Leonardo da Vinci dediğimde aklınıza ilk olarak ne geliyor? Keskin zekasıyla harmanlanmış yeteneği mi, yüzyıllardır şifresi çözülememiş tabloları mı yoksa Rönesans’a damgasını vuran özgün sanatçı kimliği mi? Da Vinci yüzyıllar sonra dahi sanatın, aritmetiğin, doğanın ve felsefenin kapılarını binlerce insana açacaktı. Sadece dünya sanatına, Rönesans’a, kendinden sonra gelen yüzlerce sanatçıya ilham olmakla kalmayacak, eserleriyle adeta zihinlerde yer edinerek ufkumuzu açacaktı. Yazımda Leonardo da Vinci’nin 1473’te resmettiği Arno Vadisi Manzarası’nı, “Yokoluş perspektifi” kapsamında incelemek istiyorum.

Leonardo da Vinci | Fotoğraf: Pinterest.com

Leonardo Da Vinci

15 Nisan 1452’de Ser Piero di Antonio’nun çocuğu olarak dünyaya gelen Da Vinci, dünyaya gözlerini açarken ailesi dahil hiç kimse onun gelecekte bırakacağı izleri tahmin edememişti… Leonardo yüzyıllar sonra dahi sanatın, aritmetiğin, doğanın ve felsefenin kapılarını binlerce insana açacaktı. Sadece dünya sanatına, Rönesans’a, kendinden sonra gelen yüzlerce sanatçıya ilham olmakla kalmayacak, eserleriyle adeta zihinlerde yer edinerek ufkumuzu açacaktı.

1500’lü yılların İtalya’sında erkekler yaşadıkları en önemli olayları defterlere kaydederdi. Leonardo’nun büyükbabası da geleneklerine uydu ve yüzyıllar boyu daha nice defterlere, kitaplara Leonardo’nun adının yazılacağını bilmeden Leonardo doğduğunda deftere şu satırları yazdı;

1452. 15 Nisan Cumartesi günü, gece saat 03.00’te bir torunum doğdu. Oğlum Ser Piero’nun oğlu. Adını Leonardo koydular. Bartolomeo da Vinci oğlu Piero, Nanni Banti oğlu Papino, Tonino oğlu Meo, Malvolto oğlu Piero, Venzo oğlu Nanni, Alman Giovanni oğlu Arrigo, Domenico di Brettone kızı Lisa, Giuliano kızı Antonia, Barna kızı Niccolosa, Nanni di Venzo’nun kızı Maria, Previcone kızı Pippa’nın katıldığı törenle, Rahip Bartolomeo da Vinci oğlu Piero, çocuğu vaftiz etti.”

14 yaşına kadar büyükbaba ve büyükannesiyle yaşayan Da Vinci, ikisinin art arda kaybetmesi üzerine 1466’da babasıyla birlikte Floransa’ya taşındı. Aslında bu adım onun zihinsel ve sanatsal yönünün devrimi için bir başlangıç niteliğinde çünkü Rönesans’ın tüm yetkin sanatçıları o dönemde üretimlerini Floransa’da gerçekleştiriyorlardı. Babası, Leonardo’yu dönemin ünlü ressam ve heykeltıraşı Andrea del Verrochio’ya emanet ettiğinde hâlâ ileride oğlunun noter olacağından emindi. Ancak Leonardo’nun aritmetiğe olan yatkınlığı, anatomiyi sindirebilme gücü, geometri ve matematiğe olan ilgisi pratiğe dönüşmeye başladığında, bu yetenek ne kendisi için ne de hocaları için göz ardı edilemezdi.

Bruno Nardi’nin Leonardo da Vinci adlı kitabında bahsettiğine göre babası, tıpkı ailenin geri kalanı gibi Leonardo’nun da noter olacağından emindi. Ancak olaylar emin olduklarımız üzerine değil, kaderin yaşamamızı istediklerine bağlı olarak gelişir. Babasını ve tüm ailesini noter olmayacağına ikna etmek zordu. Noterlik aile mesleği olduğundan daha doğduğu anda bu kaftan üzerine geçirilmişti bile. Yüzyıllar geçse dahi dünyada bazı şeylerin hala aynı kaldığını görmek sizce de ürpertici değil mi? Leonardo’nun yeteneği, yaptığı çizimler, olayları kağıda aktarış tarzı ve derin derin gözlemleri ailesini noter olmayacağına ikna etmişti. Şöyle diyordu babasına Leonardo, noter olmayacağını kesin ve net vurgularken; “Benim için kaygılanmayın. Ben herkesten farklı bir ressam olmak istiyorum ve bunun için başkalarının ihmal ya da göz ardı ettiği şeyleri incelemem gerekiyor. Ben, sonsuz olan nedenleri resme aktarabilmek için, sonuçları değil, nedenleri bilmek zorundayım.” Hiçbir şeyden habersiz, dönemin Floransa’sında yaşayan, sepetlerle üzümler taşıyan sıradan biri dahi, Leonardo’nun sadece bu sözleriyle yüzyıllara damga vuracağını hissedebilirdi…

Arno Vadisi Manzarası

Arno Vadisi Manzarası, Leonardo da Vinci, 1473 | Fotoğraf: Pinterest.com

Tarihler 1473’ü gösterirken bugünün ustası, o dönemin çırağı Leonardo da Vinci ikinci eseri Arno Vadisi Manzarası’nı resmetti. Amcasından aldığı ince gözlem gücü ve doğa merakıyla tabii ki doğayı tasvir edecekti. Üstelik sadece bu da değil, Leonardo doğadaki olaylar üzerine felsefe yapmayı, araştırmayı, didik didik incelemeyi çok seviyordu. Zaten yaşadığı dönemin en önemli özelliği Eski Yunan düşüncesine eğiliş, felsefik düşünceler, doğayı yeniden keşfetme ve aydınlanmaydı.

Leonardo da Vinci’nin dehasının yansıdığı bu resimde, derinliğin artmasıyla birlikte detayların azaldığını görüyoruz, kağıdın rengi adeta resme hakim oluyor. Bu teknik daha sonraları “Yokoluş perspektifi” olarak adlandırılmaya başlanıyor. Siz de sanki baktıkça resim sizi içine alacak, bir anda kendinizi sivri tepelerin üzerinde bulacakmışsınız gibi hissetmiyor musunuz?

Arno Vadisi Manzarası uzun yıllar Leonardo da Vinci’nin ilk eseri olarak bilinse de 2018 yılında, yapılan uzun araştırmalar sonucu başka bir eser ortaya çıktı. Böylelikle Arno Vadisi Manzarası sanatçının yapmış olduğu ikinci eser olarak tarihe geçti.

Yaşadığı dönemden, yarattıklarından, vizyonundan ve birçok sanatçıya rol model olmasından yüzyıllar geçse dahi bizi hala şaşırtan, arkasından ne geleceğini bilmemenin heyecanıyla bizi saran Da Vinci, bizlerin yanı sıra gelecek nesilleri şaşırtmaya devam edecek gibi duruyor!

Kapak Fotoğrafı: britannica.com

İlginizi çekebilir: Ece Yılmaz’dan Auguste Rodin’den Öpücük