Edebiyatın ve yazının verdiği geniş olanaklar sinemada ve televizyonda mevcut olmadığından dolayı hissedilen eksiklik kendini Expats’da da gösteriyor. Bu noktada sıradan okuyucu ve seyricilerin seslendireceği şekilde “romanlar her zaman filmlerden ve dizilerden daha iyidir” klişesini tekrar etmeyeceğim. Her zaman için bir metnin görsel olarak adaptasyonunun yaratabileceği sorunlar düşünüldüğünde yönetmene ve senariste haksızlık yapmamak gerektiğini ve diziyi veya filmi, ana kaynağından bağımsız kendi başına bir yapıt değerlendirmek gerektiğine inanırım. Öte yandan Expats’da  olduğu gibi çok karakterli ve olay örgüsü yoğun bir metnin uyarlamasında, hele de bu örnekte olduğu gibi yapım tüm bu unsurları kapsamaya girişince, bazı sorunların çıkması da kaçınılmaz oluyor.

Expats | Fotoğraf: USA Today

Expat yaşamı, kendine özgüdür. Ancak yaşayanların bilebileceği veya bir expat yakınını ziyaret eden birinin kısa süreli de olsa gözlemleyebileceği, kendine has özellikleri ve dinamikleri olan bir yaşamdır expatlarınki. İki yıldan fazladır ailesiyle birlikte expat yaşamı süren biri olarak bu yaşamın, yaşadığınız ülkeye göre elbette değişiklik gösterse de, farklı boyutları olduğunu söyleyebilirim. Bir taraftan kendi ülkenizin üzerinde bir finansal ve toplumsal statü ve onun getirdiği lüksler (özel şoför, hizmetçi, vb. ) bir tarafta küçük bir cemaat içinde yaşamanın getirdiği ‘ışıltılı cemiyet hayatı ve kuralları ile arka planda tüm hızıyla ve suçluluk veren zevkiyle kaynatılan dedikodu kazanı’ (itiraf edeyim expat yaşamının en zorlandığım boyutu belki de bu cemiyet hayatına katılma, günümüz Türkçesiyle sosyalleşme zorunluluğu) ve özleyenler için ülkesi (ben yaşadığım yerden son derece memnunum), ailesi, eşi dostu… Dolayısıyla Expats içeriğinden ve bir Nicole Kidman dizisi olmasının ötesinde sadece başlığıyla bile ilgi çekici bir dizi olma potansiyeli taşıyordu.

Dizinin içeriğine ve eleştirisine girmeden nasıl hayat bulduğuna dair   dizinin yapımcısı ve başrol oyuncusunu Nicole Kidman’a kulak verelim. Entertainment’de yayınlanan röportajında Kidman şöyle diyor: “Kızkardeşim Singapur’da bir expat olarak yaşarken bana ‘kitabı okumalısın’ dedi. Okudum ve geliştirmek için yıllar harcağım. The Farewell’i gördükten sonra utanmazca Lulu’nun peşine düştüm ve lütfen bunu yapalım.”

Romanı okumadığım için Kidman’ı ve kardeşini çeken neydi tam olarak bilmiyorum ama dizinin uyarlanması sırasında bir metinden uyarlanan pek çok dizi ve filmin içinde düştüğü bir dertten muzdarip olduğunu söyleyebilirim. Edebiyatın ve yazının verdiği geniş olanaklar sinemada ve televizyonda mevcut olmadığından dolayı hissedilen eksiklik kendini Expats’da da gösteriyor. Bu noktada sıradan okuyucu ve seyricilerin seslendireceği şekilde “romanlar her zaman filmlerden ve dizilerden daha iyidir” klişesini tekrar etmeyeceğim. Her zaman için bir metnin görsel olarak adaptasyonunun yaratabileceği sorunlar düşünüldüğünde yönetmene ve senariste haksızlık yapmamak gerektiğini ve diziyi veya filmi, ana kaynağından bağımsız kendi başına bir yapıt değerlendirmek gerektiğine inanırım. Öte yandan Expats’da  olduğu gibi çok karakterli ve olay örgüsü yoğun bir metnin uyarlamasında, hele de bu örnekte olduğu gibi yapım tüm bu unsurları kapsamaya girişince, bazı sorunların çıkması da kaçınılmaz oluyor.

