Haliç’in kıyısından başlayarak, bir eli Beyoğlu’na, diğer eli Eminönü’ne uzanan, günün her saati ayrı bir koşuşturması olan, çoğu zaman bir bayram yeri havasında; seslerin ve görüntülerin iç içe geçtiği bir dünya Karaköy.

00-19
Galata Köprüsü’nden Karaköy’e Bakış | Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Köprü üzerinde ve rıhtımda yorulmak bilmez balıkçıları, sokak aralarını her türlü eşyayla doldurmuş hırdavatçıları, tarihi binalarda hizmet veren yüz yıllık bankaları, çehresi yaşlansa da ruhu kimselere benzemeyen hanları, bir gelip bir giden sarı çizgili şehir vapurları… Hepsi ve daha fazlasını belleğinde taşır. Dünyanın en eski mesleğine ev sahipliği yapma işi de Karaköy’ün başına düşmüştür.  Bundandır ki Alageyik’in, Zürafa’nın peşini bırakmaz dizeler. Sokaklarında oyalayacak şeyler öylesine çoktur ki gökyüzünün bile farkına varmaz insan, Karaköy’de gezerken.

Geçmişte ticaret gemilerinin yanaştığı limanı, her daim hareketlidir. Kıyı çevresini, dumanından hemen fark edilen balık-ekmekçiler, papağanıyla dolaşan bir gezenti, bir köşeyi tutmuş; elinde enstrümanı müzikle umudunu arayanlar doldurur. İstanbul vapurları yanaştıkça kıyıya, martılar uçuşur ve balıkçılar rıhtıma vuran dalgalardan kaçınmak için aniden geriye çekilirler. O anda tarihi yarımadayı izlemeyi bırakıp, sudan kaçan balıkçılara bakar insanlar. Bu görüntü, Karaköy Rıhtımı’na tebessüm gibi yerleşmiştir.

Limanın ötelerinde de hayatın ritmi başka bir hızda seyreder. Kuşaklarca büyür ve kabına sığmaz Karaköy. Mekanlardan müzik sesleri duyulur, insanları hep bir ağızdan konuşur. Aniden başlayıp biten kör sokaklarında, bir zamanların meşhur bankerlerinin adı duyulur. Nereye giderseniz gidin deniz çıkar karşınıza. İşte, o zaman anlarsınız Karaköy’ün, neden edebiyatçıların kalemlerinin ucunda deniz ile birlikte hayat bulduğunu.

Aklımın Bir Köşesindeki Karaköy Klasikleri

01-mabel
Mabel Çikolata | Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Mabel Çikolata – Karaköy’ü özlediğimde burnuma mis gibi çikolata kokuları gelir. Eski gümrük binasının karşısında, tam köşebaşındaki Mabel Çikolata, çiklet ambalajları üzerindeki buğday tenli kadın resimleriyle akıllardadır. Bu resme ilham olan kadın, markaya isim aranılırken, toplantı esnasında “Mabel” (sevgili) ismini öneren bir çalışandır. İsim kabul edilir, grafik olarak da bu kadının yüzü kullanılır.

1947’de, Mihail Payotis ve Haralambos Küçük Anastasiadi tarafından kurulmuş Mabel’in Karaköy’deki bu dükkânında, kakaonun en renkli hallerine tanık olur insan. Şemsiye şeklinde, klasik napoliten, piramit, madlen tipi çikolatalar raflardan göz kırparak Gümrük Sokağı’ndan istediğiniz zaman dilimine ışınlar sizi.

Ece Ajanda – Kemankeş’le yıllarca özdeşleşen markalardan bir diğeri de Afitap ve Ece ajandasıdır. Dükkân artık orada değilse de ajanda çeşitli kırtasiye ve kitapçılarda satılmaya devam ediyor.

