Heyecan ve özlemle beklediğimiz eylül ayıyla birlikte kültür ve sanatın pek çok alanında birbirinden keyifli etkinliklerin başlamasına sayılı gün kaldı. Bunlardan bir tanesi ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı’nın destekleriyle 1-18 Eylül 2023 tarihleri arasında Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nun yanı sıra bu yıl ilk defa Müze Gazhane ve Metrohan’da gerçekleştirilecek III. İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali olacak. Bu yıl da konserlerin yanı sıra masterclass’lar, söyleşiler ve özel etkinlikler ile dinleyicilere zengin bir program sunmaya hazırlanan festival, oda müziğinin yıldız isimlerini İstanbullu müzikseverle buluşturacak. Ben de festivalden hemen önce İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali Genel Sanat Yönetmeni Nil Kocamangil ile bir röportaj gerçekleştirdim ve müzikseverleri nelerin beklediğini konuştum. Programının detaylarına İBB Kültür Sanat sosyal medya hesapları ve web sitesinden ulaşıldığı festivalde şimdiden keyifli konserler dilerim.

nil-kocamangil
Nil Kocamangil | Fotoğraf Kaynağı: Andrej Grilc

İlki 2021 yılında düzenlenen; oda müziğinin seçkin isim ve gruplarını İstanbullu müzikseverlerle buluşturan İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali göz açıp kapayıncaya kadar üçüncü yılına ulaştı bile. Festivalin ayrıntılarına geçmeden ilk iki yılın nasıl geçtiğini konuşalım dilerseniz?

Sizin de dile getirdiğiniz gibi göz açıp kapayıncaya kadar üç yıl olmuş. Gerçekten bunu söylerken daha proje aşamasındaki heyecanımız aklıma geliyor ve üçüncü yılı düzenliyor olmamız bir rüya gibi geliyor.

İlk yıldan beri dünya çapında sanatçıları ağırlamanın gururunu duyuyoruz. Onların daha proje aşamasından güvenlerini kazanabilmiş olmak paha biçilemez bir mutluluk. Şimdiye dek her yıl eylül ayında altı konserlik bir seri halinde gerçekleştirdiğimiz İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali’ne davet ettiğimiz sanatçıların çoğunluğu ilk kez Türkiye’de ya da İstanbul’da konser vermiş oldular. Geçtiğimiz yıllarda tamamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleşen konserlerimize olan ilgiden de ayrıca çok memnunuz. Şehir dışından bile katılımların olduğu ve çoğunluğunda dolu salonda gerçekleşen festivalimiz duyuldukça ilgi büyüyor.

iii-i%cc%87stanbul-uluslararasi-oda-muzigi-festivali
III. İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali | Fotoğraf Kaynağı: İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali

2021 yılında düzenlediğimiz ilk festivalimizin açılış konserinde Lucas & Arthur Jussen (İstanbul’da ilk) olmak üzere; Gary Hoffman ve David Selig (Türkiye’de ilk), Hellen Weiss & Gabriel Schwabe & Caspar Frantz üçlüsü (Türkiye’de ilk), Svetlin Roussev & Elena Rozanova, Burak Bilgili & Gökhan Aybulus ve kapanışta yeni üyesi olduğum Borusan Quartet ve ben birlikte sahne aldık. 2022 yılında ise açılış konserinde Tedi Papavrami, Nil Kocamangil (ben) ve François Frederic Guy olmak üzere; Ensemble Contraste (Türkiye’de ilk), Jerusalem Quartet & Miguel Da Silva & Frans Helmerson (İstanbul’da ilk), Trio Storioni (Türkiye’de ilk), Semplice Quartet & Jacques Ammon (Türkiye’de ilk) ve Sirba Octet (Türkiye’de ilk) sahne aldılar.

İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali’nin İstanbullu müzikseverler için müziğe dair yeni bir pencere açtığını söyleyebiliriz kesinlikle. Festivalin sanat yönetmeni olarak bu yolculuğun ilk başındaki hedeflerinizle şu an geldiğiniz noktayı karşılaştırdığınızda neler söylemek istersiniz?

