Yaz tatili planlarını bir sene önceden yapan beyaz yakalılardan mısınız? Biz tam olarak öyleydik. Ta ki pandemi gerçeği ile yüzleşip, gafil avlanana dek. Önceden planladığımız hatta ödemesi yapılmış tatillerimizi de iptal etmek durumunda kaldık. Sonra yaz geldi ve yeniden umut dolup, yeni planlar yaptık. Covid dönemi tatil serüvenimizin ilk durağı Ayvalık oldu. Biraz rötarlı bir yazı olsa da Ayvalık’ta nasıl “yerlisi” gibi yaşadığımızı okuyunca keyif alacağınıza eminim. O halde Ayvalık rehberi başlasın.

Ayvalık Rehberi
Ayvalık Rehberi | Fotoğraf: Erhan-Ecem Özden

Ayvalık Rehberi

Pandemi ile beraber Mart ayından beri uzaktan çalışma sistemine geçtik. Dünya için büyük ama Türkiye için yeni olan bu uygulamaya önce biraz yabancılaşsak da sonra bunu bir fırsata dönüştürmeyi başardık. Aldık bilgisayarlarımızı ve 10 günlüğüne Ayvalık’taki yazlığımıza gittik.

Bizim evimiz Sarımsaklı Plajı’na çok yakın konumdaydı. Dolayısıyla mesai başlamadan her sabah, öğle molasında ve mesai bitiminde kendimizi denize attık. Plajın en izole yerinde kışın içimizde biriktirdiğimiz tüm endişeleri, kuruntuları, korkuları denize bıraktık. Daha ilk günden yenilendik desem başım ağrımaz. Şifa arıyorsanız suda arayın. Kuyu suyu bile olur.

Ayvalık
Ayvalık | Fotoğraf: Erhan-Ecem Özden

Gittiğiniz bir yerde oranın “yerlisi” gibi hissetmek isterseniz onları gözlemlemenizi tavsiye ederim. Nereden alışveriş yaparlar, en iyi Ayvalık tostunu nerede yerler, ne içerler… Biz gider gitmez üç önemli şey öğrendik:

  1. En güzel zeytinyağı ve zeytin nereden alınır? Güren Zeytincilik, Sarımsaklı çarşısında. İstanbul dahil büyük şehirlere kargo ile gönderim yapıyorlar.
  2. En iyi Ayvalık tostu nerede yenir? Ayvalık’ta yaşayan insanların Sarımsaklı’da en beğendiği Ayvalık tostunu “Biz Cafe” yapıyor. Test ettik biz de, oldukça başarılıydı. Bir de Ayvalık merkezde Tostçu’lar çarşısında “Olay Tost” var, gerçekten olay. Biz yiyemedik, mutlaka gidip yenmeliymiş.
  3. En taze sebze ve meyveler nereden alınır? Sarımsaklı’da her Salı halk pazarı kuruluyor. Halkın çoğu alışverişini pazardan yapıyor. Biz de gider gitmez dışarıda da pek yememek için alışveriş yaptık. En son ne zaman pazara gittiğimi hatırlamıyorum. Bir plazada çalışırken pazara gidip taze sebze-meyve alabilmek gerçekten lüks. İstanbul’la kıyasladığımızda yarı fiyatına denk gelecek şekilde yüklü bir alışveriş yaptık. Hem de hepsi organik, en doğalından. Yani büyük şehirlerde “organik” diye fazladan para ödediğimiz ürünlerin daha iyisini çok daha ucuza tüketiyor burada yaşayanlar. Büyük şehir kazığı diyoruz ve yolumuza devam ediyoruz.

Gün Batımı Noktaları: Şeytan Tepesi ve Badavut Plajı

Ayvalık’ta bilinen 2 gün batımı noktası var. Biri; Şeytan Tepesi, diğeri ise Badavut plajı.

