duyuruÖncelikle Mi Minör’ü hiç bilmeyenler ya da hakkında yapılan, en az oyun kadar fantastik yorumlar dışında bilgi sahibi olmak isteyenler icin, biraz oyuna dair yazmak istiyorum. Mi Minör, Pinima adlı hayal ürünü bir ülkede vatandaşları Pinişler ve onların aklını çelmek için geldiği varsayılan uzaylılarla oldukça fantastik, faşizmi eleştirmesiyle de gerçekçi bir oyundur. Bundan 2 sene önce tüm bu olanları öngörüp yazan Meltem Arıkan’ın Aralık 2012 itibariyle oynanan oyununun yönetmeni ve başrol oyuncusu Memet Ali Alabora’dır.En başta seyirci olarak gittiğim ve daha sonra dijital ekip kadrosuna dahil olduğum bu oyun toplamda 23 kez oynanmış ve 7500 kişi tarafından izlenmiştir. Oyun gereği Pinişlere getirilen yasaklar Türkiye’den alınma değil, dünya üzerindeki absürd yasaklardan derlenmiştir ve bazıları da kurgudur (Yolda tavuskuşlarının geçiş üstünlüğü gibi).

Mi Minör, interaktif bir oyundur ve sonu öngörülemez. 23 kez oynanan bu oyunun 19′unda yer almış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki hiçbir oyun birbiriyle ayni ilerlemedi ve aynı bitmedi; çünkü oyunun gidişatını seyirci ve seyircinin tepkisi belirliyor. Oyuncular tabiri caizse oyunu toparlamakla mükellef. Tabii ki müzikli oyun olduğu için müzikler tam zamanında çalıyor, şarkılar yerinde söyleniyor fakat gel gör ki arada olacakları öngörmek sahnedeki 200 seyircinin aklını okuyabilmek yeteneği ister. Kıssadan hisse Memet Ali Alabora hedef gösterilmek isteniyor olsa da; birbiriyle alakasız, birbirini tanımayan ve 23 farklı zamanda gelmiş 7500 seyirciye “Sen Gezi olaylarının provasını yaptın!” dersen ben bunu idrak etmekte zorlanırım.Oyun hakkında daha fazla fantastik bilgi isterseniz oyunu ilk seyrettiğimdeki yazıma bakabilirsiniz.

Bir ideolojiye hizmet icin, sorgulamanın günah sayıldığı bir ortama yetişmiş tebaanın; bu iddiayı sorgulamadan kendine gerçek edinmesi bu şartlar altında olağan. Bu iddiaya inanan, bu iddiayı haber yapan ve bu iddia üzerinden siyaset yapanları oyun tekrar oynandığında oyunu izlemeye davet ediyorum. Eğer Pinima’yı Gezi provası olarak görüyorlarsa faşizmi kabul ediyorlar demektir ama ben oyuna heyecanla katılıp, gülümseyerek ayrılacaklarını düşünüyorum. Tabii uzaylılara inanmıyorlarsa…

Kaldi ki sanat insanı ve toplumu analiz eder ve bunu kendi branşında yine insanlığa sunar. Bu bazen bir roman, bazen bir şarkı, bazen bir tiyatro oyunu ya da film olarak karşımıza çıkar ve asla ”Sen bunu düşüneceksin/düşünmelisin” diktesinde bulunmaz; çünkü sanat sanatçının kendi dalında yaradanı deneyimlemesi sonucu oluşur ve ilahi düzende zorlama yoktur.

miminor

Daha önce sizlerle paylaştığım bir röportajda Fırat Tanış demişti ki : “Aslında hepiniz sanatçısınız fakat korktukları için bu gerçeği sizden saklıyorlar.”

Bu söz, Devlet Tiyatroları’nın kapanmak istendiği ve alkol düzenlemesiyle iptal olan festivallerle müziğin yapılamaz hale geldiği şu günlerde çok daha anlam kazanıyor; çünkü sanat insana kendi içini en yakın arkadaşı gibi döker ve sanatçılar elini kalbinden asla ayırmayan, tanrının çocuklarıdırlar. Bu dünyadan beslenmezler fakat bu dünyayı beslerler.

Gelelim isyanın sesi “si bemol“e…

Operanın doğuşuna sebep olan Mozart “Cosí fan tutte”yi (Bütün kadınlar böyle yapar) bestelediğinde, 2. perde aryasında “Genci, yaşlısı, güzeli, çirkini, hepsi böyle yapar” diyerek anlattığı isyanı tam 13 si bemol içerir. Mozart’ın Allah vergisi yeteneğini sorgulayan ve bilmeyen yok sanıyorum. Evrenin matematiğini kendi matematiğiyle sentezleyerek ilklere ve mucize bestelere imza atmış bu mucit isyana si bemolle vücut vermiştir.

Şimdi ben daha da derine iniyorum…karadeliklere.

NASA’nın 10.09.2003 tarihli yayınladığı araştırma sonuçlarında, o zaman 250 milyon ışık yılı ötedeki karadeliklerin ses dalgalalarının enerjisini ölçümlemeyi başarmışlar, milyonlarca süpernovanın enerjisine sahip bu sesin si bemol’e denk düştüğünü görmüşlerdir.

Karadelik etrafında zaman ve uzam biçim değiştirir, zamanın akışı yavaşlar. Bir karadeliğin yakınlarında, delik tarafından ‘yutulmadan’ yolculuk eden bir canlı, gidişi sırasında ardında bıraktıklarından çok daha genç olarak dönecektir dünyaya. Yani 4,54 milyar yıldır bulduğumuz gerçekleri altüst eden bu veri aslolanın ve bilinmeyenin görünür kısmında bize ‘si bemol’le bağırıyor.

Evrenin holistik yapısı gereği makro-mikro düzeyde anlamlandırabileceğimiz bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Anladığımız üzere “si bemol”ün işlevi tam olarak “gerçekleri bağırmaktır” ama insanoğlu hoşuna gitmediğinde buna “isyan” der.

…ve bizler. Doğanın çocukları olarak yaradılışımızdaki gerçeği bulduk: Özgürlüğü! Yine aynı sesi duyduk, si bemol!

Asla bir araya gelmez denilenleri bir araya getiren bu ses bize kendi gerçeğimizi fısıldadı: Birsiniz!

‘Bir’ araya gelenler hep ‘bir’ ağızdan “gerçekleri” bağırdılar. Önceden ne söyleyeceklerine, anlaşacak vakitleri bile olmamışken ses aynıydı, bize göre “gerçeğin” bazılarına göreyse “isyanın” sesi Sİ BEMOL!

Mi Minor‘ün suçu yok, isyanın sesinden sen sorumlusun! (Bunu si bemolle söylüyorum şu an, sesi duydunuz mu?)