Herhalde, neredeyse insanlık var olduğundan beri, çalışan çalışmayan herkes muhteşem bir tatilin hayalini kurmuştur. Bu tatillerin özü hiçbir şey yapmamayı kapsıyor olsa da, bazen yeni yerler görme ve keşfetme tutkusu galip gelebiliyor. Zamanımızı çalan işlerden kazandıklarımızla kendimize zaman yaratmaya çalışıyor ve takvimi önümüze koyarak bütün vakitleri değerlendiremezsek hayattan verim alamayacakmış paradoksunu sürdürüyoruz. Tam da bu hislerle cebelleşirken, gözümüz gezmeyle ilgili türlü detayın ayarlanmış olduğu tur şirketlerinin programlarına ve tarihi zenginliğiyle Orta Avrupa’ya ilişti. İlişmez olaydı…

Fotoğraf Altyazısı | Annie Spratt (unsplash.com)
Seyahat Planı | Annie Spratt (unsplash.com)

Öncelikle Orta Avrupa’yı hakkını vererek gezmek için iyi bir seyahat planı yapmak gerekir. Gidilecek bölgenin tarihi zenginliğinin yanında kültürü, halkı, sanatı, bilimi, oradan çıkmış önemli insanları vb. gibi pek çok madde araştırılmalı ve bu bağlamda geziden beklentiye göre kalacak yer, konaklama süresi, yeme-içme, mekanlar, müze, sanat galerileri, konserler ve şehirler arası geçişler, araç kiralama ya da toplu taşıma ile ilgili parametreler ayarlanmalı. Elbette her şeyi bilmemiz ya da kontrol altına almamız mümkün değil, spontane olmak ve o anda öğrenilenlerle hareket etmek keyfi daha da artıracaktır. Bizim arkadaşımla bu konularla uğraşmaya enerjimiz ve vaktimiz olmadığı için kolaya kaçarak tura katılalım dedik. Kalan serbest zamanda da kendi başımıza şehirleri keşfedecek ve böylelikle kısa zamanda maksimum verim ile geziyi noktalayacaktık. Ancak tabii ki evdeki hesap çarşıya uymadı…

Yola çıkmak demek bir yandan türlü aksiliklere de kucak açmak demek. Bunun farkında olursak yaşadığımız anları kendimize zehir etmemiş oluruz. Sürekli bu mottoyla ama helak olmuş vaziyette -yine de kuyruğumuzu dik tutarak- yoldaki benzinlik ve marketlerden arta kalan serbest zamanlarda kendi başımıza gezmeye çalıştığımız bir tur olacağını nereden bilebilirdik ki? (Bu yazı maalesef ki Prag, Viyana, Budapeşte, Bratislava ya da Hallstatt’tan gezi önerisi içermiyor. Zaten buradan öneri yazarsam çok ayıp etmiş olurum, çünkü ciddi manada gezmiş sayılmam. Eğer ki tur şirketi ile gezmemek için 10 neden ve yaşanan talihsizlikler minvalinde bir yazı okumak isterseniz, yazının devamına buyurunuz.)

Fotoğraf Altyazısı | Christian Lue (unsplash.com)
Orta Avrupa Turu | Fotoğraf: Christian Lue (unsplash.com)

Tura yazılmadan önce tur programını inceledik ve direkt Budapeşte’ye uçup orada gezmeye başlamak çok mantıklı geldi. Hem otellerde birden fazla gece konaklama vardı, bu sebeple ülkeleri gezerken tempo çok ağır gelmeyecekti. Ülkeler arası geçiş mesafeleri de makul idi. Sadece Hallstatt’ın olduğu gün uzun yol gidecektik ama onu da göze almıştık. Fakat program güzergahı sonradan değişti, esas tura katılacak kişilere bildirilmediği için de önceden verilen programa göre gezeceğimizi düşündük… İlk gün Budapeşte’ye inince, bizleri Viyana’ya götürecek olan otobüse bindik. Ah o otobüs. Otobüsle yaptığımız bütün yolculuklarda koltuk araları dar diye yamuk yuluk oturduk ve perdesizlikten hiçbir 50 faktörün kurtaramayacağı şekilde kavrulduk. (Suratımı gören herkes ne kadar yandığımı söylüyor.) Sinekler, kuş sesleri ve rüzgar camın boşluklarından içeri sızarken, doğayı hissettiğim her ana şükrettim. 

