Bu yazımda Edward Hopper’ın resimlerindeki nostaljik dokuyu tartışmış olsam da, yazıya başlarken Hopper’ın da bu konuya dahil olacağını asla tahmin etmedim. Aslında, bir süredir hayatımda hatrı sayılır bir yer kaplayan nostalji hissini daha yakından tanımak amacıyla üzerinde okumalar yapmaya ve okuduklarımla birlikte kısa bir yazı yazmaya karar vermiştim. Ancak, tüm bu okumalar beni hüzün ve umut gibi farklı duyguları aynı anda hissettiren, zihnimde,ruhumda oldukça nostaljik bir atmosfer yaratan Hopper’ın “Rooms by the Sea” (1951) isimli eserine doğru yönlendirdi. Durum böyle olunca, ben de nostaljiyi ve Edward Hopper’ın sanatıyla olan ilişkisini incelemeye karar verdim… Haydi, bu ilişkiye biraz daha yakından bakalım 🙂

Nostalji Üzerine Düşünenler

Nostalji: isim Geçmişte kalan güzelliklere olan özlem duygusu ve bu duygunun baskın bir duruma gelmesi; geçmişseverlik, gündedün (TDK)

Öncelikle birçok araştırmacı ve yazar, Türk Dil Kurumu ile nostaljinin tanımı hakkında aynı noktada buluşmuş diyebilirim. Birçok tanıma göre de nostalji, pozitif ve hüzünlü duyguların karışımı ile karakterize edilen, otobiyografik anıların eşlik ettiği geçmişe duyulan bir özlem türüdür yani Türk Dil Kurumu’nun deyişi ile gündedün (bu terimi ilk kez duydum ve çok sevdiğimi belirtmek isterim :)). Tanıdık kokuları, şarkılar duymak, fotoğraflar veya kişisel anlam taşıyan  eşyaları görmek ya da mekanı ziyaret etmek kişiyi aniden geçmişe götürebilir ve o anıya ait duyguları, düşünceleri canlandırarak geçmişe olan özlemi besler. Bu özlem duygusuna zaman zaman melankoli de eşlik edebilir çünkü kişinin geçmişe duyduğu özlem, o anların tekrar yaşanmayacağını kabullenerek gerçekleşir. Bu durum, geleceğe yönelik hedeflerimizi ertelememize veya anıları idealize etmemize yol açabilir. 

Özellikle uzun süren nostalji, geçmişe duyulan özlemi artırarak bireyleri, mevcut anı deneyimlememeye veya gelecek için plan yapmaktan kaçınmaya yöneltebilir ki tahmin edersiniz ki bu psikolojik ve duygusal iyi oluş açısından pek iyi değildir… Bu nedenle önemli olan, nostaljinin bizi mevcut anıları ve geleceği deneyimlemeden alıkoymamasına dikkat etmek ve duygusal dengeyi korumaktır. Dahası nostaljinin neden olduğu hüzünle karışık zevk durumu (wistful pleasure (Werman, 1977)) insanda duygu karmaşası yaratarak ve kişinin kendini zaman zaman bu hissin içinde kaybolmuş hissedebilmesine neden olabilir… Belki de nostalji hissine karşı bizi yabancılaştıran, nostaljinin bu acı-tatlı niteliğidir. Bir duygunun içinde kalmak, o duyguyu tanımak zorlu olabilirken, nostalji hissini deneyimlemek daha da zorlayıcı olabilir çünkü bu hissi, hüzün ve tatlı anılar arasında gidip gelerek deneyimliyoruz. Bu zıtlık, nostalji hissini zaman zaman zorlayıcı hale getirebilir yani en azından benim için getirebiliyor.

Bunların yanı sıra, nostaljinin önemli bir duygu regülasyonu stratejisi olduğunu da unutmamak lazım. Kişi yalnız, sosyal ortamından kopuk hissettiğinde ya da gerçekliğinden hoşnut olmadığında, keyifle hatırladığı anıları ziyaret ederek, nostalji limanına sığınır. Bu durum duygu regülasyonu sağlarken hem de kişiye duygusal destek verir. Geçmişin tanıdık sesini duymak, mevcut zamanda deneyimlenen yalnızlık, aidiyetsizlik, pişmanlık gibi hisleri hafifletebilir ve sosyal bağlantı hissi yaratabilir.

Tüm bunlar yakın zamanda kaybettiğimiz değerli Milan Kundera’nın “Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği” (kesinlikle okumanızı tavsiye ederim) adlı eserinde bahsettiği şiirsel bellek kavramını hatırlattı. Milan Kundera, belleğimiz hayatımızda bizi etkileyen ve ruhumuza temas eden her olayı, an’ı kaydeden ve  hatırlatan bir zihin bölümü olarak tanımlamıştır. Dahası Kundera’ya göre Şiirsel belleğimizde kendine yer bulmuş her an,  geçmişle olan bağlantımızı güçlendirir ve hayatımızdaki anlam arayışında bize destek olur. Geçmişimiz ile kurduğumuz bağlantı da kişisel büyüme süreçlerimize katkı sağlar, geçmişle bağlantımızı güçlendirir ve anlam arayışı maceramızda bazen dinlenmek için duracağımız bir durak bazen de bizi destekleyen bir yol arkadaşı olur, aynı nostalji gibi.

