Bir Nişantaşı rotası yazacağım bugün. Birazı planlı, birazı spontane, biraz listede çizilmeyi bekleyen maddeler, biraz tatlı karşılaşmalar… Tam da bu şehirde olması gerektiği gibi!

Kadir Akorak'tan Plaja Gider Sergisi
Kadir Akorak’tan Plaja Gider Sergisi | Fotoğraf: Instagram / @galeriselvin

Günübirlik Nişantaşı Gezisi

Serüvenimiz Marmaray’la başlıyor. Geçen gün Spotify’ıma bir podcast bölümü kaydetmiştim: Mutluluğun Mimarisi, Inception, Art Vandelay. Vikipedik Şeyler’in bir bölümü. Marmaray’da bunu dinledim. O yirmi üç dakika nasıl hoşuma gitti anlatamam! Öncelikle Çiğdem Öztabak; konuşman, anlatımın ne hoş! Ve birikimin, bakış açın… Tabii dinlediklerim bende şöyle bir yeri dürttü: Mutluluğun Mimarisi’ni okumam gerek! Detay vermeyeceğim, podcast’i mutlaka dinleyin. Buraya döneceğiz.

Sade Konum

İlk durağımız neresi? Aylardır radarımda olan, benim Bağcılar’daki şubesini fark edip listeme eklediğim ama bugün Teşvikiye’deki yerini denediğim Sade. Neden merak ediyordum? Çünkü kendilerinden bahsederken şöyle bir ifadeler kullanıyorlar çünkü: “Beş Denizler Bölgesi’ne yapılan keşif gezileriyle oluşturduğumuz 700’den fazla reçete… Şefi de Deniz Çevik Şahin.”

On gündür intermittent fasting yapıyor olmamın bana verdiği yetkiye dayanarak üç çeşit yemek sipariş ettim; bir porsiyon kuş mantısı ve yarımşar porsiyon vişneli köfte ile etli yaprak sarma. Sanırım en sıra dışı olan vişneli köfteydi. Osmanlı saray mutfağından bir tarifmiş. Etli yaprak sarmaysa Tokat asma yaprağıyla sarılıyormuş. İçinin yapılışında bulgur ve dana-kuzu karışık kıyma kullanılıyormuş. Kuş mantısı ise Karaçay usulüymüş. Vurgulandı. 🙂 İçinde kıymayla beraber patates de var. Bir porsiyonda on adet mantı var ve hepsi kocaman! Ortam da çok güzel. Bazı köşelere bazı noktalardan bakınca vintage bir fotoğraf karesinin içindeymişsin gibi…

Galeri Selvin Konum

Çılgınlar gibi doyduktan sonra flanözcülük oynamaya devam ettim. Nişantaşı hedeflerimden biri de Patika Kitabevi’ydi. Ben bulmakta epey zorlandım, siz zorlanmayın; Milli Reasürans Çarşısı’nın içinde alt katta. Onu bulmaya çalışırken bir sergiye rastladım. En sevdiğim sergi ziyaretleri böyle tesadüfi olanlar zaten. Bu defa Galeri Selvin‘de Kadir Akorak‘ın Plaja Gider isimli sergisi. Sanatla ilişkim şu an mümkün olduğunca kendimi beslemek ve zevkimi geliştirmek seviyesinde olduğu için çok kapsamlı değerlendirmelerim olmayacak ama bu sergideki eserleri izlemenin bana keyif verdiğini, renk kullanımını sevdiğimi ve bugün radarıma yeni bir sanatçı eklediğimi söyleyebilirim.

İlginizi çekebilir: ArtsyMagger’dan İstanbul Sanat Galerileri

Patika Kitabevi Konum

Sergiden sonra nihayet Patika’yı buldum. Beklediğimden de güzel! Neden? Çünkü mekânlar ve ruhları… Kitapçılarda bu durum bambaşka. Mutluluğun Mimarisi’ni sordum. Zaten “Çok umudum yok ama…” diyerek girdim, yoktu da. Sonra gezinirken hatıra kitabımı seçmeye çalıştım. Özel bir kitabevine ya da bir kitap fuarına / etkinliğine gittiğimde hatıra bir kitap alırım. Aklımda bir şey yoktu (ilginç). Idefix favori listemi açıp baktım; Georges Perec’in Şeyler‘i gözüme ilişti. Önümdeki rafta da o vardı ve böylece onu da kervana kattım. Birkaç da fotoğraf çekip dükkândan ayrıldım.

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’den İstanbul Kitapçıları

Petra Roasting Company Konum

Hâlâ günün ilk kahvesini içmemiş olmak ağır gelmeye başladığı için Petra’yı hedef aldım. Ağrı kesici niyetine bir espresso söyledikten sonra bir de take-away filtre kahvemi aldım; Guatemala La Colina. Metro durağına doğru ilerlerken Akaretler girdi aklıma. Gidip bir yerlere kıvrılıp kitap okumak…

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’den Nişantaşı Kafeler

Diyojen Sahaf Konum

Oldukça uzun, yine bir sürü ters istikamet ve kaybolmayla dolu bir yürüyüşten sonra kendimi mekanların arasında buldum. Şans eseri, listeme dün eklediğim Diyojen Sahaf’a rastladım. Mutluluğun Mimarisi’ni burada da sordum. “Yok, bütün sınıf geldi.” dedi. Güldüm. Ben o gruptan değilim, deyip podcast’ten bahsettim. Bu sıralar mimarlık öğrencileri çok sormuş sanırım kitabı. “Alain de Botton ne yazsa okunur zaten.” dedi. O zaman rastgele birinden başlayabilirim, dedim. Sonuçta malum, hatıra kitap. 🙂 “O zaman Romantik Hareket” i okuyabilirsin.” dedi ve sokağın içindeki ikinci dükkânlarını işaret ederek raf numarasıyla yolladı beni ve ekledi; “İçeride takılabilirsin.” Öyle de yaptım. Alain de Botton, günün 3. kahvesi ve raflar dolusu eski kitap, dergi…

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’den İstanbul Sahaflar

Hypatia Konum

Neredeyse sahipleriyle Diyojen Sahaf’ı kapattıktan sonra hâlâ biraz vaktim olduğu için bugünkü harikalar diyarıma Hypatia’yı da katmayı uygun gördüm. Hypatia, Azra Kohen’in geçtiğimiz aylarda Akaretler’de açılan kitap-kafe temalı mekânı. Bu benim ikinci gidişim. Öncekinde üst katta yalnız başıma keyifle kitap okumuştum. Bu sefer girişte kalabalığa karıştım. Orman meyveli şeker ilavesiz cheesecake ile vicdan azapsız keyif yaptım. Şu an okuduğunuz yazıyı yazdım ve günü burada kapattım. Böyle günlerin akşamı hafif sarhoş. Size de şimdiden iyi gezmeler. 🙂

Kapak fotoğrafı: Instagram / @petracoffee

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’den Akaretler‘de En İyi Mekalar