Fotoğraf Altyazısı | Ash Gerlach (unsplash.com)
Bizim Olmayan Otobüs | Fotoğraf: Ash Gerlach (unsplash.com)

Hani sünnet çocuklarını yolda gezdirirler ya, tur boyunca biz de aynı öyle gezdik. Aheste aheste kırsalda yol alırken, bir tek üzerimizde maşallah yazısı eksikti çünkü nazar değecek bir yerimiz kalmamıştı. Şoför de yolun hakkını verdi, bizi görmeyen ev kalsın istemedi ve ne kadar çok sokak varsa hepsine girdi. Bunun sebebini sorduğumuzda haritalarımızın farklı olduğu cevabını aldık. Sanırsınız gidip Avusturya-Macaristan İmparatorluğu haritası açtık ve Viyana kapılarına dayanmaya çalışırken: ‘’Pardon neden bu yoldan gidiyoruz?’’ diye sorduk. Kanuni ile giden topçu birlikleri bu kadar zorlanmamıştır. Tarih kitaplarında Viyana Kuşatmasını güçleştiren etmenlerden biri hava koşulları diye geçer ya. Bizdeki etmen hava koşulları değildi.

Fotoğraf Altyazısı | Ahmad Tolba (unsplash.com)
Viyana | Fotoğraf: Ahmad Tolba (unsplash.com)

Viyana’da otobüsün çarşıya yakın yer bulması sebebiyle serbest zamanı orada aldık ve coşkuyla şnitzelimizi yerken, denk gelen katedrale bakarak ne güzel yerler dedik. Sonra ne mi oldu? Opera binası, üniversite, parlamento binası, tiyatro gibi yapılara otobüsten el sallayıp, şehrin dışına yakın bulunan otelimize gitmek üzere yola çıktık. Rehber sürekli bu yerlere 2-3 günün yetmeyeceğini, tekrar gelmemiz gerektiğini söyledi. O an ki içinde bulunduğumuz günlerin yetmesi gerektiğini idrak edememesi bizi üzdü. Çünkü sürekli mülteci olmayacağımızı ispat ederek vize almamız veya mülteci olmamız mümkün değildi.

Kimse bizi büyütürken saraylara layıksın demedi ama Viyana’da değil saray anca saray bahçesine layık olduğumuzu anladık çünkü sarayların içine bile vakit olmadığı gerekçesiyle giremedik. Saray bahçelerini geze geze, belediyelerin park bahçelerinde çalışmak için yeterince referans topladığımızdan emin bir şekilde Viyana’dan ayrıldık. Belki başka bir evrende sarayını geziyoruzdur Kraliçe Sisi… Diğer günler de gezdiğimiz yerlerde edinemediğimiz bilgiler neticesinde, turdan bazı arkadaşlar diğer turların rehberlerini dinledi. Oradan öğrendiklerimizle ve internetten okuduklarımızla yola devam etmeye çalıştık. Herkes bilgisini imece usulü aktardı, bilmediğine de Helenistik dedi. Çünkü kimsenin bir şey bilmediği yerde, her şeyin cevabı Helenistik olabilir. (Rehbere sorduğumuz her sorunun cevabı Helenistik’ti.)

Fotoğraf Altyazısı | engin akyurt (unsplash.com)
Helenistik Aşkına | Fotoğraf: engin akyurt (unsplash.com)

6. günün şafağında Bratislava’dan Budapeşte’ye geçerken bardağı taşıran son damla gerçekleşti. Otobanda kaldık. Başta yakıt pompasının bozulduğu söylendi ama aslında düpedüz benzin bitmişti. Rehber yeni aracın geleceğini ve bu aracın çekileceğini söyledi. Hazır olalım diye bavulları indirmemizi istedi ama ne gelen vardı ne de giden. Sonra Macaristan polisi geldi, otobanda bu şekilde durmanız tehlikeli diyerek bizi tekrar otobüse bindirdi. Bavulları sağ olsunlar turdan erkek arkadaşlar geri taşıdı. 4 saat sonra hareket ederek benzinliğe gittik. Orada da turdan bir kişi fenalaştığı için hastaneye geçtik. Hastane acil servisi yok diye hasta kabul etmedi. (Oysaki bizim ülkemizde sadece tavuk kabul edilmiyor.) Başka doktor bulundu ve otele geçiş yaptık. Bavulları indirdik ve turdan bir kişi dedi ki: ‘’Bu otele rezervasyonumuz yokmuş.’’ (Bu başımıza gelebilecek bir şeye hiç benzemiyordu, takdir edersiniz ki inanılmaz şaşırdık.)