Şeytan Tepesi

Gün Batımı
Gün Batımı | Fotoğraf: Erhan-Ecem Özden

Sarımsaklı’ya arabayla 10 dakika mesafede bulunan Şeytan Tepesi’ne çıktığınızda gördüğünüz manzaraya hayran kalıyorsunuz. Bu tepeden tüm Ayvalık Adalarını hatta Midilli Adasını da net olarak görebiliyorsunuz. Buraya Şeytan Tepesi denmesi ile ilgili birkaç mitolojik hikaye anlatılıyor. Rivayete göre; şeytan kaçarken ayağını buraya basmış ve izini bırakmış. Diğer ayağını da Midilli Adası’na basmış. O yüzden şeytanın ayak izinin olduğu kısmı çevreleyip dilek köşesi haline getirmişler. İnsanlar kurdele vs. bağlayarak dua etmeye başlamış. Biz gittiğimizde kurdelelerin yanında beyaz maskeler de vardı.Yurdum insanı yaratıcılıkta sınır tanımaz bilirsiniz 🙂 Şeytan Tepesi gün batımı saatinde kalabalık oluyor. Sosyal mesafesiz bir ortam oluşuyor. Dikkat etmekte fayda var. Zira güneş batarken her şeyi unutuyorsunuz.  Öyle güzel batıyor ki.. Bu manzaraya karşı ne anlatsalar insanın inanası geliyor.

Badavut Plajı

Badavut Plajı
Badavut Plajı | Fotoğraf: Erhan-Ecem Özden

İkinci en güzel gün batımı noktası Sarımsaklı’ya 10 dakika uzaklıktaki Badavut plajındaydı. Badavut upuzun bir sahil; berrak suyu, altın rengi kumu ile gerçekten çok özel bir yer. Zaten artık sit alanı yani korunan bir bölge. Badavut, Sarımsaklı’ya göre daha kalabalık. Ama kendinize az insanın olduğu izole bir yer bulmanız mümkün. Biz Badavut’a gittiğimizde işletmelerin biraz ilerisine yürüyüp tenha bir köşe bulduk kendimize. Denizle de aramızda en az 2 metre sosyal mesafe bıraktık ne olur ne olmaz diye. Şemsiyemizi kurduk; dalgasız, çarşaf gibi sulara daldık. Ama içime bir şüphe düştü; denizden kafamı çıkarıp sürekli çantalarımıza bakıyordum. Kıyıdan uzaklaşamıyordum. Sanki bir şey olacak hissi tepemde; dalıyorum çıkıyorum bu histen kurtulamıyorum. Son bir dalıp çıktığımda çantalara bir baktım, yerlerinde yoklar: 2 olta ve balık takımları olan bir çanta ile havluların, telefonların, cüzdanların olduğu plaj çantamız denizin üzerinde. Tanımadığımız bir kadın ve bir erkek de denizin içinde, çantaların peşinde. Çantalarımızı denizden çıkarmaya çalışan çiftin gözleri bizi arıyordu, elimi kaldırdım ve en hızlı şekilde onlara doğru yüzdüm. Dalgasız ve sakin bir koyda tek bir dalga çıkmış, 2 metre karaya ilerlemiş, çantalarımızı suya çekip geri gitmiş. Bu hikayeyi kime anlatsanız inanmaz. Ama bizim başımıza gelen tam olarak buydu. Bu hiç olmayacak, beklenmedik kazadan benim telefonum sağ çıkamadı. Tuzlu suya kendini teslim etti. Sahilde bizi görenler “geçmiş olsun”a geldiler. Biri de elinde soğuk suyla; “ soğuk su için, iyi gelir” dedi. Güldük tabi hepimiz. Ama “cana geleceğine mala gelsin” olgunluğunu gösteremedim bir süre. Çok üzdüm kendimi; nasıl oldu, neden oldu diye diye bir süre.

