Son zamanlarda mini dizi izlemenin bana daha çok keyif verdiğini fark ettim. Hem az bölümlerden oluşuyor hem de olayın akışından çok kopmadan hemen bitirilebiliyorlar. Unorthodox adlı mini diziyi izlerken oldukça keyif alınca acaba başka hangi mini diziler var diye Netflix’e göz attım. Karşıma “When They See Us” dizisi çıktı, açıklaması da bende merak uyandırınca hemen izlemeye koyuldum. Şimdi sizlere dizi hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.

When They See Us
When They See Us | Fotoğraf: Origo

When They See Us, dört bölümden oluşan bir Netflix mini dizisi. Dizide meydana gelen olaylar New York’un bir bölümü olan Harlem’de gerçekleşiyor. Harlem, suç oranı yüksek bir bölge olup çoğunlukla Afrika kökenli Amerikalıların yaşadığı bir yer. Sınırlarıysa yaklaşık olarak Central Park’ın kuzeyinden yani 110. caddeden başlayıp 155. caddede son buluyor. Bunu belirtmemin nedeni, diziyi izlerken bu cadde numaralarını çok sık duyacak olmanız. En azından Harlem’in tam olarak yer aldığı konumu bilmek, dizi izlerken daha iyi anlamanızı kolaylaştırabilir.

Dizideki ana olay, tam olarak Central Park’ta 19 Nisan 1989 gecesi meydana gelmiş bir olay. Bir yandan da yaklaşık 30 yıl önce gerçekten yaşanmış bir olayı izliyoruz aslında. Beş siyahi genç, Central Park’ta koşuya çıkan bir kadına tecavüz ve darpla suçlanıyor. Emniyet güçlerinin olayla ilgili haberi olur olmaz yaşanan bu olayla ilgili olarak doğrudan hedef gösteriliyorlar. Sonrasında, emniyet güçlerinin elinde bir liste olduğunu görüyoruz. Bu listeye göre çocukları bulmaya çalışıyorlar. Karakterlerden Korey ve Yusef, o sırada caddede beraber yürürken yanlarına polisler geliyor ve Yusef’in listede olduğu söylerek onu götürmek istiyorlar. Korey, listede adı olmamasına rağmen, arkadaşına destek olmak için görevlilerle beraber gidiyor. (Arkadaşına destek olma durumunun daha sonra çok acı bir şekilde Korey’i nasıl etkilediğine tanık olacağız.)

*Yazının buradan sonrası spoiler içeriyor.

Gençler, ailelerine herhangi bir haber verilmeden, izin alınmadan ya da avukatları bile gelmeden sorguya alınıyorlar. Hatta Korey arkadaşını beklerken bir anda sorgulanıyor. Ve daha sonra yaşanan bu sorgu olayında sadece bir gecede bu beş gencin suçlu olduğuna kanısına varıldığına tanık oluyoruz. Yapılan sorgu sonunda; Raymond Santana (14), Antron McCray (14), Kevin Richardson (14), Yusef Salaam (14) ve Korey Wise (16) adlı gençler Trisha Meili’yi darp ve tecavüz etmekten yargılanıyorlar. Sorgu sırasında çocukların yaşadığı çaresizlik, kendilerini ifade edememeleri beni oldukça etkiledi.

When They See Us
When They See Us | Fotoğraf: Pinterest

Sorgu bittikten sonraysa hepsi bir odaya alınıyor. Kevin Richardson “seni suçladım özür dilerim” diyerek Antron’dan özür diliyor ve daha sonra hepsi birbirinden… Bu sahne gerçekten acı bir sahneydi benim için. İnsanın suçsuz olduğunu bildiği halde bunu ifade edememesi oldukça zor. İzlerken çok etkilendim.

Dizinin ikinci bölümünde çocukların yargılanmasının üzerinden 6 ay geçtiğini öğreniyoruz. Bu bölümde sadece duruşma sahnesinde yaşananları izliyoruz. Duruşma anında siyahi gençlerin bastırılmaya çalışılması ve buna izin vermek istemeyen bir grup eylemci kalabalığı dikkat çekiyor. Eylemcilerin, polis ve savcıların bu dosyada hata yaptıklarına ve siyahi gençleri sorgu sırasında zorla suçu kabul etmelerine yönelik ciddi söylemlere tanık oluyoruz. Çoçukların avukatlarından bir tanesinin savcıya “sadece adil bir dövüş istiyoruz” demesi, aslında çoçuklara haksızlık yapıldığına ve adil olunmadığına işaret ediyor.