Tur firması oteli değiştirmişti ancak rehberin haberi olmadığı için yanlış otele gitmiştik. O esnada turda en sakin olan kişilerin nasıl çıldırdığına şahitlik ettik ve rehber dedi ki: ‘’Ayağınızı öpeyim, lütfen araca binin.’’ Bir anda hepimiz otobüse doluştuk, sanırım ayağımızı öpeceğinden korktuk. Gerilim had safhada devam derken, turdan bir kişi sosyal medya aracılığıyla büyükelçiliğe ulaştı ve yaşadığımız bütün çaresizliği telefonda anlattı. Uluslararası düzeyde yaşadığımız rezalet, bürokrasi ile de tescillenmiş oldu. Gece yarısı kalacağımız otele geçiş yaptık ve rehberle ertesi gün haberleşmek üzere ayrıldık. Bir yanımız hala rehberle gezebileceğimize dair tuhaf bir umut besliyordu.

Fotoğraf Altyazısı | Etienne Girardet (unsplash.com)
Turist Olmak ya da Olamamak | Fotoğraf: Etienne Girardet (unsplash.com)

Ertesi gün yeni bir otobüs ve rehber gönderildi. Bundan son anda haberimiz oldu ve hemen aşağı inerek gezmeye başladık. Rehberin her cümlesini alkışladığımız, otobüse baktıkça gözlerimizin dolduğu bir gezi oldu. Akşam da kendimiz tekne turu ayarladık ve şehre güzel veda etmek istedik. Önceki günlerin ne kadar kötü olduğunu iyice anladığımız son günden bize kalan tek şey, ‘’bir daha tur mu, asla’’ pişmanlığıydı. Yine de ben turla gitmek istiyorum diyenleriniz için, bu turda ve önceki turlarda edindiğim tecrübelerden yola çıkarak, bu yazıyı özetler nitelikte bazı kişisel tavsiyelerim olacak. (Sizin de eklemek istediğiniz şeyler varsa lütfen yorumda belirtin.)

Rehber seçin. Rehber turun mihenk taşı. O kadar çok önemli ki. Gezmeden önce kesinlikle rehberi tanıyor olun ve gezeceğiniz bölgeyi iyi bilen -mümkünse yerlisi-, dinamik, planlaması iyi, sular seller gibi anlatacağından emin olduğunuz biri olsun. Hatta tarihte az bilindik hikayeleri anlatan ve o yörenin bakış açısıyla aktarabilen, konuya uygun kitap ya da film öneren, serbest zamanlar için sağlam tavsiyeler veren biri olursa gezi o zaman tadından yenmez. (Bunun için sadece özgeçmiş yeterli değil, rehberimiz öğretim görevlisiydi. Referansların fazlalığını ve en çok hangi bölgelerde rehberlik yaptığını baz alabilirsiniz.) Gidilen yerleri anlatamazsa, sadece yapılara dışarıdan bakan bir dış cephe sıva ustasına dönüşürsünüz. Eğer rehber iyi çıkmazsa da gezinizin üzerine bir bardak soğuk su için. Bu tarz keskin ifadeleri sevmem ama hayat buna mecbur bıraktı… Kısacası son hafta hangi rehber atanmış acaba diye beklemeyin, anlaşmada rehber belli değil derlerse sonuçta sizin de katılım durumunuz belli değil 🙂 

Fotoğraf Altyazısı | Jehyun Sung (unsplash.com)
Rehber | Fotoğraf: Jehyun Sung (unsplash.com)

Rotayı makul ve isteğiniz doğrultusunda seçin. Tur programları insanların dikkatini çekmek için lokasyon sayısını artırarak göz boyamaya çalışıyor. Hazır oraya gitmişken şurayı da göreyim mantalitesi, bir yerden sonra yalnızca şehrin meydanını görmekten ibaret oluyor. Az güne çok ülke gezmek isterseniz, bazı ülkelere maksimum 2 saat zaman verilerek transit geçileceğini bilerek hareket edin. Ülkeler arası saatlerce yol gitmek ve genellikle öğleden sonra gezmek sıkıntı değilse de bunu göze alarak yola çıkın.