Ajandanın tarihi, 1890’ların Babıali’sine dayanır. Hacı Kasım Bey’in kurduğu Afitap Kırtasiye Babıali’de açılır. Kasım Bey’in kızı ile evlenen Mehmet Sadık Kağıtçı tarafından da devam ettirilir. Dönemin en sükseli kırtasiye malzemeleri satılan bu dükkân, yıllar içinde yazarların da sevdiği bir marka haline gelir. 1930’larda üretilen ajanda ve muhtıralarsa Ece adıyla çıkmaya başlar.

Ece ajandasının isim hikâyesi – Mehmet Sadık Kağıtçı’nın oğlu Ahmet Kağıtçı, pilot olmak için yurt dışına eğitime gider ve oradayken Ece isminde bir kıza aşık olur. Fakat bu aşkı aile tarafından onaylanmayınca, kendini yollara vurur ve kendisinden bir daha da haber alınamaz. Hatta kendini öldürdüğü bile düşünülür. Bu olay sonrasında ajandaların adı Ece olarak değiştirilir. Yani Ece, imkânsız bir aşkın izlerini taşır, altın yaldızlı o logosunun üzerinde.

Karaköy Güllüoğlu – 1843’ten beri üretim yapan ve Kemankeş’ten geçerken ağızları sulandıran bir lezzet durağı Güllüoğlu. Geçtiğimiz yıllarda vegan ve glutensiz seçeneklerini de ürün yelpazesine katan marka, adını Gaziantepli Güllü Çelebi’den alır. 1949’da Karaköy’de açılan bu şubesiyle, Gaziantep dışına çıkmış olan ilk baklavacı olarak anılır. O zamanlar İstanbullular baklava nedir bilmediğinden, müşteriyi dükkâna çekmek adına bir süre bedava baklava bile dağıtılır. 5 kuşaktan beri babadan oğula devam eden Karaköy Güllüoğlu’nun tek şubesi Kemankeş’te bulunuyor.

02-37
Karaköy Gümrük | Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Karaköy Gümrük ve Galata Salon – Bu iki mekan hem ferah iç tasarımları, hem de kafe-restoran denildiğinde ürün ve hizmet kalitesiyle Karaköy civarında akla gelen ilk seçenekler arasında olmasıyla “günümüzün klasik olmaya aday” mekanları arasına girmeyi hak ediyor.

04-34
Özyer Hardal (1933)| Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Özyer Hardal – Tarihi Sen Piyer Han’ın uzun yıllar sakini olan fakat geçtiğimiz yıllarda binada başlatılan restorasyon çalışması sebebiyle taşınan Özyer Hardal, bu şehrin hardal tozu üreten en eski markası (1933). Üstelik damak tadını önemseyenler için Karaköy’le özdeşleşmiş lezzetlerden.

Özyer Hardal almak ve her bir tadımda burunları sızlatan o acısını tatmak isteyenler için yeni adres: Küçük Piyale, Bahriye Cd. No:77 // Cumartesi, Pazar kapalı.

Bir Not: Hazır buralara kadar gelmişken Ceneviz ruhunu taşıyan sokakları daha yakından keşfetmek isteyenleri Galata: Sesler, Görüntüler ve Bir Tatlı Kaos yazısına alalım.

05-27
Mahkeme Lokantası | Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Mahkeme Lokantası – Karaköy’ün kendine has o tatlı kaosunun içinde, renkli camlarıyla ve ev yemeği kokularıyla öne çıkan bir lokanta burası. İsmini, bulunduğu Mahkeme Sokağı’ndan alır. Bu sokak ismini ise bir zamanlar burada bulunan eski bir Ceneviz Mahkemesi’ne borçludur.

Sakız beyazı örtülü masalarında, şık bir esnaf lokantası havasında öğlen yemeği yerken veya bir akşam masa başında rakılı sohbetlerde buluşurken, Mahkeme Lokantası’nın da neden bu kadar sevildiğini anlar insan.

07-30
Karaköy Hırdavatçılar Çarşısı | Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Hırdavatçılar Çarşısı ve Perşembe Pazarı – İç içe geçmiş bu iki hengamesi bol yer, Karaköy’ün kalbini oluşturur. Her daim bir sese, bir kalabalığa kucak açan sokakları, güler yüzlü bir esnafıyla karşılaştığınız anda yumuşar, size Karaköy’ü anlatır.

