Tarih boyunca şarkılara, şiirlere ve romanlara konu olan İstanbul, kuruluşu ve ismiyle ilgili kaynaklarda yer alan efsaneler, İstanbul’un toplum ve kültürler üzerindeki ehemmiyetinin küçük bir yansıması olarak kabul edilebilir. Doğunun ve Batının buluşma noktası olan İstanbul’un her semti ve sokağı bizi farklı kültürlerin hikayelerine ve tarihine görütür. Parçası olduğumuz, adım adım gezdiğimiz İstanbul’un mahalle ve semtlerinin hikayeleri…

İstanbul Semtleri | Fotoğraf: Unsplash/@ashta

İstanbul’un Yunan kolonisi olarak kuruluşu M.Ö 659 yılına tarihlenir. Şehir, Megara Kralı Byzas tarafından günümüz Sarayburnu yakınlarında kurulur. Tarım ve deniz ticaretiyle uğraşan Megaralılar, liman kenti olan İstanbul’da kısa sürede zenginleşerek çok önemli bir ticaret ağına sahip olurlar. İstanbul’un ticaret ve tarımdaki önemi diğer medeniyetlerin dikkatini çekmesi üzerine tarih boyunca mütemadiyen işgal edilmesine neden olur. Farklı kültürlerin İstanbul’da uzun ya da kısa süreli olarak İstanbul’da yaşamaları İstanbul’un günümüzdeki zengin kültürel mozaiğinin oluşmasına ciddi katkı sağlar. Bu zenginlik bazen bir anıt bazen bir sokak bazense bir mahalle olarak karşımıza çıkar…

İstanbul Semtleri ve Tarihleri

1_2797
Galata’dan Süleymaniye | Fotoğraf: Ara Güler

Önünden defalarca geçtiğimiz, belki de bir parçası olduğumuz İstanbul’un mahallelerine verilen isimler aslında o bölgenin zamanında kimlere ait olduğunu, yaşanmışlıklarını yansıtır. Osmanlı ve Bizans gibi din, dil ve millet açısından birbirinin tam tersi olan iki devlete başkentlik yapan, bununla birlikte sayısız işgallerle farklı milletlerin izlerini barından İstanbul’un sadece anıtları, müzeleri değil sokakları bile bizi bazen Ortodoksların mabetlerine bazense Mimar Sinan’ın eserlerine çıkartır. Bu yazımızda her adımı sürprizlerle dolu İstanbul’un mahalle isimlerinin ardında saklanmış tarihleri ortaya çıkarırken İstanbul’un kültürel ehemmiyetini tekrardan hatırlamış oluruz…

Kadıköy

Kadıköy | Fotoğraf: Unsplash/@ramazantokay

Kadıköy’ün tarihteki bilinen ilk ismi Khalkedon’dur. Khalkedon, Fenike dilinde şehir manasına gelen Karkidon’dan gelir. İstanbul’un fethedilmesiyle birlikte Kadıköy, devlet ricalinde memurlara iskan edilmek üzere verilir. Kadıköy ismi de tam olarak buradan gelir. Fatih Sultan Mehmet döneminde Kadıköy bölgesine ilk kez atanan Kadı Celalzade Hızır Bey’den ismini aldığı rivayet edilse de Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde, Seyit Battal Gazi’nin Kadıköy’de yaşaması münasebetiyle Kadıköy bölgesine Gazi Köyü denmiş, bu isim zamanla Kadıköy ismini aldığı yönünde aktarır. 

Delhi Kahini, Kadıköylüler için ‘körler ülkesi’ dese de Evliya Çelebi bu yakıştırmayı “Sarayburnu’nu karşılarına alarak aslında zevk sahibi insanlardır” diye yorumlar. Kadıköy, geçmişte sahip olduğu temiz ve ferah havası sayesinde hastaların şifa bulmak için geldikleri belde olarak karşımıza çıkar. 

Kadıköy’ün semtleri ve mahalleri İstanbul’un geçmişe ışık tutan ayrı bir tarih konusudur. Her mahallenin isimi nerden ve nasıl geldiği incelendiğinde sürprizlerle dolu hikayeler karşımıza çıkar. Kadıköy’ün mahalle ve semtlerinin küçük bir incelemesi…

Yel Değirmeni Mahallesi

Yel Değirmeni Mahallesi
Yel Değirmeni Mahallesi | Fotoğraf: bizevdeyokuz.com

Osmanlı döneminin Kadıköy’ü şehrin (tarihi yarımada) dışında kaldığından daha çok atıl kalmış bir bölgedir. Bugün Yel Değirmeni diye andığımız bölgede Osmanlı zamanında yer alan yel değirmenlerinden alır. Müslüman ve Yahudi halkın burada birlikte yaşadığı, zamanında bir mescit bir de Yahudi maşatlığı olduğu da kaynaklarda karşımıza çıkar.

