Cilt bakımında akıl almaz bilgiler öğreniyoruz fakat vegan, doğal, organik, temiz, bitki bazlı içerik derken kafamız da bir yandan karışıyor bence. Temiz içerikli doğal ürünlere olan ilgimiz de bu sayede artıyor aslında. Güvenilir, doğal ve aynı zamanda etkili içerikler bulmak için daha çok çaba harcıyoruz. Bu arayış beni kimya mühendisi bir anne ve ekonomist kızı tarafından kurulan; doğallığı ve bilimselliği benimseyen bir cilt bakım markası Pure Project’le tanıştırdı. Ben de bu kafamızı karıştıran noktaları ve Pure Project ile ilgili merak edilenleri markanın kurucuları Gözde ve Cansın Tansuğ’a sordum.

Gözde ve Cansın öncelikle tanıştığımıza çok memnun oldum. Kimya mühendisi bir anne ve ekonomist kızı olarak birlikte cilt bakımı üzerine çalışıyorsunuz. Bu yönlenme nasıl bir arayıştan doğdu?

Cansın Tansuğ: Biz de çok memnun olduk! The Magger ile bir araya gelmek gerçekten çok güzel ve keyifli. Evet, biz anne-kız olarak Pure Project markasını yarattık. Aslında bizim birlikte çalışma fikrimiz hep vardı. Ben yatırım bankasında çalışırken de sürekli “beraber ne yaratabiliriz?” diye düşünürdük. Biraz annem şekillendirdi bu yolu diyebiliriz, çünkü kozmetik üretimi ve formülasyonu ile ilgilenmeye başladı.

Pure Project’in ilk serisi olan ve bebek & çocuklara yönelik ürünlerimizin doğuşu da şöyle oldu: Bir gün annem ile birlikteyken bana, “Sen bebekken sana kullandığım şampuan nasıl 25 sene sonra hala aynı formüle sahip inanamıyorum” dedi. “Bu kadar bilgiye sahibiz, zararlı içerikler ile ilgili bilinçlendik, ancak hala aynı formül… 25 sene…”  

Annem bunları bana anlatırken benim de içimdeki o korkusuz girişimci ortaya çıktı ve “O zaman biz bebek ürünleri yaratalım, en iyi hammaddeleri seçelim, şu an için var olan en güncel bilgiler ışığında bitki bazlı formüller geliştirelim” dedim. 2 sene kadar Little Pure Project üzerinde çalıştık ve 5 bebek ürünü ile 2019 yılında satışlarımıza başladık. Şu anda ise 25 farklı ürünümüz var, bebekler, çocuklar, kadınlar ve erkekler için. 

Pure Project’in mottosu “Doğadan Gelen Saf Bakım”. Açıkçası ben “organik, “bitki bazlı”, “vegan”, “sürdürülebilir” gibi sık rastladığımız ama anlamını tam olarak bilemediğimiz kavramlara mesafeli yaklaşan biri olarak markanın ardında bir kimya mühendisinin olduğunu görünce çok rahatladım. Bize biraz bu kavramların gerçekten ne anlama geldiğiniz açıklayabilir miydiniz?

Gözde Tansuğ: Kozmetik ürünlerin amacına uygun ve etkili olması ilk önce hammadde seçimiyle başlıyor. İşlevsellik, kalite, kullanılabilirlik, güvenlik, mevzuata uygunluk ve maliyet en önemli kriterler. Her bir bileşenin oluşturduğu yararları ve riskleri belirlemek çok önemli. Son yıllarda tüketiciler ciltlerine sürdükleri içerikler konusunda daha bilinçli seçimler yapıyorlar, pandemi de tercihleri oldukça şekillendirdi. Bütün bunlar göz önüne alındığında hammadde seçimlerimizde bileşenlerin kaynağını dikkate alarak işe başladık. Doğada var olan, kimyasal madde eklenmemiş, yapay hiçbir bileşen içermeyen ürünler tasarlamaya çalışıyoruz. 