Bir Not: Hırdavatçılar çarşısındaki Has-Mal Hırdavat, en eskilerden ve esnaflık konusunda en tecrübeli dükkanlardan biri. Kapı kulpu, kolu, banyo araçları vs. arayanların aklında olsun. Duvardaki siyah beyaz fotoğraflara bakmayı da unutmayın.

06-33
Karaköy Perşembe Pazarı | Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman
  •  İlhan Berk Galata kitabında buradan şöyle söz eder: “Perşembe Pazarı her türlü betime karşı koyar. Bu yüzden yazıyla anlatılamaz! Kendine özgü koca bir sözlük yaratmıştır. Böylece yeryüzünün en özgün sözlüğünü kotarmıştır o. İnsanoğlunun uğraşlar sözlüğü: Kaynakçı, tornacı, demirci, elektrikçi, radyocu, tesisatçı, toptancı, hırdavatçı, cıvatacı, taşçı, presçi…”
  •  Pelin Esmer’in 11’e 10 Kala filmininde, Reşat Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nin eksik ciltlerini arayan Mithat Bey, kendini sıkça Perşembe Pazarı’nda bulur. Bu filmi izlerken, ben de Karaköy’ü özler ve ertesi gün tramvaya atlayıp kendimi Karaköy’de bulurum.
09-31
Keresteci Fazıl Sokak | Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Bir Not Daha: Keresteci Fazıl Sokak’a sapın ve buradaki köfte kokularını takip edin. Küçük bir büfenin önündeki kalabalığı ve ofislerinden çıkıp takım elbiseleriyle burada köfte yiyen çalışanları gördüğünüzde doğru adreste olduğunuzu anlayacaksınız.

Son Bir Not Daha: Keresteci Fazıl Sokak ve Arap Cami Çıkmazı civarında, elinde seyyar camekan tezgâhı ve sepetiyle 40 yıldır gezen Sinoplu Mustafa Amca’yı bulun. Bu amcanın, soğan eşliğinde sattığı küp ciğerler, Karaköy’de çalışanların favori sokak lezzeti.

Karaköy Lokantası – Karaköy’ün vazgeçilmez klasiklerinden biri de Karaköy Lokantası. Aklıma ne zaman bu lokanta gelse, eski yerindeki mavi çinileri ve ferforje merdivenleri hatırlardım eskiden. Restoran başka bir yere taşınsa da bahçesinde mezelerle donatılmış bir masada akşamüstü keyfi yapmak halen çok güzel.

10-77
Karabatak| Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Karabatak – Karaköy’ün Kemankeş Caddesi çevresinde büyük bir dönüşüm olmaya başlamadan evvel, açılan ilk kafelerinden biriydi Karabatak. O günden bu yana değişmeyen yüzü, kahveleri ve lezzetleriyle Karaköy’ün en sevilen eski sakinlerinden biri olma özelliğini koruyor.

Eyüp Sabri Tuncer – 1923’te kurulan, eski kolonya markalarından biri olan Eyüp Sabri Tuncer, Karaköy’deki Kemankeş Caddesi’ne açılmış mağazasında rengarenk ambalajları ve farklı aromalı kokularıyla turistleri selamlıyor.

MaeZae – Tarihi o kadar eskilere dayanmasa da Karaköy’ün mekanlarla dolup taşmadığı yıllardan bu yana hayatına devam ettiği için gelecekte artık bir klasik olma adayı olan bu konsept mağazada, tasarım ve sanat odaklı birbirinden farklı ürünler var.