Osman Ağa Mahallesi

Osman Ağa Mahallesi
Osman Ağa Mahallesi | Fotoğraf: yuvako.com

İstanbul’un fethedilmesiyle birlikte genellikle devlet ricaline işlemesi ve konaklaması için verilen Kadıköy, mahalle isimlerinde bu bilginin doğruluğunu görebilmekteyiz. I. Ahmet’in Babüssaade Ağalarından olan Osman Ağa, Kadıköy’de bugün iskele yakınlarında yer alan camiyi yaptırır. Cami etrafından mahalle kurulmasıyla bu bölge Osman Ağa Mahallesi olarak anılmaya başlar.

Haydar Paşa

Haydar Paşa
Haydar Paşa | Fotoğraf: eliteworldhotels.com.tr

Tarihi Haydarpaşa Mahallesinin ismini nereden aldığı farklı kaynaklarda III. Selim’in vezirlerinden olan Haydar Paşa’dan aldığını aktarsa da bunun yanlış olduğu, I. Selim ve I. Süleyman zamanlarında vezirlik yapmış olan Haydar Paşa’dan aldığı söylenir. Haydar Paşa’nın Kadıköy’de yaptırdığı dillere destan güzellikteki kasrın olduğu bölge XVI. yy’dan günümüze Haydarpaşa olarak anılır.

Kalamış

Kalamış
Kalamış | Fotoğraf: Youtube

Dilimizde zaman içinde Kalamış halini alan Yunanca Kalamissia’dan gelmektedir. Sazlık ve kamışlık anlamına gelen Kalamissia, kıyı boyunca yer alan kamışlardan dolayı Kalamissia olarak anılır ve bu isimiz zaman içinde Türkçeleştirilerek Kalamış halini alır.

Ayrılık Çeşmesi

Osmanlı zamanında hac kervanlarının toplanıp yola çıktıkları bu bölgeye 1858 yılında çeşme ve karakolhane yaptırılır. Hac kervanının yola çıktığı bu ayrılma noktası 19. yy’dan günümüze kadar Ayrılık Çeşmesi olarak adlandırılır.

Üsküdar

Üsküdar
Üsküdar | Fotoğraf: Unsplash/@hicetinkaya

Tarih boyunca sayısız istilaya uğrayan, farklı kültürlerin yaşamlarını sürdüğü Üsküdar’ın tarihte bilinen ilk adı ‘altın şehir’ manasına gelen Hrisopolis’tir. Yine bir istila sonucunda İranlıların Üsküdar bölgesine yerleşmesi ve burada hazinelerini kurmalarından kaynaklı olarak altın şehir ismi verilir. Tarihte Hrisopolis isminden başka Scutari olarak anılan Üsküdar, bir rivayete göre ismini Scutari’nin zamanla Üsküdar’a dönüştüğü anlatılsa da Evliya Çelebi bölgedeki ev ve sokakların eski ve dar olmasından dolayı Üsküdar dendiğini aktarır.

Fetihten sonra önemli bir yaşam merkezi olan Üsküdar’ın mahalle ve sokakları bizi Osmanlı’nın da öncesine götürür. Kıyı boyunca Kuzguncuk, Çengelköy, Kuleli gibi farklı kültürlere ev sahipliği yapmış semtlerin her birinde ayrı ayrı hikayeler bulunur. Üsküdar’ın Arnavut kaldırımlı mahallelerinin hikayeleri…

Kuzguncuk

Kuzguncuk
Kuzguncuk | Fotoğraf: Unsplash/@aysegulyahsi

Üsküdar’ın en sevileni en çok ziyaret edilen mahallerinden olan Kuzguncuk, yüzlerce yıldır bozulmayan mimarisi ve kültürüyle çarpık kentleşmeden kendini ayırarak özgünlüğünü koruyabilen nadir mekanlardandır. Kuzguncuk, 3 farklı dinin bir arada yaşayabildiği hoşgörü ve barışın timsali olarak görülür. Kuzguncuk isminin nereden geldiği tartışmalı bir konu iken kabul edilen genel görüş şöyledir: ‘Kuzgun Baba’ isimli bir velinin bu bölgede yaşadığı, bundan dolayı da Kuzguncuk olarak anılır. Kuzguncuk’un Bizans döneminde Kosizta olarak anıldığı ve zamanla bu ismin Kuzguncuk’a evrildiği de diğer görüşler arasındadır.