Festival ve akademi projeleri yıllardır hayalini kurduğum iki oluşumdu. Her organizasyonda olduğu gibi ilk yılımız birçok açıdan hem heyecan verici hem de stresliydi. Şimdi geriye baktığım zaman kısa zamanda ne kadar büyük bir yol kat ettiğimizi görüyor ve geleceğe çok daha büyük umutlarla bakıyorum. İlk yılında risk alıp tabiri caizse büyük oynayarak yola çok önemli sanatçılarla başladık. Sonrasında ivmenin hep yukarı gitmesiyle, çizgimizde hiçbir düşüş olmadan devam ettiğimizi düşünüyorum; öyle ki takipçilerimizden bu yönde yorumlar almaya devam ediyoruz. En baştan beri dünyaca ünlü birçok sanatçı ya Türkiye’de ya da İstanbul’daki ilk konserlerini festivalimizde verdiler. Nicelikten ziyada niteliğin önemi olduğuna olan inancımızdan dolayı belki de sayı olarak az konser düzenliyor gibi görünebiliriz ancak alanının olabilecek en önemli isimlerini davet ederek kaliteden ödün vermeden yolumuza devam etmeye çalışıyoruz.

Biz derken size çok değerli partnerlerimden de bahsetmeden geçmek istemiyorum. En başından beri omuz omuza ilerlediğimiz, yıllardır süren hayalime ortak olan çok sevgili partnerlerim; festivalimiz dışında aynı zamanda menajerliğimi de yapan, Türkiye’nin ilk uluslararası sanatçı menajerlik ajansı Locksbridge’in sahipleri Duygu Esenkar ve Onur Tahmaz. Onlar olmadan böyle bir organizasyonun altından tek başına kalkmam imkansız olurdu. Kendilerinin azmi, yenilikçi fikirleri, sahip oldukları vizyon ve hep gelişmek üzerine yaptıkları çalışmalar festivalimizin bu günlere gelmesinde çok büyük bir rol oynadı. Aynı zamanda Londra merkezli Uluslararası Sanatçı Menajerleri Birliği (IAMA) üyesi olan ilk Türk ajans olmalarından dolayı hem sanatçıları hem de partnerleri olarak kendileriyle gurur duyuyorum.

signum-saxophone-quartet
Signum Saksafon Quartet | Fotoğraf Kaynağı: İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali

Gelelim İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali’nin bu yılki programına. Festival müzikseverlere neler sunacak? Festivalde bu yıl ilk kez Türkiye’de konser verecek isim veya oda müziği toplulukları, Türkiye’de ilk seslendirilişini yapacak eser(ler) olacak mı? Ayrıca Müze Gazhane ve Metrohan’da da ücretsiz konserler olacak bu yıl ilk kez.

Festivalin başlamasına sadece birkaç gün kaldı ve gerçekten heyecanımız dorukta. Bu yıl müzikseverleri harika bir program bekliyor. Altı konserimizin dördünde Türkiye’de ilk kez seslendirilecek eserler mevcut. Her yıl ivmeyi daha da yukarı taşıyan festivalimizde bu yıl açılışı harika bir grup yapacak. Almanya’daki eğitim sürecimde tanıştığım ve kuruluşlarından bugüne mükemmel kariyerlerini takip ettiğim dünyaca ünlü Signum Saksafon Quartet, Türkiye’de ilk kez festivalimiz kapsamında Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda sanatseverlerle buluşacak; ayrıca A. Glazunov’un saksafon dörtlüsünün ülkemizdeki ilk seslendirilişini de gerçekleştirecekler. İkinci konserimizde yaşayan efsane piyanist Pavel Gililov uzun yıllar sonra ilk kez Türkiye’de olacak ve başarılı keman sanatçısı Önder Baloğlu tarafından kurulan Les Essences’in dinamik kadrosuyla Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda bir araya gelecekler.

