Nişantaşı’nda olanca hızıyla devam eden lezzet trafiğimiz, bahar günlerinin başlamasıyla iyiden iyiye ilgi çekici bir hal aldı. Kimi mekanlar menülerini ya da dekorlarını yenilerken, uzun zamandır boş duran dükkanlar da yavaş yavaş yeni sahiplerini bulup, dekorasyonlarını tamamlayarak tabelalarını asmaya başladılar. Bu yerler içinden en çok, uzun yıllar Türkiye’nin ilk zincir sushi markası tarafından kullanılan, yaklaşık bir yıldır da boş duran ve bana göre mahallenin en ferah arka bahçelerinden birine sahip olan dükkan için meraklandığımızı söyleyebilirim. Mandolini Nişantaşı, işte o merakla beklediğimiz dükkanda açıldı!

Mandolini’yi deneyimlemekte bir miktar geç kaldığımızı düşünüyor olsak da, yediğimiz yemek sonrası yüzümüzde bıraktığı gülümseme ve damağımızda bıraktığı hafiflik hissi ile mahalledeki müdavim restoranlarımızdan biri olacağına inanıyoruz. Mekanın lezzetlerini anlatmaya başlamadan evvel, kendisine dair ruhen de bir yakınlık hissetmemizi sağlayan nefis bir detaydan bahsetmek istiyorum size. Ülkemizde dar gelirli çocukların müzik eğitimine odaklanan ve hepimizin bir şekilde adını duymuş olabileceği “Barış İçin Müzik Vakfı”nın kurucuları Mehmet-Yeliz Baki çiftinin yeni mekanı imiş Mandolini. Açıkçası kendisiyle bu bilgi ışığında tanışmak, eski bir müdavim mekan ile yeniden kavuşmuşuz gibi yakın hissetmemizi sağladı.

Restoran, İtalyan ve Fransız mutfaklarından yola çıkarak ama tabakları yeniden yorumlayarak oluşturulmuş ve konsantre sayılabilecek bir menüye sahip. Kişisel olarak upuzun menüleri çok samimi bulmadığım ve aradığım lezzete kolayca ulaşamadığım için bu tip konsantre menüleri önemsiyorum ben. Yoksa, uzun bir menü içinden kolaylıkla ve içime sinerek seçim yapabilmem pek mümkün olmuyor. Peki biz eski MSA şeflerinden yetenekli Hakan Özfırıncı’ya emanet edilmiş Mandolini mutfağında neler denedik?

Mandolini Nişantaşı
Mandolini Nişantaşı: Mahallede Rafine Bir Mutfak

İlk olarak, masaya oturduğumuzda önümüze gelen tazecik ekmekler ve atıştırmalığı çok beğendik. Lezzetli ekmek çeşitleri yanında enfes bir kırmızı biber sosu ikram edildi. Bu lezzetli sosa ekmek bandırıp siparişlerimizi beklerken, ekmeği az yemekte bir miktar zorlandık diyebilirim. 🙂 Başlangıç olarak; iyi soğutulmuş beyaz ya da rose şarap yanında çerez gibi tüketmeye bayıldığımız çıtır çıtır Popcorn Karides ve şehirde çok az taze örneğine rastlayabildiğimiz ama “ya iyisine denk gelirsek?” diye düşünerek asla denemekten vazgeçmediğimiz Burrata’yı tercih ettik.

Mandolini Nişantaşı
Mandolini Nişantaşı: Mahallede Rafine Bir Mutfak

Ana yemek olarak ise; iddiali oldukları pizzalar içinden Bresaola Pizza ve yine benim kişisel olarak en sevdiğim İtalyan tabaklarından biri olan alternatif bir Risotto örneğine şans verdik. Popcorn Karides, şarap ve muhabbetimize hakikaten çerez gibi eşlik ederken, Burrata adeta gözlerimizi ışıldattı diyebilirim! Körpecik minik otlar ve renkli çeri domastesler ile hazırlanan ve sunumuna da bayıldığımız peynir tabağı, bizi tek başına dahi mekanın müdavimi yapabilir diye düşünüyoruz. Pizzayı lezzetli ve malzemesi bol bulurken, kenarlara boca edilen parmesan rendelerini de tatlı bir yorumlama olarak çok sevdik. Alternatif risotto tabağımız ise; kıymetli buğdayımız siyez bulguruna risotto pişirme tekniği uygulanarak hazırlanmış ve ızgara sebzeler ile servis edilmişti. Aşırı hafif ve lezzetli bulduk kendisini…

Mekanın işletme müdürü, yemek siparişlerimizi alırken tatlı için tadımlık değil, mutlaka kişi başı bir tatlı yiyebilecek şekilde seçim yapmamız konusunda bizi uyardı, zira bir süredir özenle hazırlanan tatlı menüleri sayesinde yalnızca tatlı ve kahve ikilisi için bile tercih ediliyorlarmış. Bu yorum, “yok biz tatlı yemeyelim” şeklinde neticelenebilecek yemeğimize elbette etki etti. Ülke sınırları içinde ilk kez French Toast denemesi yapıp, bundan sonra bu benim tatlımdır gibi bir cümle kurdum mesela… Ayrıca, son günlerde tatlı menülerinin en popüler ismi olan San Sebastian Cheesecake aşırı akışkan, yumuş yumuş ve kesinlikle hafif lezzeti ile kendini daha ilk kaşıkta sevdirdi. Biz bu iki lezzeti tercih etsek de, aklımız Passion Fruit Pudding’de kaldi ki onu da ilk fırsatta deneyeceğiz. Hatta, tatlı öncesi mekanın arka bahçesinde bulunan barda mutlaka bir kokteyl denemesi de yapmak istiyoruz. Çünkü bahar, çünkü şehirde mimozalar, manolyalar ve kokteyl zamanı!

Mekandan tek beklentim, ileriki günlerde kadeh şarap konusunda listelerini bir miktar daha zenginleştirmeleri. Elbette içmek istediğimiz her şarabı kadeh olarak da sunmalarını beklemiyoruz, ancak en azından üç ayrı seçenek sayesinde her damak zevkini daha rahat yakalarlar diye düşünüyorum. Naçizane 😉

Ayrıca da, yaşasın Nişantaşı’nın ferah arka bahçeleri!

Instagram

İlginizi çekebilir: İrem Bali’den Lokanta Kru