Çengelköy

Çengelköy’ün isminin nereden geldiğiyle ilgili farklı rivayetler bulunur. Bunlardan biri İstanbul’un fethedilmesinin ardından Bizans döneminden kalma batık bir geminin çengelinin bulunmasından dolayı Çengel Köyü olarak anılmaya başlanır. Bir diğer rivayet ise fetihten sonra Osmanlı denizcilerinin burada yaptıkları gemi çapaları ve çengelleri Çengel Köy olarak adlandırılmasına neden olduğu yönündedir. Osmanlı zamanında bir mahalleye isim verirken genellikle o bölgede yaptırılan cami, medrese gibi ibadethanelerin banisinin ismi kullanılır. II. Mahmut ve Abdülmecid dönemlerinde görev yapmış olan Çengeloğlu Tahir Paşa’nın yaptırdığı cami münasebetiyle Çengelköy ismini aldığı görüşler arasındadır.

Kuleli

Kuleli
Kuleli | Fotoğraf: Cumhuriyet

Osmanlı’da boğazların güvenliğinden sorumlu askerlerin odalarının bulunduğu yerdir. Kıyı boyu güvenliği sağlayan Bostancı Ocağı aynı zamanda boğazda inşa edilecek yeni yapıların denetimini yaparak silüetin ahengini bozup bozmamasına göre izin veren kurumdur. İstanbul’un fethinden önce Papaz koruluğu olarak anılan bölgede kuleli bir kilisenin olması bu bölgenin o günden bugüne Kuleli olarak anılmasına neden olur.

Vaniköy

Vaniköy
Vaniköy | Fotoğraf: haberler.com

Fetihten sonra İstanbul Osmanlı kültürüyle harmanlanmaya başlayınca semt isimleri Doğu Roma’dan uzaklaşarak Türk-İslam kültürüyle bütünleşir. Vaniköy’ün adı Bizans döneminde kendine hayran bırakan ve şifa kaynağı doğası nedeniyle ‘güzel memleket’ anlamına gelen Nikopolis’tir. Osmanlı ile birlikte Müslüman Türklerin yerleşmeye başlamasıyla bölge halkını tesiri altına alan ‘Vani’ adındaki veliden alır.

Beylerbeyi

Beylerbeyi | Fotoğraf: İstanbeautiful

Bizans döneminde de Osmanlı döneminde de oldukça kıymetli bir yere sahip olan bölge Bizans döneminde Hrizo Kramus kilisesinden dolayı Hrizo Kramu adını taşırken Osmanlı taşra teşkilatının en büyük idari birimi olan beylerbeyi olarak anılmaya başlamasının nedeni ise III. Murat döneminde Beylerbeylik görevi yapan Mehmet Paşa’nın yaptırdığı yalıdan ismini almasıdır. Mehmet Paşa’nın ardından Abdülaziz’in dantel gibi boğazın kıyısına işlediği saray bile Beylerbeyi Mehmet Paşa’nın bölgeye verdiği adın bile önüne geçemeyerek Beylerbeyi Sarayı olarak anılmaya devam eder.

Beyoğlu

eski-beyoglu-3
İstiklal Caddesi | Fotoğraf: leblebitozu.com

Osmanlı’nın Batı’ya dönük yüzü Beyoğlu, daimi elçiliklerin İstanbul’a gelmesine kadar gayrimüslimlerin yaşadığı sur içi İstanbul’a göre az gelişmiş bir bölgedir. XVI. Yy’den sonra elçiliklerin İstanbul’a gelmeye başlamasıyla Beyoğlu sur içi İstanbul’u mimari ve belediyecilik anlamında geride bırakır. Bu da Beyoğlu semtlerinin tarihine ve isimlerine sirayet eder.

Bizans döneminde Galata ve çevresi Pera olarak adlandırılır. Pera, Latincede karşı kıyı, karşı taraf demektir. Tarihi yarımadanın yani o dönemde İstanbul kabul edilen sur içi İstanbul’unun tar karşısındaki yerleşim yeri olmasından dolayı halk arasında Galata ve civarına Pera denir. İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethedilmesiyle birlikte yine halk arasındaki söylentilerle Beyoğlu olarak kalır.

