Film inceleme platformu Letterboxd’ın en yüksek puanlı filmi, bir Spider-Man animasyonu şu anda. 2018’de çıkıp Oscar animasyon ödülüne kavuşan Spider-Man: Into the Spider-Verse’ün devamı niteliğindeki Spider-Man: Across the Spider-Verse, Miles Morales’in hikayesini bir adım daha ileriye taşıyor ve animasyon kalitesinden ödün vermeden bizi yüzlerce Spider-Man’in olduğu yüksek tempolu bir maceranın içine çekiyor.

Spider-Man: Across the Spider-Verse
Fotoğraf: Spider-Man: Across the Spider-Verse

Son dönemde çoklu evren (multiverse) konsepti, popüler kültüre hükmediyor. Marvel Cinematic Universe, “Multiverse Saga” adını verdiğini bir döneme girdi, The Flash filmiyle DC de farklı evrenlerini bir araya getirecek. Oscar Ödülleri’ni tamamen çoklu evrenler üzerine kurulu olan Everything Everywhere All At Once kazandı. Ancak bir film var ki, birçokları bu konsepti en iyi onun işlediğini söylüyordu: çoklu evrenlerden gelen varyantlarıyla tanıştığında dünyadaki tek Spider-Man olmadığını fark eden Miles Morales’in hikayesini anlatan Spider-Man: Into the Spider-Verse.

Çoklu evren konusunda en iyi miydi bilemiyorum ama yüksek temposunu taşıyabilen kurgusu ve devrim yaratan animasyon tekniği ile animasyon filmlerine yeni bir soluk getirdiği ve multiverse’ü ele almaya çalışan filmlere bir gözdağı verdiği gerçekti. Yıllardır farklı farklı çeşitlerde karşımıza çıkan Spider-Man’i çizgi romana en yakın şekilde ele alırken, film de “çizgi roman okuyormuşsunuz” hissine sahipti.

Üst paragrafta yazdığım her şey, devam filmi Spider-Man: Across the Spider-Verse için de geçerli. Animasyon tekniğini korumakla kalmamışlar, geliştirmişler. Çizgi roman efektleri artmış, Spider-Man’lerin sayısının artmasının da etkisiyle yer yer çizgi roman panelleri bile yapmışlar. Tempo çok yüksek, DEHB’nin tavan yaptığı ve sinema salonlarından cep telefonu ışıklarının eksik olmadığı şu dönemde, gözünüzü ekrandan bir saniye bile ayıramadığınız bir film yapmışlar. Ekranın her köşesinde bir easter-egg bulabiliyorsunuz, dolayısıyla IMAX’te izlediğinize değecek bir iş var karşımızda.

spider-man-across-the-spider-verse
Fotoğraf: Spider-Man: Across the Spider-Verse

Görsellikten çok bahsettik, biraz da konuya dönelim. Filme Spider-Gwen’in evreninde başlıyoruz aslında. Başka bir evrenden gelen bir düşman ile savaşırken olaya yine başka evrenlerden Spider-Man’ler dahil oluyor. Anlıyoruz ki evrenler arasında geçiş yapabilen bir Spider-Man ekibi var ve çoklu evren sorunlarına müdahale ediyorlar. Ana karakterimiz Miles da sonradan bu ekiple haşır neşir olacak ama, oraları spoiler artık.

Peki ilk filmden iyi mi? Bence “çok az farkla” değil, ilk film daha oturaklı bir kurgusu olan, “giriş-gelişme-sonuç” şeklinde ilerleyen, senaryoda da boşluğu olmayan bir filmdi. Böyle dediğim için hayal kırıklığına uğrayacağınızı düşünmeyin tabii ki, “çok iyi filmin ikincisini yapmak” gibi bir yükümlülüğün altından kesinlikle kalkmışlar, hele ki böylesine emek gerektiren bir yapımda.

Editör Notu: Yazının bu bölümünden sonrası spoiler içermektedir.

İlk filmde daha kompakt, 5 kişilik bir Spider-Man ekibimiz vardı. Spider-Man: Across the Spider-Verse’te ise YÜZLERCE Spider-Man görüyor, evrenden evrene atlıyoruz. Bu “yoğunluk”, zaten kontrol edilmesi zor bir şey. Film de bunun gazabına uğruyor. Hele ki ilk yarıda düşmanımız The Spot, ikinci yarıda ise Miguel O’Hara (Spider-Man 2099) olunca, kurgu iyice dağınıklaşıyor. 

Bunu ilk filmle karşılaştırabildiğimiz için söylüyorum bu arada, yani böylesi bir tempoda ancak bu kadar iyi bir kurgu yapılabilir zaten. Ayrıca, gelecek yıl filmin devamını izleyeceğiz. Spider-Man: Beyond the Spider-Verse, bu filmin direkt devamı olacak. Belki de iki film şeklinde izlediğimizde değeri daha da artacaktır filmin.

Filmin sonunda Spider-Gwen‘in orijinal ekibi topladığını görüyoruz. Yani Beyond the Spider-Verse’te Gwen’in etkisi artacak, bu da Across the Spider-Verse’te kendisini neden çok fazla gördüğümüzü açıklıyor. Gwen’i ve backstory’sini daha fazla izlemek beni rahatsız etmedi bu arada, aksine bu tarz şeylerin çoklu evren hissiyatını arttırdığını düşünüyorum.

spider-man-across-the-spider-verse-3-3
Miles & Gwen | Fotoğraf: Sony

Çocukluğu dergilerden çizgi filmlere, çizgi romanlardan sinema filmlerine kadar Spider-Man ile geçmiş biri olarak, filmden ekstra bir keyif aldığımı da söylemeliyim. Özellikle Spider-Society‘nin merkezinde gezerken her ama her yerden bir easter-egg fırlıyordu. Neye coşup neye şaşıracağımı karıştırdım bir noktada. Eski filmlerden sahneler gördük, kimsenin hatırlamadığını sandığım Spectacular Spider-Man‘le karşılaştık, hatta Donald Glover‘ın MCU’nun Prowler’ı olacağını bile anladık!

Fan service yaparken hikayeden ödün vermemek çok zordur, mesela Spider-Man: No Way Home başaramamıştı bunu. Ancak Spider-Man: Across the Spider-Verse öyle bir başarısızlığı görebileceğiniz bir film değil. Spider-Verse öyle bir seri değil. MCU’nun sallandığı, DC’nin yeniden yapılandığı, LOTR hayranlarının Rings of Power ile hayal kırıklığına uğradığı şu süreçte, tekrar tekrar izlemekten sıkılmayacağımız, müthiş bir seri yarattı Sony. Yüzlerce insanın emeği var ancak Phil Lord & Christopher Miller’a kişisel sevgimi de belirterek yazıyı noktalandırıyor, hayatında en az bir çizgi roman filminden keyif almış herkesi acilen Spider-Man: Across the Spider-Verse izlemeye davet ediyorum.

Kapak Fotoğrafı: Spider-Man: Across the Spider-Verse

İlginizi çekebilir: Zeynep Mutlu’dan Çizgi Dünyasına Girmek İsteyenler İçin 4 Öneri