16-kolaj2
Karaköy Çatı Kiliseleri | Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Gözüme Çarpanlar

Karaköy’ün Çatı Kiliseleri
Karaköy’ün çatılarında yeşil kubbeli kiliseler göze çarpar. İsimleri Aya Andrea, Aya Pantelymon ve Aya Ilias’dır. Bu kiliseler, 19.Yüzyıl’da birer Rus şapeli olarak inşa edilmiş, Çarlık döneminde Kudüs’e giden Ruslara geçici olarak konaklama yeri olmuştur. 1917’deki Bolşevik Devrimi sırasında da Rusya’dan kaçan birçok Beyaz Rus’a yine kapılarını açmış olan bu kiliseler, günümüzde Fener Patrikhanesi kontrolünde Yunanistan’ın Aynoroz bölgesine bağlı.

16-kolaj
Aya Andrea Kilisesi| Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Bir Not: Aya Andrea Kilisesi’ne çıkarken hikâyeler anlatan duvar resimlerine dikkatle bakın.
Bir Not Daha: Bu kiliseler, hafta içi günleri 09:00-15:00 arasında genellikle açık.

Bereketzade Medresesi Cami: Karaköy’ün göz alıcı hırdavat dükkânları arasında, dışarıdaki gürültüye sırtını dönmüş, saklı bahçesiyle zamanı kucaklayan cami, 1705’te medrese olarak yapılır. Caminin dış duvarlarına kondurulmuş, taş işçiliğinin en güzel örneklerinden olan kuş evleriyle görülmeye değer.

17-26
Kurşunlu Han| Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Kurşunlu (Rüstem Paşa) Han: Günümüze kadar gelebilmiş tarihi hanlar arasında, revaklı avlusuyla han görünümünü kaybetmemiş yapılardan biri burası. Kesin olmamakla beraber; 1500’lerde Mimar Sinan tarafından inşa edildiği söylenir. Döneminin sadrazamı Rüstem Paşa’nın isteğiyle yapılan han, daha önce Cenevizlilere ait bir kilise üzerine inşa edilir.

Bir Not: Burada atölyesi olan ustalarla, çay molası verdikleri zaman sohbet edin. Ermeni ustaların bu handa geçen hayat hikâyelerini okuyun. İkinci katındaki galeriyi gezin ve antika meraklısıysanız kapıların ardına bakın!

20-15
Tarihi Karaköy Balıkçısı| Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Bir Not Daha: Hanın girişinde, solda yer alan 1923 tarihli Tarihi Karaköy Balıkçısı’nı not edin. Restoranın üst katında, Süleymaniye ve Galata Köprüsü manzarası eşliğinde yiyeceğiniz balığın tadı damağınızda kalabilir. Giriş katındaki garson beyin gülümseyişini bir fotoğraf karesiyle taçlandırın.

21-15
Serpuş Han’ın Tavanındaki Galileo Çizimi | Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Serpuş Han: Bu hanı özel kılan ne mimarisi ne de tarihi geçmişi. Birinci katında, bir odanın tavanına çizilmiş olan ve yüksek ihtimalle Galileo’yu resmeden tavan resimlerinden ötürü özel bir han. Çizimin taş baskı olduğu ve muhtemelen 19.Yüzyıl’da yapıldığı düşünülüyor.
Bir Not: Burası bir ofis olarak kullanıldığından, sahibini ancak tatlı dil, rica ve güler yüzünüzle ikna edip, öyle içeriye girebiliyorsunuz. Geçmişte kitapçıların yer aldığı bu handa başka tavan resimleri de mevcut. Onların da 18.Yüzyıl’da yapıldığı düşünülüyor.

Arap Camii: Önceleri St. Domenico Kilisesi olarak kullanılan yapı, 1453’te camiye çevrilir. Kulesi, içinin ahşap detayları, şadırvanı ve geniş avlusuyla görmeye değer olan cami, hırdavatçılar arasında aniden karşınıza çıkan bir sükunet alanı.

29-akin-balik
Karaköy Balık Pazarı’ndaki Akın Balık | Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Karaköy Balık Pazarı: Ömrü neredeyse bir asırlık olan tarihi balık pazarı, Karaköy’ün en hayat dolu köşelerinden biri. Denizin ortasında çınlayan vapur düdüklerinin, martıların ve balıkların kilo fiyatını gür bir şekilde bağıran balıkçıların seslerinin birbirine karıştığı yer burası.