Doğal kozmetik, vücut, saç ve cilt bakım ürünleri için bir tanım yapmak gerekirse, şöyle söyleyebiliriz; doğal kozmetikler, bitki ve mineral gibi doğadan elde edilen hammaddelerden ve yenilenebilir doğal kaynaktan yapılır. Doğal kozmetiklerde kullanılan aktif maddeler, kimyasal olarak sentezlenmek yerine, yenilikçi ekstraksiyon ve işleme yöntemleri kullanılarak doğal içeriklerden elde edilir. Hammaddeler en az miktarda işleme tabi tutulur ve işleme yöntemlerinin zararlı etkisi insanlara, hayvanlara ve dünyaya en aza indirilir. Doğal kozmetikler vücudu, cildi ve saçları güzelleştirmeye ve parlaklaştırmaya yardımcı olur ve hiçbir petrol bileşeni içermezler.

Sertifikalı organik kozmetiklerde ise kullanılan bitkisel hammaddelerin %95’i organik çiftliklerden gelir. Organik tarım, çevreye ve insan sağlığına olumsuz etkisi olan sentetik pestisit, fungisit ve herbisitlerin kullanımına izin vermemesi nedeniyle önemli avantajlar sunar. 

Vegan kozmetik ürünleriyse jelatin, kolajen gibi hayvansal kaynaklı veya bal, balmumu, süt gibi hayvansal yan ürünler içermeyen bileşenlere sahiptir.

Kozmetik sektörü açısından “yeşil” ve “sürdürülebilir” kozmetikler, yenilenebilir hammaddelerden üretilen doğal içeriklerin kullanıldığı kozmetik ürünler olarak tanımlanır. Biyolojik olarak parçalanabilen, sürdürülebilir kaynaklardan elde edilen hammaddeler suların ve çevrenin korunmasına katkıda bulunur. Birçok şirket, yenilenemeyen ve ekonomik açıdan değişken bir kaynak olan petrolden elde edilen petrokimyasal içerikleri kullanabiliyor. 

Cilt bakımı adına son dönemde yaşadığımız en büyük kafa karışıklıklarından biri “doğal” ifadesini bilimden uzak olarak düşünmek. Oysa bu ikisi birbirini destekleyen kavramlar. İşin tam kucağında bulunanlar olarak sizler bu ilişkiyi nasıl açıklarsınız?

Gözde: Evet, kozmetik piyasasında “doğal” kelimesinin tam olarak neyi karşıladığının netleştirilmemesi ve doğal hammaddeler içinde zararlı bileşenlerin var olabileceği, bilimsellikten uzak mı olduğu sorusunu akla getiriyordu. Temiz kozmetik hedefiyle bir yandan yeni düzenlemeler hızlıca biz üreticilerin hayatına girerken, diğer yandan doğal bileşenlerle ilgili bilimsel çalışmalar artarak devam ediyor. Tahriş ediciler, alerjenler, potansiyel kanserojen ve endokrin bozucular belirlendikçe kullanımları ya yasaklanmakta ya da sınırlandırılmakta. Bilim destekli güzellik mümkündür, takibi gereklidir. Bilimsel gelişmeleri yakından takip etmek, buna uygun formülasyonlar ve yöntemler geliştirmek bizim olmazsa olmazımızdır. Pek çok doğal içerik cilt için faydalıdır; işin püf noktası, kullanım oranına göre hangilerinin faydalı, hangilerinin cilde zarar verebileceğini bilmektir. Ancak tüketicilerin de ciltlerini tanıması, kendilerine zarar veren spesifik bileşenleri içeren ürünleri satın almaması gerekir.

Pure Project iki jenerasyonun kadınlarını bir araya getiren bir girişim. Farklı deneyimlere ve bakış açılarına sahip ortak kurucular olarak birbirinizden öğrendikleriniz neler?