Üçüncü konserimiz özel bir etkinlik; normalde festivalde sadece oda müziği konserleri düzenliyoruz tabii ki, ancak bu yıl Türkiye’de ilk seslendirilişinin gerçekleşeceği özel bir projeye ev sahipliği yapmak istedik. Uluslararası alanda büyük başarılara imza atmış perküsyon sanatçısı Emil Kuyumcuyan kendi eseri olan Istanbul the Roots’u festivalimizin yeni mekanı Müze Gazhane’de seslendirecek. Dördüncü konserimizde yine Türkiye’de ilk kez sahne alacak bir ekip var. Ödüllere doymayan Fransız nefesli beşli Ensemble Ouranos, perküsyon sanatçısı Emil Kuyumcuyan ile buluşarak programlarındaki birçok eserin ülkemizdeki ilk seslendirilişini diğer yeni mekanımız Metrohan’da gerçekleştirecekler. Beşinci konserimiz ise dünya barış günü kapsamında Türkiye ve Yunanistan arasındaki nüfus mübadelesinin 100. yılı anısına gerçekleşecek. Burada ben, ünlü Yunan sanatçılar Noe Inui (keman) ve Vassilis Varvaresos (piyano) ile birlikte; Fazıl Say ve Dmitri Shostakovich’in eserlerinin yanı sıra yunan besteci Simos Papanas’ın piyanolu üçlüsünün Türkiye’deki ilk seslendirilişini Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleştireceğiz.

Son konserimiz ise efsanelerle kapanış konseri adı altında yine Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleşecek olan; dünyanın günümüzdeki en meşhur yaylı dörtlülerinden, benim de büyük hayranı olduğum Belcea Quartet’in sahne alacağı konser olacak.

belcea-quartet
Belcea Quartet | Fotoğraf Kaynağı: İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali

Festival, konserlerin yanı sıra masterclass ve çeşitli yan etkinliklere de ev sahipliği yapacak. Bunlar arasında ilk dikkat çekenler “İlham Veren Buluşmalar” serisi ve “OFF-THE- RECORD” olarak görünüyor. Dilerseniz bir de bunlardan bahsedelim.

Bahsetmiş olduğunuz üzere festival sadece konserlerden ibaret değil. Aynı zamanda genç müzisyenler için adeta bir eğitim merkezi. Kendim de aktif bir müzisyen olmamdan dolayı, eğitim hayatım boyunca neredeyse her yaz birden fazla masterclass’a ve akademiye katılarak kendimi geliştirmeye, olabildiğince daha çok öğrenmeye çalıştım. Bundan yola çıkarak; öğrencilik yıllarımda zorlu elemeler sonrası katılma fırsatı bulduğum; İsviçre’deki Verbier Festival Academy ve Almanya’daki Kronberg Academy başta olmak üzere sayabileceğim birçok prestijli akademideki hocaların çoğunun Türkiye’de henüz bir akademi veya masterclass’ta eğitmenlik yapmadıklarını fark ettim. Bu farkındalık da beni ülkemizin gençlerine fırsat sunabilme, onları bahsetmiş olduğum statüdeki hocalar ile bir araya getirebilme isteğini doğurdu. Zira ekonomik olarak günümüzde bir anda uçağa atlayıp bir masterclass’a katılabilmek sanıldığı kadar kolay değil. Özellikle de bir çellistseniz ikiye katlanan uçak biletleri de cabası. Ek olarak gitmek istediğiniz masterclass’lardaki bu hocalar için sizlerin dışında dünyanın her yerinden yüzlerce kişi başvuruyor ve onların arasından sıyrılıp seçilmek de gerçekten hiç kolay değil. Bu noktada yıllardır hayalini kurduğum İstanbul Uluslararası Müzik Akademisi ortaya çıktı.

Geçtiğimiz iki yıl bu isimle bilinen ancak şu anda İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali Masterclass Programları şeklinde aynı işlevini sürdüren oluşum; festivalle eş zamanlı olarak Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda genç müzisyenlerle alanının en tanınmış ve usta isimlerini buluşturuyor. Hem de katılım ücretsiz. İşin asıl inanması zor kısmı da bu aslında.