Edward Hopper: Yalnız ve Nostaljik

Nostaljiden bu kadar bahsetmişken, 20. yüzyılın ortasında Amerika’nın günlük yaşamını tasvir eden Hopper’den bahsetmezsek olmaz diye düşünüyorum. Seyrek nüfuslu mekanlar ve yalnız insanlar Hopper evrenin en temel iki kavramı. Kentsel yalnızlık, sosyal bağların yitimi, gündelik hayat yalnızlığı akla gelen ilk konular olsa da Hopper’ın resimlerinde güçlü nostaljik atmosfer de vardır. Çünkü Hopper, gerek resimlerindeki ışık ve gölge kullanımıyla gerekse de kompozisyonu ve izole edilmiş figürleri ile resimlerine nostaljik bir doku kazandırır.

Yalnızlık ve nostalji kavramlarının naif ve etkili işlendiği eserlerden biri olan Hopper’ın “Nighthawks (1942)” eserine yakından bakalım. Resme ilk baktığımız gecenin belirsiz bir saatinde, dinerda tek başına oturan 4 kişi görüyoruz. Yan yana oturan adam ve kadın ilk bakışta el ele tutuşuyor gibi gözükse de resme dikkatli bakınca hem duygusal hem de fiziksel birbirine temas etmeyen yalnız iki insan olduğu anlaşılıyor. Ardından resimdeki diğer iki figure baktığımız zaman, aynı yorumlar onlar içinde yapılabilir bir hal alıyor. Barın arkasında oturan garson ve arkası dönük şapkalı adam da en az o diğer iki figür kadın yalnız ve gecenin ilerleyen bir noktasında birbirleriyle konuşma başlatmayacak kadar içlerine dönmüş haldeler. Dahası birbirleriyle göz teması bile kurmayan karakterler birbirlerinin yalnızlıklarını paylaşamadığı gibi, Hopper, bizlerin yani seyircinin de bara girip, bardaki melankolik havayı değiştirmesine izin vermiyor. Kapısı göremediğimiz barın içine, dışarıdaki karanlıkla iç mekanın aydınlığını ayıran dinerın büyük camların ardından bakıyoruz.

Buraya kadar resmin hissettirdiği yalnızlık duygusunun altını çizmiş olsam da resimdeki bir diğer güçlü kavram da bu yazının da esas konusu nostalji. Karakterin tam olarak ne düşünüyor bilemeyiz ama tabloda ışık ve karanlığın etkileşiminin yarattığı zıtlık, geçmişe özgü bir sıcaklık ve huzur duygusu, geçmişe duyulan özlemi çağrıştırarak, nostaljik bir ton oluşturabilir. Dahası “Nighthawks”ın nostaljik etkisini artıran bir diğer faktör, resimdeki sahnenin geçmişte insanların bir araya geldiği, sohbet ettiği ve yemek yediği kısacası sosyal buluşma gerçekleştirdiği dinerda geçmesidir. Kim bilir belki de karakter dinerda sevdikleriyle geçirdiği o günleri düşünüyor ve resmin bize çağrıştırdığı nostalji hissini deneyimliyorlardır.

Ayrıca resimdeki figürlerin yüz ifadelerini ve tutumlarını okumaya çalışsak da bu tam olarak mümkün değildir.Figürlerini genellikle sessiz, donuk ve içe dönük bir şekilde tasvir  eden Hopper, figürlerini iç dünyasını seyirciye tamamen açıklamaz. Bu durum da izleyici olan bizlere figürler aracılığıyla kendi düşüncelerimize ve hayallerimize dönmemiz için alan tanır. Çoğu zamanda figürle kurduğumuz bu temas, resmin ışık, nesne ve renk ilişkisinin içerdiği nostaljik dokudan dolayı bizi geçmişimize, hatıralarımıza götürerek, bir bakıma bizi nostaljik bir yolculuğa çıkarır.

Hopper’ın resimlerindeki nostaljik dokuyu Nighthawks üzerinden anlatmış olsam da bu bahsettiğim nostalji hissine neden olan unsurlar Hopper’ın birçok resminde görülebilir ve resim okuması yaparken bu unsurları kullanabilirsiniz. Fakat unutulmamalıdır ki Edward Hopper’ın resimlerindeki nostaljik hissiyatı, kişisel deneyimlerinize ve kurduğunuz bağa dayanır. Önemli olan, eğer bir resim size nostaljik hissettiriyorsa ve sizi geçmişteki bir zamana götürüyorsa, bu durum sadece ressamın resme neyi nasıl yerleştirdiği ile alakalı değildir. Aynı zamanda sizin o resimde neye odaklandığınız ve ne gördüğünüz ile ilgilidir. Sonuçta nostalji, kişisel bir duygudur ve her bireyin deneyimlediği şekliyle farklılık gösterebilir. Bu nedenle resmin kişide yarattığı deneyim de bireysel bir yolculuktur.

Kapak Fotoğrafı: Edward Hopper

İlginizi çekebilir: İrem Daştan’dan Edward Hopper