Üstüne basa basa otel bilgilerini ve tur programını isteyin. Programda bir değişiklik yapılacaksa, bundan haberdar olmanız gerektiğini ve kendinize göre plan yapacağınızı yine vurgulayarak söyleyin. (Sonuçta firmaların tur programını değiştirme hakkı saklıysa, bizlerin de turdan bağımsız program yapma hakkı saklı.) Tur firmaları rotalarını ayarlarken, buldukları ucuz uçak bileti ile inilen yerde gezi başlıyormuş gibi gösterip sonradan değiştiriyorlar. Ayrıca değişen rota uymuyorsa da zaten bunu önceden bilmek sizin hakkınız. Belki turdan caymak isteyeceksiniz. Otel bilgisi de çok önemli, özellikle tura sonradan dahil olacaksanız bildiğiniz oteller dahi değişmiş olabilir. Turdan bir kişi son anda telefon açıp, teyit etmesi sayesinde tam ters istikamette olan otele gitmekten kurtuldu. Ek Bilgi: Bazen de tur firmaları yeterli sayıyı toplayamadığında, herkesi bir otobüste ortak bir programda toplayabiliyor. Dikkatli olmakta fayda var.

Fotoğraf Altyazısı | Glenn Carstens-Peters (unsplash.com)
Checklist | Fotoğraf: Glenn Carstens-Peters (unsplash.com)

Ekstra turlarda kesin istediğiniz program(lar) varsa, bunun yapılıp yapılmayacağını baştan konuşun. Viyana’da opera ekstra turdu ve siteye baktığımızda biletler tükendiği için ‘’nasılsa firma satın almıştır, turda alırız’’ diye düşündük ancak bilet alınmadığı söylendi. Rehber operaya ‘’lalalala ne gerek var’’ dedi ve o esnada sanatın göz bebeği Floransa kıta değiştirmediyse bir daha hiç değiştirmez.

Eğer gündüz programında, gezilecek yerlerdeki ekstra turlara katılmak istemezseniz kendi başınıza gezebileceğiniz, ulaşımı rahat ve iyi bir konumda bırakılacağınızdan emin olun. Bunu biz yaşamadık ama bazı firmaların, kişileri ekstra turlara mecbur bırakmak amacıyla şehrin ücra köşelerine bırakıp, o noktadan almak istemeleriyle ilgili çok fazla şikayet duyduk.

Diğer yerlerde fırsat olmadı ama Prag’ta Uber çok iyi çalışıyor. Turlarda konaklanacak otellerin çoğu merkezin dışında oluyor. Akşam bir şeyler yapmak isterseniz, toplu taşıma dışında bir alternatifiniz mutlaka olsun.

Diyelim ki yurt dışına turla çıktınız ve buna benzer bir tecrübe yaşıyorsunuz, sakin kalmaya çalışın ve internetiniz olsun. Bölgede gezilecek yerleri blog yazılarıyla ve oranın yerlisi ile konuşarak halledebilirsiniz. Sosyal medya paylaşımlarına güzel tavsiyelerle dönen arkadaşlar da olabiliyor. Ve tabii ki Google Haritalar ile gezemeyeceğiniz hiçbir yer yok, yine bir şekilde günü kurtarıyor.

Nasılsınız diye sorarsanız iyiyiz. Midemiz mineralli sulardan gaz dolu, su içmeye hasret bir şekilde vatanımıza döndük. Bir flaneur olamadık belki ama biz de çok geçtik bu yollardan, otobüsle. Rehber ‘’yol en iyi öğretmendir’’ demişti. Yolun bu kadar çok çetrefilli şey öğretmesini istememiştik. Bir sonraki turda görüşmemek üzere, sağlıcakla kalın.

Kapak Fotoğrafı: Unsplash/@ryanlum

İlginizi çekebilir: Sıla Demiral’dan Romantik Şehre Farklı Bir Bakış