Expats | Fotoğraf: The Telegraph

Expats, ABD’den Hong-Kong’a taşınmış Margaret Woo (Nicole Kidman) ve Clarke Woo (Brian Tee) çiftinden ve çiftin üç çocuğundan oluşan bir expat ailenin en küçük üyesi Gus’ın bir gece, pazarda kaybolması ana teması etrafında farklı karakterler ve onların yaşamlarına dair olayların kesişmesinden oluşan bir karakterler-olaylar-temalar örgüsü üzerine kurulu.

Ön planda en küçük çocuklarının aniden kaybolmasından kaynaklı yaşanan bir aile trajedisi ve yas tutma hali varken diğer tarafta kendini keşfetme sürecinde, kaba, vurdumduymaz ve bencil, ki bu özellikleri Gus’ı pazarda kaybetmesine yol açıyor, genç Kore asıllı Amerikalı Mercy; geçmişi ve ailesi yüzünden büyük travmalar yaşayan ve bir türlü çocuk sahibi olamadığı kocasıyla evliliği çatırdayan Hint asıllı Amerikalı Hilary (Saraya Blue), Woo ailesine sadakati ile kendi ailesi arasında kalan Filipinli yardımcı Essie (Ruby Ruiz) ve varoluş sorunları içinde boğulan, kapısını sevmesine rağmen evliliğinde daralmış bunalım David (Jack Houston) arka planda karakterleri olarak yaşadıklarıyla dizide arz-ı endam ediyorlar. Ediyorlar ve dizinin en önemli ve maalesef onu çok başarılı bir yapıt olmaktan alıkoyan zaafını oluşturuyorlar: Dizi bu kadar tema ve karakter altında eziliyor ve her bir parçası adeta başka bir bir yere savruluyor. Sonuçta da odaklanmayı zorlaştıran; her bir karakter ve olayın yüzeysel olarak geçilmesine yol açan bir dağınık hal çıkıyor ortaya. Oysa, bir ailenin başına gelebilecek en kötü şey olan çocuklarının kaybolması olayı başlı başına büyük ve yoğun bir tema.

Editör Notu: Yazının devamı spoiler içermektedir.

Expats | Fotoğraf: The Wrap

Nitekim dizinin sivrildiği bazı anlar bu tema etrafında gerçekleşiyor. Örneğin Gus’ın kaybolmasının dolaylı nedenlerinden birinin Margaret’in Gus’ı yardımcıları Essie’den kıskanması ve bu yüzden de alternatif bir yardımcı arayışı sürecinde Mercy ile bir tür deneme amacıyla akşam yemeğine gitmelerinin olduğunun vurgulanması bunlardan biri. Yemeğe çıktıkları gece Mercy’nin Gus’ı kaybetmesi üzerine Margaret’in yaşadığı derin suçluluk ve anneliğini sorgulaması bu yas sürecini çok daha derin bir şekilde seyirciye yansıyabilirdi. Keza, altan alta, taşınmadan önce tanınan ve toplumun ileri gelenleri ile çalışan bir peyzaj mimarı olan Margaret’in kocasının işi için kariyerini bırakıp Hong Kong’a gitmesi ve orada istediği iş ortamını bulamamasının da etkisiyle (ki bu büyük ağırlığı kadın olan expat eşlerinin bir kaderidir) Gus’ın kaybolmasını expat olmalarına bağlaması bize bu kayboluşun etrafında ailevi ve kişisel bunalımlarıyla, hesaplaşmalarıyla yoğun ve derin bir bağlam oluşabileceğini ve dizinin de bu bağlam üzerine oturabileceğini gösteriyor.