Gözde: Ben kızımdan bir şirketin finans tarafının nasıl geliştirileceğini, pazarlama ve reklam alanındaki faaliyetlerin nasıl düzenleneceğini öğreniyorum. Hedeflere ulaşmak için gösterdiği çabaya, planlama ve iş idaresindeki becerilerine hayran oluyorum. Kızım Cansın ve ortağım Cansın çok farklı. İkisini de tanıdığım için çok şanslıyım.

Cansın: Aslında biz iş yerinde anne-kız değiliz, o işin iyiye gitmesi için çabalayan iki ortağız. Fikir ayrılıklarımız tabii ki oluyor, ancak her zaman Pure Project’i geliştirmek ve büyütmek ortak amacımız. Benim jenerasyonumun getirdiği aceleciliğin ve paniğin annemde olmadığını görüyorum. Gerçekten ürün iyi olana kadar test ediyor, bazen aylar, yıllarca ürünlerin formülleri üzerinde çalışıyor. Bizim için ürünün etkisi en önemli konu, bu sebeple bütçemizin en büyük kısmını Ar-Ge’ye ve üretime ayırıyoruz. Aslında birçok marka için olmasa da pazarlama bizim için ikinci planda. Annemden her konuda aceleci olmamayı, emin adımlarla yürümeyi, doğru ürünleri yaratmanın daha önemli olduğunu ve başarının zaman alabileceğini öğreniyorum.

Hayvanlar üzerinde test yapılmıyor olması pek çoğumuz için vazgeçilmez bir kriter. Bununla birlikte bu testlerin alternatiflerinin ne olduğu konusunda çok da fikir sahibi değiliz. Sizler Pure Project’te hangi testleri yapıyorsunuz? Sizce tüm cilt bakımı markalarının hayvanlar üzerinde test yapmayı terk etmesi mümkün mü?

Gözde: Hayvanlar üzerinde test edilen kozmetik ürünlerinin Avrupa Birliği pazarına girmesi, 2004 yılından beri yasak. Ancak bu yasağı getiren kanun, insan sağlığına ciddi etkileri olan birtakım ürünlerin güvenli olduğunu ispatlamak amacıyla 2013 yılına kadar uzatılmıştı. Avrupa’da bu gelişmeler yaşanırken, Avrupa Birliği ile uyum sürecinde olan Türkiye kozmetik mevzuatında da 2005 yılında kozmetik amaçlarla üretilen hammaddeler ve ürünler için tedarikçilerin, üreticilerin ve kozmetik ürünlerde test hizmeti sunan müesseselerin hayvan testleri yerine alternatif yöntemler geliştirilmesi zorunlu hale getirilmiştir. Kozmetik ürünler üzerinde hayvan deneylerine alternatif olarak kullanılabilecek test metotlarının OECD ve ECVAM tarafından onaylanmış, doğrulanmış güncel test metotları olması gerekmektedir. Bu amaçla alternatif deri/göz iritasyon, korozyon, duyarlılık, emilim testleri gibi testler yapılmaktadır. İn vitro (laboratuvar ortamında ya da yapay koşullarda) cilt modellerinde, yetiştirilmiş insan derisi hücreleri gibi gerçek derinin yapısına ve işlevine çok benzeyen dokular kullanılır. Bu modeller, insan derisinin epidermal ve dermal katmanlarını simüle edecek şekilde yapıldıklarından fizyolojik açıdan daha gerçekçi bir platform sunar.

Cansın: Biz Pure Project olarak sadece bitmiş ürünlerimizde değil, hammaddelerimizde de hayvan testlerinin yapılmadığını kanıtlayarak “Leaping Bunny” sertifikasını almaya hak kazandık. Tüketicilerin bilinçlenerek, kozmetik ürün etiketlerinde veya paketlerinin üzerinde zıplayan tavşan ikonunu araması ve doğruluğunu “Leaping Bunny” veya PETA web sayfalarından kontrol etmesi gerekmektedir. Böylece kozmetik üreticileri ve hammadde tedarikçileri alternatif testleri yapmak zorunda kalacaklardır.

Kapak Fotoğrafı: Gözde & Cansın Tansuğ

İlginizi çekebilir: Esra Saruhan’dan Madam C.J. Walker