İlgi çok büyük, zira burada gençler hem dört gün boyunca usta isimlerden eğitim alıyor hem uluslararası olması dolayısıyla farklı kültürlerden meslektaşları ile tanışabilme fırsatını yakalıyorlar hem de Cemal Reşit Rey Konser Salonu gibi Türkiye’nin en önemli sahnelerinden birinde konser verebilme şansını yakalıyorlar. Buradaki diğer amaç; aslında asıl amacımız gençlerimize kariyer yollarında destek olabilmek. Bu eğitmenlerle önceden çalışabilme fırsatı onların ileriki eğitim hayatlarını etkiliyor ve ileride yurt dışında bu hocaların sınıflarında eğitim alabilmelerine fırsat sağlıyor. Hocalar birkaç gün çalışmalarının sonucunda beğendikleri öğrencileri sınıflarında eğitim almak üzere sınavlara davet de edebiliyorlar. Geçtiğimiz iki yılda böyle büyük başarı örneklerimiz oldu ve bunlara aracı olabilmenin mutluluğu, gururu gerçekten tarifsiz.

pavel-gililov
Pavel Gililov | Fotoğraf Kaynağı: İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali

İlk yılki akademilerimizde; Svetlin Roussev (keman), Gary Hoffman (viyolonsel) ve Caspar Frantz (piyano), ikinci yıl akademilerimizde ise; Tedi Papavrami (keman), Miguel da Silva (viyola), Frans Helmerson (viyolonsel) ve Jacques Ammon (piyano) gibi dünyaca ünlü sanatçılar genç müzisyenlerle çalıştılar. Bu yıl da dört enstrüman için olacak akademilerimizde yine muhteşem bir eğitmen kadromuz var: Pavel Gililov (piyano), Gary Hoffman (viyolonsel), Mathilde Calderini (flüt) ve Gregor Witt (obua). Bu dersler ayrıca herkesin katılımına açık ve ücretsiz.

Gelelim İlham Veren Buluşmalar serimize, ilkini geçen yıl düzenlediğimiz gerçekten çok özel ve yararlı bir seri. Şöyle ki; davet ettiğimiz eğitmenler hem eğitimci olarak hem de solo kariyerleri açısından çok önemli isimler, dolayısıyla çok yoğun bir programları var; bu da onlara ulaşabilmeyi daha da zorlaştırıyor. Buradan yola çıkarak başlattığımız bu söyleşi serimizde genç müzisyenlere usta isimlerle bir buluşma ortamı yaratarak; kariyer yollarında bu isimlerin tecrübelerinden faydalanabilmeleri ve merak ettikleri soruların cevaplarını alabilmeleri adına bir platform sağlıyoruz. Dört masterclass boyunca gerçekleşecek olan bu seri 2-8-12 ve 13 Eylül tarihlerinde Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleşecek ve yine ücretsiz bir şekilde herkesin katılımına açık olacak. 

gary-hoffman
Gary Hoffman | Fotoğraf Kaynağı: İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali

Son olarak bu yılın en yeni etkinliği, açık bir radyo programı tadında geçecek olan OFF-THE- RECORD adlı serimiz. İki kez gerçekleşecek bu özel etkinliğimizin ilkinde viyolonsel sanatçısı aynı zamanda benim de idolüm olan Gary Hoffman, ikincisinde ise kemancı Noe Inui, piyanist Vassilis Varvaresos ve ben; çok değerli moderatörümüz sayın Feyzi Erçin’in sorularını yanıtlayacağız. Klasik müzik sanatçılarının başka hangi müzikleri dinlediklerini öğrenmek, onların bilmediğimiz dünyalarını keşfetmek için düzenlediğimiz, aynı zamanda interaktif olacak bu seri 6 ve 13 Eylül tarihlerinde ücretsiz olarak Metrohan’da gerçekleşecek.

noe-inui-vassilis-varvaresos
Noé Inui & Vassilis Varvaresos | Fotoğraf Kaynağı: İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali

Festivalin sanat yönetmeni ve aynı zamanda bir sanatçı olarak programı oluştururken en çok zorlandığınız noktalar neler oluyor?