Dizi bu yolu izlemeyerek ve hatta bu kayboluştan en çok etkilenen diğer kişi, baba Clarke’ı ikinci plana atmayı göze alarak  (oysa üç çocuğu içinde Gus’ın ona benzediğini ve dolayısıyla da Asyalı gibi gözüktüğünden dolayı çocuk ticaretinin çok yaygın olduğu Asya Pazarı’nda daha kolay satılabileceğini söyleyerek o da bir başka şekilde suçluluk duymaya başlıyor ki bu da kayboluş teması etrafındaki kişisel dramların ne kadar derinleşebileceğine dair iyi bir örnek sunuyor) diğer karakterlere ve onların yaşamlarına da kamerasını çeviriyor. Mercy’nin Gus’ı kaybetmek dolayı kıvrandığı vicdan azabı, iyi eğitimine ve ABD vatandaşı olmasına rağmen kendisini bulma bahanesiyle yabancı bir ülkede garsonluk yapması ve Gus’un kaybolduğu gece bu olay dolayısıyla tanıştığı Davidle beraber olup aynı zamanda yeni tanıştığı bir kızla bir ilişki yaşayacakken hamile olduğunu öğrenmesi dikkati bir anda ona çekiyor. Diğer tarafta David ile çatırdayan evliliği üzerine bir de babasının ölüm döşeğinde olması ve adeta düşman olduğu sorunlu ve travmatik annesinin ziyaretinin ağırlığıyla savrulan Hilary’nin babasıyla ve geçmişiyle hesaplaşması anlatılıyor. Beşinci bölümdeyse, aralarında Essie ve Hilary’nin yardımcısının da olduğu Hong-Kong’da yaşayan expatların Filipinli yardımlarının hayatlarına ve onların kendi aralarında, bir tür dayanışma ama yanı zamanda bir dedikodu ağı olarak da, kurdukları cemaate odaklanıyor. Hatta arka planda Hongk-Kong’da üniversite öğrencilerinin başlattığı demokratikleşme hareketleri ve o hareketin önde gelen sözcülerinin birinin annesi ile ilişkisi de yer alıyor.

Expats

Her ne kadar diziye The Guardian’daki köşesinde beş üzerinden üç yıldız veren televizyon eleştirmeni Lucy Mangan bu bölümün adeta bir bağımsız bir film tadında olduğunu ifade etse de ben, benzer bir durumu bizim etrafımızdaki, hatta bizzat bizim yardımcımız Anita da dahil, Filipinli yardımcılarda da gözlemlememe ve bölümün bazı anlarının da bu yüzden çok hoşuma gitmesine rağmen, bu bölümün dizinin genel seyri içinde gereksiz ve odak dağıtıcı olduğunu düşünüyorum.

Tüm bu dağınıklık dizinin seyredilmesini ve bir noktada da odaklanmayı zorlaştırıyor. Her bir bölüm adeta kendi içinde orta metraj bir filmmiş gibi ilerliyor. Yas, ebeveynlik, expat yaşamı, ırkçılık, cinsellik, evlilik, sınıfsal ayrışma, zengin ikiyüzlülüğü, hatta tanrı-din-ateizm-dua gibi farklı kavramlar da bu karakterler ve olaylar geçidinde altı bölüm boyunca salınıp duyuyor. Bu noktada şunun altını çizmem lazım. Dizinin uyarlandığı, Hong-Kong asıllı Amerikalı yazar Janice Y.K. Lee’nın The Expatriates romanın sunduğu geniş olanaklar dolayısıyla tüm bu karakter, olay ve kavramları hakkını vererek anlatıyor olabilir. Dolayısıyla, diziyi kaynağı olan yapıt ile kıyaslamak için romanı da okumak gerekir. Yorumlarımın sadece diziye bakarak yapıldığını ifade etmem gerek. Merak edenlerin Lee’nin uluslararası bir edebiyat yıldızına dönüşmesini sağlayan ilk romanı The Piano Teacher’a da bakabilirler.

Peki dizinin hiç mi erdemi yok? Aksine dizi pek çok iyi unsura sahip ve bu açıdan da nihai değerlendirmede ortalamanın üstünde (ben de Mangan’a katılıyorum ve beş üzerinden bir not vermem gerekirse üç veririm) bir yapım olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim kendi adıma.

