Gömülü kelimesini kullanırken ufak bir tereddüt yaşadım. Aslında Türk medyasında genellikle bir sunucunun Anadolu’nun bazı illerini köy köy dolaşıp oradaki “teyzeler” tarafından pişirilen çeşitli yemekleri yemesiyle bize yöresel yemeklerin aktarılması konseptini içeren pek çok program yapıldı. Hem bu tipteki programların fazlalığı hem de çoğumuzun kendi anneanne/babaanne yemeklerinin ne denli lezzetli olduğunun bilincinde olması bu hazinenin pek de gömülü olmayabileceği düşüncesini dayatsa da değinmek istediğim konunun lezzetli yemekler yapan “teyzeler”den daha fazlası olduğunu düşündüğümden bu başlığı atmak istedim.

Ev yemekleri ülkemiz adına son derece önemli bir yer tutuyor ve yıllardan beri Anadolu’da genç bir kadının belirli bir yaşa ulaşana kadar belirli mutfak ve ev işi becerileri elde etmesinin ileriki aile yaşantısı adına bir gereklilik olarak görülmesi pek çok kadının küçük yaşlarda yemek yapmayı öğrenmeye başlamasına sebebiyet vermekte. Dolayısıyla geleneksel aile yapısı içerisinde yetişen (bu yapıdaki ailelerde ev işlerinin ve çocuk bakımının çoğunlukla kadın tarafından üstlenildiği düşünüldüğünde) bir kadının torunlarına yemek yaptığı yaşlara gelinceye kadar mutfak alanında ne denli bir tecrübe edindiği dikkate değer bir gerçektir. Hele ki 2022 TÜİK verilerine göre evde yemek yapma sorumluluğunun %85,4 oranında kadınlar tarafından üstlendiği*  düşünüldüğünde pek çok sene, bahsi geçen Türk kadınlarının yemek yapma deneyimine katkı sağlamakta. Bu geleneksel mutfak eğitimi alaylı ve sınırlı bir biçimde kişilerden aktarıma dayanan bir eğitim olsa da Türk mutfağının farklı alanlara yayılan çeşitliliği ve yoğun beceri gerektiren yöresel yemeklerinin fazlalığı düşünüldüğünde Türk kadınlarındaki bu birikimin büyük bir potansiyel içerdiğinin altını çizmek isterim.

Bu bahsi geçen aktarıma dayalı eğitim ve senelerin kazandırdığı tecrübenin yanı sıra son 30 yılda sayıca son derece fazlalaşan yemek tarifi verilen programlar ve “Lezzet”, “Sofra” gibi çeşitli yemek dergilerinin de bu potansiyelin sınırlarını genişlettiğini söyleyebiliriz. Küçüklüğümden bu yana anneannem de özellikle bu dergileri düzenli olarak alır ve beğendiği ve ilginç bulduğu tariflerden oluşan gazete ve dergi kupürlerini biriktirirdi. Zaman zaman yaptığı yemeklerde de bu arşivinden öğrendiği bir bileşeni veya tekniği kullandığında yemek üzerindeki etkisini bize heyecanla anlatır, bu yeniliklerle kendi becerisini ve birikimini daha da ileri bir noktaya taşıdığını gözler önüne sererdi.

Fotoğraf: Pinterest

Günümüzde ise çağın değişiklikleri çerçevesinde bu gelişim daha da süratle devam ediyor. Yine bu yazıdaki çıkış noktam olan kendi anneannemi göz önünde bulundurduğumda internetteki çeşitli yemek tarifi siteleri, Instagram ve YouTube gibi mecralardaki yemek içerikleri de kadınların kendilerini bu alanda geliştirmesine katkı sağlamanın yanı sıra, sosyal medyanın “paylaşma ve başkalarına gösterebilme” eklentisiyle de bu kadınların yıllardan beri zaruri olarak nitelendirilen bu görevi hobileştirmesine olanak tanıyor (ya da hobi olarak görebilme ihtiyacı veya isteğinden ötürü hobileştirmesinden) ve bahsi geçen birikim adına da büyük fayda sağlıyor.

Bütün bu eğitimlerin, aktarımların ve birikimlerin sonucunda ortaya çıkan potansiyelin nasıl tüketildiği ise bu yazının başlığının gömülü kelimesini içerme sebebini ortaya koyuyor. Pek çok Anadolu kadınının küçük yaşlarda başladığı bu mutfak serüveninin meyvelerinin yalnızca aile içerisindeki tüketime ve deneyimlenmeye açık olması, bunun yanında tabi ki yöresel lezzetlerin aktarımı ve korunması babında sağladığı kültürel fayda ve de artık sosyal medya içeriği olarak da bir nitelik kazanması bu potansiyel adına ideal bir tüketim midir? Benzer şekilde bu kadınların gastronomik olarak bu kadar donanımlı olmalarına karşın farklı lezzet deneyimlerinin onlar adına ulaşılabilir olmayışı ve bu niteliğin yeni ufuklarla beslenmeyişi büyük bir kayba yol açmamakta mıdır? Bana kalırsa nicelik ve nitelik bakımından bu denli büyük bir potansiyel, gereken takdirlerden mahrumdur. Bu uğraşa yıllarını adamış sistematik bir eğitimden geçen şeflerin elbette üstün yanları yadsınamayacak olsa da eldeki ulaşılabilir olan kaynaklarla ve nesilden nesle süregelen tecrübeyle bezenmiş bir aktarım zinciriyle yetişen kadınların pek çoğunun bu şeflerden eksik kalır yanlarının olmadığı ve bu bağlamda gömülü bir gastronomik hazine olduğu rahatlıkla öne sürülebilir.

img_6377-2
Hibiskuslu Elma Reçeli | Fotoğraf: Ezgi Aydın

Beni bu olguyu bu denli düşünmeye iten yakın zamanda gerçekleştirmiş olduğum anneanne ziyaretimdi. Yıllardan bu yana anneannem, daha önce de bahsettiğim üzere hem köy yaşantısından hem de çeşitli dergi ve yayınlardan öğrendiği bilgilerle daimî olarak mutfak fikirlerini ve becerilerini geliştirdi. Kendisini ziyaretim sırasında her bir ürüne farklı bir ekleme ve dokunuş yapmış olduğunu gerekçeleriyle aktarırken (4 farklı undan yaptığı bazlama, semizotlu yoğurt çorbası, hibiskuslu elma reçeli, mandalinalı börülceli brokoli salatası, enginar ve zeytin yaprağıyla demlediği siyah çay ve daha niceleri) bizlerce gizli olmayan lakin dış dünyaya açılmamış bu gömülü gastronomik hazineye bir kez daha hayranlık duydum.

Yine yakın zamandaki pek çok lezzet ve şef restoranı deneyimimden sonra bana en akılda kalıcı lezzetlerden pek çoğunu sunan anneannem başta olmak üzere ülkemizde bu uğraşa yıllarını harcayan birbirinden yetenekli binlerce kadının da gömülü olduğu yerden gün yüzüne çıkarılması, potansiyellerinin değerlendirilmesinin daha mümkün olması ve bu engin potansiyellerinin yeni ufuklarla taçlandırılıp hak ettiği değeri bulabilmesi dileğiyle…

*TÜİK. (2023, 6 Mart). İstatistiklerle Kadın, 2022. TÜİK Kurumsal

Kapak Fotoğrafı: Unsplash.com/@nanichavez

İlginizi çekebilir: Food by Melito’dan Ev Aşçıları İçin