Sonra Badavut’ta gün batımını izledik. Öyle masal gibi battı ki güneş; telefonumu, içinde yedeklenmeyen fotoğraflarımı, silinen dosyalarımı her şeyi unutturdu. Üstüne bir de gün batımı sonrası Badavut Beach’te çocukluk arkadaşım ve ailesiyle kuma atılan bir masada balık yedik. Ne keyif, ne keyif! Başınıza gelen kötü olayların üzerinden güzel anılarla geçmek acıyı hafifletiyor. Tecrübeyle sabittir. Ertesi gün Ayvalık merkezden yeni telefon alıp, test etmek için Cunda’ya gittik 🙂

Cunda

Cunda
Cunda | Fotoğraf: Erhan-Ecem Özden

Ayvalık rehberine Cunda ile devam ediyoruz. Cunda; taş sokakları, tarihi dokusu, taş evlerinin dışında son dönemde açılan konsept kafeleriyle de oldukça popüler artık. İtalya, Yunanistan, Tulum temalı çok tatlı mekanlar var. Ama çok kalabalık. Korktuk, hiçbir yere oturamadık. Öyle çok yer kaldı ki aklımızda, cesaret edemedik risk almaya. Fotoğraf çekip, devam ettik.

Susadığımız bir anda Cunda Mavi Otel’deki boş masalarda dinlendik hem de koruk suyu içtik. Koruk suyunu daha önce denemediyseniz, denemenizi tavsiye ederim. Olgunlaşmamış üzümleri ezip, suyunu çıkararak elde edilen ekşi ve çok ferahlatıcı bir içecek.

Ayvalık Rehberi - Cunda
Ayvalık Rehberi – Cunda | Fotoğraf: Erhan-Ecem Özden

Sonra oradan kalktık, biraz daha taş sokaklarda kaybolduk, bolca fotoğraf çektik. Cunda’lıların buluşma noktası, 150 yıllık Taş Kahve’de sakızlı ve karadutlu dondurma yedik.

Taş Kahve
Taş Kahve | Fotoğraf: Erhan-Ecem Özden

Güneş batmaya başlarken, biz de sokakları üçer beşer keşfederken, kendimizi Cunda’nın tepe noktasında, tarihi yel değirmeninde bulduk. Şu anda kullanım dışı olan yel değirmeni Ayvalık’ın pek fazla bilinmeyen 3.gün batımı noktası. Bu sırrı bir tek sizinle paylaşıyorum. İçi de dışı da manzarası da çok güzel bu değirmenin. Bir gidin, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Küçükköy

Ayvalık rehberi sona yaklaşırken bir de iş saatlerimiz dışında gezdiğimiz Küçükköy’den de bahsetmek isterim. Sarımsaklı’ya arabayla 5 dk uzaklıkta olan sevimli bir Boşnak köyü. Eskiden Yeniçerilerin yaşadığı Küçükköy’e 1900’lerin başında Boşnaklar yerleşmiş. Zaman içinde terk edilen ve bakımsız kalan köy, son dönemde bilim ve sanat atölyeleriyle popülarite kazanmış. Gelecek dönemde burasının yeni bir Alaçatı olması planlanıyormuş.

Küçükköy
Küçükköy | Fotoğraf: Erhan-Ecem Özden

Buraya geldiğinizde; Yasemin Kabbak Evi’nde oya gibi işlenen kabakları görmeli, Meraklı Cadı Cafe’de Gamze hanım’ın ev yapımı karadut suyu ve limonatasını denemeli, Artura Gallery’deki nefis sergi alanını gezmeli ve apokaliptik heykellerle süslü bistrosunda bir yorgunluk birası içmelisiniz.

Ayvalık’ta 10 gün Ayvalık’lı gibi yaşayarak deneyimlediğimiz en özel şey; jandarmaları, esnafı, halkı burada yaşayan herkesin çok kibar olmasıydı. Biz herkesin sinirli, aceleci ve agresif olduğu bir şehirde yaşıyoruz. İstanbul’da kibar bir insan görmek ne büyük şans. Ayvalık’ta ise insanlarda bir sükunet, bir huzur var sanki. Dileriz bu güzelliğini ve naifliğini hiçbir zaman kaybetmez.

Kapak Fotoğrafı: Unsplash/@zynpayln

İlginizi çekenilir: Esra Kaya’dan Ayvalık Tatlıcıları