  • Balık pazarının biraz ilerisinde bulunan Akın Balık’ın meşhur mezelerinden tadın. Haliç’i izlerken çay bardaklarına dolan anasonun mis gibi kokusunu içinize çekin.

Karaköy Palas: Karaköy Meydanı’nın en göz alıcı binalarından biri olan palas, 1900’lerin başlarında Giulio Mongeri tarafından yapılır. Bugün, bir banka tarafından kullanılıyor.

22-17
Bedri Rahmi Eyüboplu Panosu| Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Aksu İş Hanı’nda Bedri Rahmi Eyüboğlu Eserleri: Karaköy Meydanı’nda, köprünün sol yanında kalan Aksu İş Hanı’nın dış duvarında yer alan pano rölyefler, sanatçı Bedri Rahmi Eyüboğlu’na ait. 1965’te tatlıcıların bulunduğu binaya ithafen yapılan eserin ismi “Tatlıcılar Rölyefi”. Hanın içinde yer alan tatlıcıda ise sanatçının Kağnı isimli mozaik panosu yer alıyor.

24-16
Ömer Abed Han | Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Ömer Abed Han: Mimar Alexandre Vallaury’nin, Karaköy’deki Osmanlı Bankası kadar görkemli olmasa da görülmeye değer bir diğer eseri; 1900’lerin başında yaptığı Ömer Abed Han. Cephesindeki motifler ve bezemeler Neoklasik mimari üslubunda yapılmış.

Fransız Geçidi: Rıhtımdan devam edip, Kemankeş Caddesi’ne geçtiğinizde güzelliğiyle hala büyüleyen Fransız Geçidi karşınıza çıkacak. 1860’ta yapılan ve kapısındaki madalyonda “Cite Française” yazısı olan geçit, Kemankeş Caddesi’ni Mumhane Caddesi’ne bağlar. Şu anda, giriş katında dükkân ve kafeler, üst katlarında ise ofisler bulunuyor.

  • Geçidin yanındaki “süslü karakol” olarak anılan tarihi polis karakolunu görün.
  • Karaköy’ün arka sokaklarında, kalabalığın henüz sokakları doldurmadığı bir günün erken saatlerinde yürüyüş yapın. Ali Paşa Değirmeni Sokak’ın asmalarının altından geçin. Karşınızda aniden beliren Meryem Ana Kilisesi’nin huzurlu avlusunu görün.
28-10
Karaköy Rıhtımı Balıkçıları | Fotoğraf: Deniz Yılmaz Akman

Karaköy İskelesi: Tekrardan rıhtıma dönünce, geçmişte semtin en önemli vapur geçişlerine şahit olan ve Galata’nın eski bir köprüsünün yerine inşa edilmiş 1959 tarihli Karaköy İskelesi’ne uzanılır.

  • Buradan kalkıp Kadıköy’e ya da Eyüpsultan’a kadar giden vapurlara binin. Balat durağında inerseniz, Haliç’in harika manzaraları eşliğinde kısa bir deniz yolculuğu yapmış olursunuz.
  • İskelenin solunda yükselen; seramiklerle kaplı Denizcilik İşletmeleri Binası’nın eski fotoğraflarına bakın. Bina, birkaç yıldır restorasyonda. Bazı sahnelerinde binanın yer aldığı “Küçükhanım Avrupa’da” filmini izleyin.
  • Karaköy Limanı’ndan hareket eden Karadeniz Vapuru ile ilgili “Karadeniz: Seyr-i Türkiye” belgeselini izleyin. Bu belgesel, 1926’da Karaköy’den kalkarak tüm Avrupa’yı gezen ve Türk mallarını yabancılara tanıtan bir sergi vapuru projesini anlatıyor.

Kapak Fotoğrafı: Deniz Yılmaz Akman

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’dan Karaköy Mekânları