Aktif bir sanatçı olmam aslında programı daha kolay oluşturmamda ve sanatçıları davet aşamasındaki iletişim sürecinde büyük bir avantaj sağlıyor. Uzun yıllar Avrupa’da eğitim almış olmam da birçok sanatçıyı birebir tanıyor olmama vesile oldu dolayısıyla henüz zorluk çektiğim bir konu olmadı ancak beni en çok zorlayan vakit ayırabilme kısmı açıkçası. Zira programları gelecek festival başlamadan bir ya da bir buçuk sene öncesinden tamamlamış oluyoruz ve bütün yıl bu konuda hummalı bir çalışma gerçekleştiriyoruz, dolayısıyla çok büyük bir mesai istiyor. Mesela şimdiden gelecek yılın 2-3 konseri halihazırda belli bile. Tam olarak vakitten kastım daha çok kişisel programlarıma yetişebilmek anlamında aslına bakarsanız; çünkü aynı anda hem kendi konserlerime hem bir eğitimci olarak öğrencilerime hem festivale hem de birkaç aydır Borusan Klasik’te yayınlanan hazırlayıp sunduğum Cantabile adlı radyo programıma yetişmem gerekiyor.

Mevcut ekonomik kriz dolayısıyla ülkemizde her geçen yıl kültür sanat faaliyetlerinin sürdürülebilirliği daha da zorlaşıyor. Bu noktada festivalin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı’nın katkılarıyla yapılıyor olması elinizi nasıl rahatlatıyor?

Böylesine uzun soluklu ve kapsamlı bir organizasyonu gerçekleştirebilmek hiç kolay değil gerçekten. Arka planda dışarıdan gözükenden çok daha büyük bir organizasyon var ve bunu destek olmadan yapmak imkansız. Özellikle de Cemal Reşit Rey Konser Salonu gibi önemli bir sahneyi günlerce kullanabilmek büyük bir şans gerçekten. Böyle bir krizde üç yıldır yapılan bu büyük desteğe ne desek az kalır. Bizden katkılarını, desteklerini esirgemeyen; ilk günden beri inanan ve yanımızda olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı’na bir kez de buradan en içten teşekkürlerimizi sunuyorum.

emil-kuyumcuyan
Emil Kuyumcuyan | Fotoğraf Kaynağı: İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali

Ülkemizdeki klasik müzik konserlerinde seyirci kitlesini gözlemlediğimizde genç kuşağın da ciddi bir ilgisinin olduğu görülüyor. Festivalin sanat yönetmeni olarak sizin bu konudaki gözlem ve izlenimlerinizi merak ettim açıkçası.

Genç kuşağın konserlere olan ilgisi bizi de çok mutlu ediyor. Zira bu ilgi klasik müziğin ülkemizdeki geleceği için bir teminat niteliğinde olmaktadır. Dilerim ki bu durum ileriye giderek daha da genç nesillere ulaşmaya devam eder.

İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali için önümüzdeki yıllarda hedefleriniz neler? Festivali farklılaştıracak stratejileriniz mevcut mu?

İlk beş yıl bir festivalin devamlılığını kesinleştirebilmek için en önemli yıllar diye düşünüyorum. Buna dayanarak hem festival hem de masterclass’lar açısından önümüzdeki yıllar için hayalini kurduğumuz pek çok hedef mevcut. Daha fazla alana yayılabilmek, konser sayılarını artırabilmek, ödüller ve siparişler tabii ki hedeflerimiz arasında ancak bunlara ek olarak çok daha farklı ve yenilikçi fikirlerimiz var ancak şimdiden söyleyip sürprizini bozmak istemem.

gregor-witt
Gregor Witt | Fotoğraf Kaynağı: İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali

Türkiye’de klasik müziğe verilen önem her geçen gün artsa da kanımca henüz dünyadaki seviyeyi yakalamış sayılmayız. Ülkemizin dünyadaki konumunu nasıl yorumlarsınız?

