şuradan buyrun lütfen.

Gün 2:

barcomi1

Kahvaltı: Barcomi’s Deli (Mitte)

Gece Berlin turunuz çok yorucu geçmiş ve hatta sabahın ilk saatlerinde bitmiş olabilir. Saat kaçta kendinizi hazır hissederseniz hissedin, güne başlayıp toparlanmak için iyi bir kahvaltıya ihtiyacınız olacak. Geç kahvaltı için en iyi adres Barcomi’s Deli. Menüsünde çeşit çeşit harika bagellar bulunuyor. Ayrıca sizi kendinize getirecek, enerji verecek pek çok kahve ya da meyve suyu kokteyli de mevcut! Kapanışı tatlıyla yapabilirsiniz, yan masalarda gördüğünüz tabaklar zaten sizi yoldan çıkaracak.

the barn

Kahve: The Barn

Kahvaltıda içtiğiniz kahveler ayrı, burada tadacaklarınız ve paket paket yüklenip Türkiye’ye getirmek isteyecekleriniz ayrı. The Barn Berlin’in 3. nesil kahvecilerinin öncüsü. Kahve ciddi mesele. The Barn da buna göre hareket ediyor, burada müzik yok, laptop kullanmak yasak, şeker bulmak mümkün değil, sadece kahvenin tadına varın diye her türlü dikkat dağıtan ya da tat bozan şeyin önüne geçilmiş. Gidin ve tadın.

Günün Müzesi: DDR Museum 

Doğu Almanya’nın günlük yaşamını en iyi şekilde yansıtan bu interaktif müzede, o dönemdeki evlere konuk olup, dönemin meşhur arabası Trabant’ı keşfedebileceğiniz, insanların giyiminden yemek alışkanlıklarına, oy verme yöntemlerinden, dinlenen radyo kanallarına kadar gözlemleyebileceğiniz kapsamlı bir Doğu Almanya yolculuğu sizi bekliyor.

Günün Mahallesi: Mitte

DDR Museum’dan çıkıp meşhur Berliner Dom’u geçtikten sonra (maalesef dev bir inşaat alanı olan) bu bölgeden Brandenburger Tor’a doğru yürüyebilirsiniz. Bu yürüyüşü Holocaust Anıtı ile tamamlayabilirsiniz. Alışveriş peşinde olanları da Friedrichstrasse ve ara sokaklarına alalım tabi, yalnız pazarsa son gününüz, açık dükkan bulmak zor unutmayın! Hazır buraya girmişken de meşhur çikolatacı Rausch’a uğramalısınız, insan kendini kaybediyor, sakin olmaya çalışın ve olabildiğince çok çeşit toplayın. Bir süre dayanıyorlarmış, gerçi zaten hemen üst sokakta yemeye başlıyor insan 🙂

dom
biergarten1

Öğlen atıştırması: Biergarten Schlussenkrug

Dom’dan Holocaust’a kadar yürüdükten sonra acıkmışsınızdır sanırım. O zaman sizi ya park boyunca biraz daha yürüyerek (yaklaşık 4km olduğunu ekleyeyim de) ya da metro ile U2’yi kullanıp ZoolisherGarten’da inerek Tiergarten’in sonuna doğru alalım. Buradaki Biergarten Schlussenkrug Berlin’de bulabileceğiniz en halis mulis alman! Almanlarla sosis-bira keyfi yapmak için en iyi adreslerden biri!

Akşamüstü durağı:

Uçuş öncesi vaktiniz varsa eğer, hazır Tiergarten taraflarındayken meşhur Kurfürstendamm (Ku’damm) civarını ve Kadewe’yi gezebilirsiniz. Buralar modern ve steril Berlin. Ben tercih etmiyorum ama seveni var tabii ki.

Son Akşam Yemeği: Peter Pane

Asya mutfağından Fransız restoranlarına kadar tüm dünya yemeklerini bulabileceğiniz Berlin’de tabii ki çok iyi burgerciler de bulunuyor. Peter Pane de onlardan biri. Çeşit çeşit burgerleri gibi kokteyl menüsü de bir o kadar başarılı. Bu arada burger için sadece Peter Pane değil, Kreuzberg tarafındaki The Bird ya da Mitte’deki Tommi’s Burger Joint de aklınızda olsun.

Maalesef zaman doldu, geri dönüş vakti geldi çattı. Peki Berlin yetti mi? Hayır! Tekrar tekrar geleceğim diye ayrılıp en kısa zamanda geri döneceksiniz bu şehre! Eminim!