Savcı Elizabeth duruşma sonrasında meslektaşı Linda ile konuşmak için ofisine gidiyor. Ellerinde çocukların suçlu olduğuna yönelik aslında somut kanıt olmadığını, DNA örneklerinin yetersiz olduğunu söylüyor ancak Linda bu olaya kendini o kadar kaptırmış ki çoçukların suçlanması gerektiğini, hükümetin ve tüm gözlerin artık bu davada olduğu ve bu durum için artık çok geç olduğunu söylerek savcının yapması gerekeni üstü kapalı bir şekilde ima ediyor. Bu sahneyi izlerken “ama bu kadarı da pes” demişsinizdir, hakikaten insanın aklı almıyor.

Aslında polisin ve savcının elindeki tek kanıt çoçukların vermiş olduğu sözlü ve yazılı belgeler. Sözlü belgelerinin alındığı kasetler duruşma salonundaki herkes tarafından izleniyor. Daha sonraki duruşmaya Korey de katılıyor. Korey yaşanan olayı kabul dersene evine geri döneceğinin söylendiğini ve bu yüzden polislerin tüm söylediklerini kabul ettiklerini itiraf etse de savcı üzerine gidiyor ve arka arkaya sorular sormaya başlıyor. Korey “Başıma ne geldiyse soruları yanıtlamaktan geldi, artık daha fazla soru yanıtlamak istemiyorum. Evime gitmek istiyorum.” diyor. Bu cümle aslında çoçuklara yapılanları tam anlamıyla gözler önüne seriyor. Yapılan duruşmalar sonunda jürinin vermiş olduğu karar çoçukların suçlu olduğu yönünde oluyor. Suçlu!

When They See Us
When They See Us | Fotoğraf: elcomercio.pe/

Dizinin üçüncü bölümünde gençlerin sırayla hapishaneden çıktığı anlara şahit oluyoruz. Hapishaneden ilk çıkan Arthon oluyor. Bu zorlu süreçte daha çok annesiyle olan diyaloglarını görüyoruz, babası ortalarda yok. Babası, sorgu sırasında “polislerin duymak istediklerini söyle ve evimize gidelim” diye üzerine geldiği için onu bir türlü affedemiyor. Daha sonra Raymond çıkıp evine geliyor, ama evin düzeni tamamen değişmiş. Babası başka bir kadınla evlenmiş ve yeni bir hayata başlamış. Hiçbir şey eskisi gibi değil. Arthon’un bir işte çalışmaya başladığını ama geçmişinin önüne gelmesinden duyduğu endişeyi görüyoruz. Yusef ve Kevin, Toplum Merkezi’nde karşılaşıyorlar. Burada da geçmişlerinin önlerine çıktığını, kötü bakışların onları nasıl etkilediği çok net anlaşılıyor. Yusef’in evlendiğini, Raymond’un iş başvurularının olumsuz olması sebebiyle uyuşturucu satışı yapmaya başlamasını öğreniyoruz bu bölümde.

Ve son bölüm,  izlerken çok zorlandığım bir bölüm oldu. Diğer arkadaşları ıslahevine gönderilmesine rağmen, 16 yaşındaki Korey yetişkinlerin kaldığı Rikers Island Cezaevi’ne gönderiliyor. Burada zor günler geçiren Korey, daha sonra başka bir ıslahevine götürülüyor. Orada yine dayağa, işkenceye maruz kalıyor. Bunu fark eden görevli onun revire gitmesi gerektiğini söylediğinde Korey, “Hayır, beni öldürürler. Beni hücreye koy.” diyor. Aslında küçük yaşta ne kadar çaresiz olduğunu anlıyoruz. Daha sonra gerçek suçlunun ortaya çıkmasıyla her şey ortaya çıkıyor. Suçlunun olayı anlatması ve her şeyi tek başına yaptığını itiraf etmesiyle boş yere suçlanan bu çoçuklar aklanıyor, sicilleri temizleniyor ve yeni hayatlarına başlıyorlar….

Diziyi izlerken adalet ve ırçılık gibi daha birçok kavramı sorguladım. Yaşananlar, çoçuk yaşta suçsuz oldukları halde bu zor durumu yaşamak zorunda bırakılmaları çok ama çok acı. Ben izlerken gerçekten zorlandım. Kısa ama duygu yüklü bir mini dizi olmuş. Son olarak temennim, dizideki kadın sporcunun başına geldiği tarzda bir olayın hiç yaşanmaması ve suçsuz yere kimsenin hapishaneye girmemesi. Şimdiden iyi seyirler.

Kapak fotoğrafı: latimes.com/

İlginizi çekebilir: SineMagger’dan Netflix Dizi Önerileri