Ülkemizde müzik alanında fazla sayıda etkinlik olduğunu düşünüyorum. Klasik müzik etkinlikleri de hatırı sayılır derecede çok ve bunlara olan katılım için de az demem pek mümkün değil ancak durum söylemiş olduğunuz üzere dünyadaki seviye ile eş değer değil. Buradaki en büyük faktör aslında bu müziğin bizim öz müziğimiz olmaması ve bu konuda bilgi sahibi olanların sayısının azlığı. Sistemsel eksikler de çok maalesef. Sanat kurumlarına verilen destek dünya standartlarında değil. Bunlara ek olarak yurt dışında, özellikle de Avrupa’daki seyircinin çoğunluğu çok bilinçli; konserlere araştırarak, önceden dinleyerek, okuyarak geliyorlar. Biz maalesef bu konuda geriye düşüyoruz, zira çok büyük bir ülkede yaşıyoruz ve eğitim seviyesi tabii ki her yerde eşit düzeyde değil, bu da konuya karşı bilgisizlik ve ilgisizliği getiriyor. Büyük şehirlerde de sadece konsere gidip, orada sosyal medya üzerinden paylaşım yaparak kendini bu ortamda göstermenin popülaritesini artıracağını düşünen seyirci de az değil açıkçası. Bir de maalesef şöyle bir handikaba düşüyoruz ülkece, neredeyse her sanatçı için dünyaca ünlü sıfatını kullanıp, aslında çok da iyi olmayan seviyede bir işi büyüterek bunlarla övünebiliyoruz. Bunu camiamızda da, yapılan reklamlarda da çok fazla görmekteyim. Bu şekilde alanda ilerlemek ya da seyirciye gerçekten iyi müziği ve kaliteli sanatçının ayrımını gösterebilmek daha da zorlaşıyor. Günümüzde sosyal medya da bunun büyük bir parçası. Yararları da var, zararları da. Ancak az evvel verdiğim örnekle aynı düzlemde yıllarca emek vermekten çok, çeşitli videolar paylaşıp bir anda meşhur olabiliyorsunuz. Bizim mesleğimizde de bu anlamda meşhur olanlar ve olmaya çalışanlar mevcut. Çok uzattım galiba ancak bu sorunun cevabı birçok nedene dayanıyor diye düşünüyorum.

ensemble-ouranos
Ensemble Ouranos | Fotoğraf Kaynağı: İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali

Sizce müzik, yaşama ve umutsuzluğa bir alan açar mı?

Sanatın her formunda olduğu gibi müzik de şüphesiz insan psikolojisine etki etmektedir. Bu bağlamda düşünecek olursak, duygulara hitap eden her konuda müziğin rolü tartışılamayacak ölçüde büyüktür. Her insan mutlaka kendine yakın hissettiği müzikleri dinler ve bunu kendi içinde bağdaştırıp bir sonuca ulaşır. Müzik her zaman bir umuttur, daha doğrusu bilim sanat ve felsefe insanların umudunu kaybetmemesine dair ışık olmuşlardır.

les-essences
Les Essences | Fotoğraf Kaynağı: İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali

Son olarak festival takipçilerine neler söylemek isterseniz, bir mesajınız var mı?

Her yıl daha farklı konserlere ve konseptlere ev sahipliği yapan festivalimizin üçüncü yılında da sizler için müthiş bir program hazırladık. Prömiyerlere şahit olabilmeniz ve Türkiye’ye ilk kez gelecek isimleri izleyebilmeniz için sizleri 1-4-14-18 Eylül tarihlerinde Cemal Reşit Rey Konser Salonu’na, 7 Eylül’de Müze Gazhane’ye, 10 Eylül’de Metrohan’a; ayrıca yeni serimiz OFF-THE-RECORD için de sizleri 6 ve 13 Eylül tarihlerinde Metrohan’a davet ediyoruz. Dostların müziği olarak bilinen oda müziğinin uçsuz bucaksız repertuarını, dünyaca ünlü sanatçıların konserlerini ve interaktif söyleşileri kaçırmayın!

Kapak Fotoğrafı: Andrej Grilc

İlginizi çekebilir: Halil Şimşek’ten 5. Istanbul Fringe Festival