Expats

Öncelikle çok güzel çekilmiş bir dizi. Sanat ve görüntü yönetmenliğinin çok başarılı olduğu dizi Hong-Kong’un gökdelenler arasında sıkışmış topoğrafyasını ve kentsel alanını; bunaltıcı, nemli ve gri atmosferini çok başarılı bir şekilde yansıtıyor ekrana. İç mekanların ışık ve tasarımları da dizinin genel atmosferini güçlendirdiğini ve zenginleştirdiğini söylemek mümkün.

Expat yaşamına dair detaylar; evlerde yardımcı olarak çalışanların aile yaşamı içindeki konumlarının ikirciklikliği (bir yanıyla ailenin bir üyesi ama aynı zamanda bir çalışan) ve bunun yarattığı sınıfsal gerilim dizinin başarıyla aktardığı temalar… Woo çiftinin ölü bulunan bir çocuğun cesedini kontrol ettikleri morg sahnesinin de öncesi ve sonrasıyla diziye damga vurduğunu söylemeliyiz!

Oyunculuklara gelirsek, bence dizinin en renkli ve karmaşık karakteri Mercy rolünde Ji-Young Yoo çok başarılı bir profil ortaya koyuyor. Hilary rolünde Saraya Blue’nun da dizide sivrildiği söylenebilir. Görece az gözükse ve bir tür misafir oyuncu gibi konumlanmış olsa da David rolünde Jack Houston’nun da kötü iş çıkarmadığını düşünüyorum. Dizinin başrolünde olduğunu söyleyebileceğimiz Nicole Kidman ve Brian Tee’ye gelirsek… Dizinin dağınıklığı ve senaryo yapısı gereği ikinci plana atılmış olan Clarke Woo karakterini canlandıran Tee oyunculuğunu gösterecek bir alan bulamıyor. Gösterme şansı bulduğu anlarda da pek inandırıcı olamıyor. Morg sahnesi oyunculuğunun en çok parladığı an ama orada da genel atmosferin ve usta yönetmenliğin bu parlamada başat olduğunu düşünüyorum.   

Gelelim expat karısı Nicole Kidman’a… Expats’ın kuşağının en başarılı oyuncularından biri olan Kidman’ın yaşlandıkça estetik operasyonlarla beslemeye çalıştığı imajına olumlu bir katkı yaptığını söylemek zor. Kidman dizide son dönemde yaptığı en iyi şeyi, kişisel ve aile yaşamında trajediler yaşayan ayrıcalıklı ama mutsuz hüzün kraliçesi kadın rolünü bir kez daha canlandırıyor ve elbette de altından başarıyla kalkıyor. Öte yandan aralarında benim de olduğum hayranlarında görece bir hayal kırıklığı yaşatıyor.

İlk olarak Big Little Lies (2017-19) ile başlayan bu rolleri serisi sonrasında The Undoing (2020) ile son olarak da Expats ile devam ediyor. Arada bir de üst düzey bir CIA yöneticisini canlandırdığı casusluk draması Special Ops: Lioness (2023) gibi bir televizyon çalışması da var. Kidman çapında bir oyuncunun yeteceğini niçin son dönemde sadece bu rollerde harcadığını düşünmeden edemiyor insan. Oysa Kidman sadece büyük yapıtlarda değil Dogville (2003), Birth (2004), Margot at the Wedding (2007), The Paperboy (2012) ve Stoker (2013) gibi alternatif bağımsız yapımlarda da oynayan önemli bir sinema insanı ve dolayısıyla daha farklı rollerde onu görmek biz sinema severlerin hakkı diye düşünüyorum. Benim gibi iflah olmaz Kidman hayranları, expat yaşamını merak edenler, karanlık ve ağır bir aile trajedisi sonrası yaşanan bunalım altında ezilmem diyenler için ilginç bir deneyim olabilir.

Son bir not, dizinin Alec Weston imzalı müziklerinin de diziden ayrı olarak dinlenmeyi hak eden başarılı bir çalışma.

Kapak Fotoğrafı: Expats

İlginizi çekebilir: Bülent Tunga Yılmaz’dan The Killer