Beyoğlu isminin hikayesi ise şöyledir: 1454 yılında Pera’da Venedik Elçiliği kurulur. Elçi kalabalık ailesiyle bir konakta yaşamaya başlar. Kayıtlara göre 11 çocuğu olan elçinin bir de gayrimeşru bir oğlu olur. Elçinin İstanbul’daki görevi bittikten sonra ülkesine geri döndüğünde gayrimeşru oğlu Venedik tarafından kabul edilmez ve Pera’daki konakta tek başına yaşamaya başlar. Osmanlı halkıyla ticari ve sosyal ilişkilere devam eden Venedik Beyinin oğlu, Bey oğlu olarak anılır. Bu sıfat yaşadığı muhite de sirayet ederek Pera’nın yerine de kullanılmaya başlanır.

Galata

Unsplash/s/photos/galata
Galata | Fotoğraf: Unsplash/s/photos/galata

Galata, İstanbul gibi bir şehrin kıyılarına hakim olan, Doğu ve Batının bağlantı noktalarından biri olduğu için çok kıymetli bir bölgedir. Bu sebepten İstanbul kuşatmalarında ciddi saldırılara maruz kalır. Öyle ki ticaretle zenginleşmiş Cenevizler İstanbul’un fethine kadar Galata bölgesine hakim olur, kendi şehir surlarını bile inşa ederler. Sur içi İstanbul’unun tam karşısında yer alan Galata, Bizans döneminde şehre yakın köy hüviyetine sahiptir. İmparatorların koyun, keçi, inek gibi hayvanlarının beslendiği büyük mera alanlarıdır. Şehre yakın olduğundan İmparatorluk mutfağının birçok ihtiyacının karşılandığı çiftlik gibi kullanılır. Galata ismi, gala kelimesinden gelir. İmparatorluk sarayına süt üretimi yapan bölgeye ‘Gala’ denir. Bu isim zamanla Galata’ya dönüşerek günümüze kadar ulaşır.

Karaköy

Karaköy
Karaköy | Fotoğraf: Unsplash/@omerhaktan

Birçok millet ve ülke tarafından kabul edilmeyen Yahudiler, XV. yy itibariyle Osmanlı topraklarına getirilir. İstanbul’un farklı yerlerine yerleşen Yahudiler, yaşadıkları bölgelere geldikleri yerlerin isimleri ve kültürlerinden izler bırakırlar. Karaköy’de bu muhitlerden biri olarak günümüze kadar ulaşır. Tarihteki tek Yahudi Türk kavmi olan Hazarlar, yıkılıp dağıldıklarında bir kısımları İstanbul’a yerleşir. Karaim Yahudileri olarak bilinen bu kavim yerleştikleri bölgeye geldikleri yerin ismini vererek Karaköy olarak anılmasına vesile olur.

Fındıklı

Fındıklı
Fındıklı | Fotoğraf: Wikipedia

Bir efsaneye göre Hristiyanlığın ilan edildiği ilk yerleşim yerlerinden biri olan Fındıklı’da İncil’i tebliğ eden Saint Andre, Kudüs’ten yola çıkıp Anadolu boyunca dolaştıktan sonra Fındıklı’ya gelmiş ve burada Hristiyanlığı ilan eter. Fındıklı’nın bilinen en eski adı ‘gümüş memleketi’ manasına gelen Arizpulos’tur. Bugünkü adının nereden geldiği ise farklı kaynaklarda şöyle aktarılır: bölgede yer alan büyük fındık bahçelerinden dolayı bu isim verilir.

Tophane

Top döküm atölyelerinin kurulduğu bölge zamanla Tophane olarak anılmaya başlar. Boğazkesen Caddesinden çıkarken sağ tarafta kalan Tophane-i Amire, Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılıp Kanuni Sultan Süleyman zamanında da büyütülür. Top döküm atölyelerinin kurulmasından dolayı, bölgeye savaş hüviyeti verilir. Öyle ki cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra sokaklara yeni isimler verilmeye başlanır. Tophane-i Amire’nin çevresinde yer alan sokak isimleri, kasatura, kalkan ve süngü gibi savaş teçhizatlarının isimleri verilir.

Cihangir

Kanuni Sultan Süleyman oğlu Cihangir adına Mimar Sinan’a yaptırdığı camiden ismini alır. Beyoğlu’nun karmaşık kalabalığından kısmen uzak olan semt, sanat galerili ve atölyeleriyle doludur.

İstanbul’un her sokağı, her köşesi kendine özel hikayeleriyle dolu, bu yazıda İstanbul’un semtlerinden birkaçını kısmen anlatmaya çalıştım. Bir sonraki yazıda diğer semtlerine devam ederek İstanbul’u biraz daha tanımaya, öğrenmeye çalışarak her gün arşınladığımız sokakların hikayelerinin bir parçası olarak yolumuza devam edeceğiz…

Kapak Fotoğrafı:

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’dan İstanbul Tutkunları İçin: GAIN’den Hasret Gideren İçerikler