Çok istediğiniz tatile gittiniz ama şaşırtıcı biçimde ilk yaşadığınız heyecandan sonra elinizde pek de güzel hisler kalmadı, ya da peşinden koştuğunuz hedefler onlara ulaştığınızda planladığınız duyguları hissettirmedi belki de size. Bu duygular tanıdık geldi mi? O halde hedonik adaptasyonla çoktan tanışmışsınız bile. Gün geçmiyor ki kendimizle ve hislerimizle yeni bir farkındalık yaşamayalım, yeni tanımlar, yeni ifadeler öğrenmeyelim. Bu kez mutlu ya da mutsuz olmanın limitleri üzerine bir kavramdan bahsedeceğim. Arzularımızın bizi yeterince tatmin edememesi sendromu; nam-ı diğer hedonik adaptasyon.

Hedonizm, üstün iyiliğin haz almak olduğunu savunan diğer bir ifadeyle hayatın amacının haz almak olduğunu ileri süren bir felsefi akım aslında. Hedonik adaptasyon ise hazlara/duygulara uyum sağlamak ve nihayetinde aslında hiçbir şeyden fazla haz almamak anlamına geliyor.

Benim için bu ifade mutlu olmanın sınırlarının çizilemeyeceğini ve mutluluğu elde edeceğimiz maddi ya da manevi hedeflere bağlamanın mutlu olmak için bir şart olamayacağını ifade ediyor kişisel olarak. Çünkü her elde ediş yeni ve başka ihtiyaçları/hedefleri karşımıza çıkarıyor. Dolayısıyla haz almanın mutluluk getirmeyeceğini yeniden hatırlatmış oluyor bana.

Hedonik Adaptasyon | Fotoğraf: unsplash.com/@priscilladupreez

Hedonik adaptasyonda, yaşayacağınız kısa hazlar kolayca o anki benliğinizin parçası oluyor ve bir şeyi hayal etmenin düşüncesi bile kendisinden daha güzel görünüyor. Böyle söyleyince asında biraz ürkütücü de gelen bu duygu durumunda, yaşadığınız anlar beklediğiniz kadar keyif vermiyor. Eğer uzun süredir neşe veren olaylar, deneyimler yaşayamıyorsanız hazlara çoktan adapte olmuşsunuz diyebiliriz. Şayet mutluluğunuzu dış kayaklar odaklı hedeflere bağladıysanız bu sonuca şaşırmamız gerek. Bir takım beklentilerin peşinde senelerdir koşarak aradığınız bir iyilik haliniz varsa, bunların sizi artık pek de mutlu etmeyeceğini bu yazıyla kabullenmiş olmanız gerek.

Hedonik Adaptasyon | Fotoğraf: unsplash.com/@nikkotations

Şu ana dek hep karanlık yönleri olan bir ifade gibi dursa da, yaşadığımız acıların geçiciliği de yani kötü şeylere uyum sağlama ya da onlara alışma yeteneğimiz de yine hedonik adaptasyonun bir parçası. Bu geçicilik sayesinde hayatımıza kaldığımız yerden devam edebiliyoruz diyebiliriz. Dolayısıyla “ne onunla ne onsuz” gibi bir hali var hedonik uyumun. 

Benim dileğim, neşeyi değil mutluluğu, tüketmeyi ya da sahip olmayı değil gerçek anlamda var olmayı dilemeye başlamak. Eğer bu konuda biraz düşünmek, bir şeyler okumak isterseniz Erich Fromm’un “İnsan Olmak Üzerine” isimli kitabının ilk bölümlerini de şiddetle öneririm 🙂 Kendimize yaptığımız nice güzel, bol keşifli günlere!

Kapak Fotoğrafı: unsplash/@xbmzy

İlginizi çekebilir: İrem Toprak’tan Palyatif Toplum